SON TV

Yargıda paralel yapılanma

HANGİ BAKAN ZAMANINDA YOĞUNLAŞTI?
Türkiye, 17 Aralık’tan beri emniyette ve yargıdaki “paralel yapı”yı konuşuyor. Bazı emniyetçilerin ve yargı mensuplarının görev yerleri değiştirilerek bu yapı dağıtılmaya çalışılıyor.

17 Aralık gününden beri, yoğun tartışmalar sürerken bir de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nda kriz meydana çıktı. 13 kurul üyesi, bildiri yayınladı.

Dikkat edilirse, gerek 17 Aralık ve gerekse 25 Aralık krizleri ortaya çıkmasaydı, arkasından da TIR krizleri patlak vermeseydi, iktidar da halk da bu yapının farkında olmayacaktı.

Bir kurumda bir sorun olduğunu halk pek fark etmeyebilir ama iktidar fark etmez mi? İktidarın, bu tür yapılanmaları anlaması için ille de bir olay mı çıkması lâzım? Ellerine hiç mi istihbarat gelmiyor? Böyle bilgiler var idiyse vaktiyle niçin gereği yapılmadı?

Ayrıcaaa… Burası mühim: Bu yapılanmaları, bizim köyün (Artık mahalle oldu ama dil alışkanlığıyla “köy” diyoruz.) muhtarı mı gerçekleştirdi. O tayinlari muhtar mı yaptı? O atamaların altında kimlerin imzası var. Binlerce hakim-savcı nasıl örgütlendi de firesiz tulum liste çıkarıp oraya seçildi? İktidar bunu görmedi mi veya görmezden mi geldi? Görmediyse başka bir sorun, görüp de görmezden geldiyse, daha başka ve daha vahim bir sorun.

Bu kurumlarda oluşan paralel yapılanmalardan, doğrudan Adalet Bakanlığı sorumludur. 12 yıldan beri ve özellikle Anayasa referandumundan sonra görev yapan Adalet Bakanları bu yapılanmaları fark etmediler mi yoksa (inanasım gelmiyor ama) onlar da mı paralel yapının birer parçası? Veya en azından bunlara göz yuman birer sempatizan mı? Bir şey bildiğimden değil de şeytan akşam akşam içime bir vesvese düşürdü arkadaş; naapim!…

HSYK’daki sorun yetmiyormuş gibi, twitterın kapatılmasına ve HSYK üyelerinin yeniden düzenlemesine karşı geliştirdiği tavırdan dolayı, bir de Anayasa Mahkemesi tartışılır oldu.

Allah aşkına, kurumlarda bir yapılanma varsa, bunu bir kriz çıktığında mı fark edeceğiz? Yani, kriz çıkmazsa, paralel yapılanmalar öööyle devam edip gidecek ha?…

Şunda anlaşalım: Paralel yapılanmalara mı karşıyız; yoksa bunların kriz çıkarmalarına mı?

Demek ki, paralel yapılar, bize dokunduğunda kötü, dokunmadığında iyi…

***

12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen Anayasa referandumunda yüksek yargının yapılanması kökten değişti. Hepimiz daha demokratik ve daha millî yüksek yargımız olacak diye sevindik. Sevindik ama gel gör ki, kazın ayağı öyle değilmiş. Biz demokratik ve millî birer kurum beklerken, bu kurumlarda paralel yapılanma oluşturulmuş. Bildiğimiz olaylar patlak vermese, biz oaraları millî kurum zannedecekmişiz ve tabii o arada paralel yapı, amaçlarına ulaşacakmış.

Şimdi HSYK ve Anayasa Mahkemesi konuşuluyor… Yarın öbürgün diğer yüksek yargı kurumlarında (Danıştay, Yargıtay, Sayıştay), üniversitelerde, orduda veya başka kurumlarda da olaylar patlak verince mi fark edeceğiz oralardaki paralel yapılanmaları?

Yok arkadaş!… Paralel yapınlanmaların bizzat kendisine karşıyım ben. Kardeşim bir paralel yapılanma kursa, ona bile karşı olurum.

Eskiden, hesap verilemez konumda olan atanmış oligarşik vesayete karşı çıkardık;şimdi de gene hesap vermeyen, siyasî olarak taşın altına elini koymayan paralelcilerin vesayetiyle mi uğraşacağız?

Sahi o yapılanmalar döneminde kim veya kimler Adalet Bakanlığı yaptı?