Başbakan doğru söylüyor

Başbakan Tayyip Erdoğan Rize’de yaptığı konuşmada üniversiteleri tanımlayan doğru sözler söyledi.
Bakın neler söyledi (Akşam,26. 08. 13):
“Demokrasiye kapalı bilim olamaz. Farklı görüşlere, farklı fikirlere, farklı yaşam tarzlarına tahammül göstermeyen bir üniversite bilim üretse bile bilimden beklenen rehberliği, yol göstericiliği üretemez. Yarının üniversiteleri bilimle, demokrasiyle, insani ve vicdani değerleri yüceltmeleriyle anılmalıdır. Bilim adamı el pençe durmaz, ferman buyurdunuz efendim demez”
Bu sözlerin hepsi doğru. Biz ve öncekiler, demokratik üniversite özlemcileri, yıllardır aynısını söylüyoruz. M. Kemal Atatürk de aklı, aklın en çok kullanılması gerektiği üniversiteleri rehber ve yol gösterici olarak nitelemiştir. Bizim üniversitelerimiz nasıl? Bilim üretmiyor, başkalarının ürettiği bilimi ve bilgileri sadece aktarıyor. Demokrasiye kapalıdırlar. Zira, kendi içlerinde bile demokrasinin zerresi yoktur. Başbakan demokrasiye açık bilim istiyorsa, isterse, önce üniversiteye demokrasi getirebilir, sonra demokrasi bekler.
Türkiye üniversiteleri farklı görüşlere yer vermez ve vermiyor. Başbakan burada da haklı. Üniversitelerimiz, açık söylemek gerekirse, her daim rejimin sahibi ve güçlü olanın yanında olmuşlardır, farklı görüşlere asla tahammül göstermemişlerdir. Darbe destekçiliklerini ise bilmeyen yoktur. O yüzden her darbeci asker takımı önce üniversiteleri yanında bulmuştur. Sonra da, rejime aykırı gördükleri üyelerini, darbecilere arıttırmışlardır. Üniversite tarihinin en yüz karası olguları bunlardır.
Başbakan bu bağlamda Mısır El Ezher Üniversitesi rektörüne kızıyor. Rektör bizde olduğu gibi darbecileri destekliyor ve alkışlıyor. Başbakan kanımca bu üniversiteye fazla güveniyordu. Geri kalmış, yarı sömürge ülkelerin üniversiteleri böyle olur. Şaşırmaya ve dediği gibi hayal kırıklığına uğramaya gerek yok. Şimdi Türkiye’de bir darbe olsa bizim rektörler de mızıkalarını çalarlar ve hizaya geçip selam dururlar. Cumhuriyet mitinglerini anımsayın, rektörler otobüslerle öğretim elemanı ve öğrenci taşıdılar. Sırf, darbe olsun da makamlarımızda oturalım, diye. Ben bunu daha mitingten önce, “Miting bahane, dertleri koltuk” sözümle anlatmaya çalışmıştım ve karşı çıkmıştım (Yeni Asya, 10. 04. 2007). Zaman söylediğimi doğruladı.
Mısır üniversiteleri ile Türkiye üniversiteleri arasında bir fark yok. Başbakan’ın dedikleri tam doğru. Ancak, görünen o ki, başbakan bu konuda bir çaba göstermiyor. Bilim insanı da dediğimiz akademik çalışanların gelişmeleri ve üniversitenin ne olduklarını anlamaları yıllar alacaktır. Bizi üzen iyiye gideceklerine kötüye gidiyorlar.
Başbakanın adını taşıyan RTEÜ’nin istifa eden rektörü Arif Yılmaz kendini savunmak için bakın ne diyor: “… Vatan haini almadım. Bu arkadaşların hepsi vatanperverdir. Aksini söyleyenin alnını karışlarım…” Bir profesör, rektör böyle konuşabilir mi? Adam demek ki kendine göre ölçü koymuş, kimilerini vatan düşmanı görmüş, almamış. O aslında şunu demek istiyor, solcu, komünist, Kürtçü, Ermenici gibilerini almadım demek istiyor. Ey rektör, sen büyük çam deviriyorsun herhalde farkında değilsin. Başkalarının görüşlerini nasıl ölçersin, böyle bir hakkın var mı? Başbakan senin sözlerini okusa kızar.
Üniversitede ölçü liyakat olmalıdır. Akademik ölçüleri tutturan kişinin hangi görüşten olması önemli değildir. Rektör gibi bakılırsa, yarın öbür gün, o kişi yönetime gelir, vatanperver değil diyerek seni üniversiteden atar. Üniversitelerimizde bu türden sakat, bilime, demokrasiye aykırı kafa çoktur. Böyle kafalarla başbakanın beklentisi olmaz.
Şu anda umutsuz bir yerdeyiz. Dileğimiz, bir an önce, bütün üniversitelerimizin, demokrasiye ve insan haklarına saygılı ilkelerde özgürce kişilik sergilemeleridir. Kurulurken rejim ve devlet üniversitesi olarak kurulan ve YÖK düzeniyle her şeyi tümden bozulan yapının düzelmesi çok zaman alacaktır. Başbakan elinden gelen ilk adımı atmalıdır.