SON TV

Derecelendirme Kuruluşları da derecelendirilecek mi?

Derecelendirme Kuruluşları da derecelendirilecek mi?

Amerikan kapitalizmi, hegemonyasını sadece askeri güce dayalı hardpower unsurlar üzerinden yürütmüyor. Dünyanın geri kalanının uygulayacağı muhasebe standartlarından tutun finansal göstergelere kadar birçok zihin belirleyici Soft Power unsurlar da kullanıyor.

Amerikan muhasebe sistemi USGAAP ile AB’nin muhasebe standartları olan IFRS’nin yakınsama çalışmaları devam ediyor. Belirtmek gerekir ki, IFRS nette daha çok USGAAP’e yaklaşıyor. Uluslararası finans ve ticarette şirketinizin işte bu muhasebe/raporlama standartlarına göre hazırlanmış mali tablolarınız olmadan iş yapmanız pek mümkün değil. Bununla da yetinmiyorlar. Bu mali tablolarınızın hem söz konusu standartlara göre hazırlandığını hem de gerçek durumu yansıttığını yerel denetim firmalarının değil, Big Four denen dört büyük denetim firması tarafından yapılmasını kimi zaman doğrudan kimi örtük olarak dayatıyorlar. Big Four dünyada denetim pazarının çok büyük bölümüne hakim. Peki bu denetim firmaları çok iyi de o zaman bu kadar büyük muhasebe ve yolsuzluk skandalları niye kopuyor? Bunları tartıştırmıyorlar bile!

CILIZ BİR ELEŞTİRİ İLE YETİNİLDİ

Bir ülke Hazinesi, bir banka ve bir şirketsiniz ve dış piyasalarda borçlanmak istiyorsunuz diyelim. Bu defa üç büyük rating kuruluşu ( Moody’s, S&P ve Fitch)’nun sizinle ilgili derecelendirme notunu istiyorlar sizden. Seve seve yüklü ödemeler yapıp “rate” ediliyorsunuz. 2007-2008 krizinde bu rating kuruluşları Lehman Brothers’dan Bear Sterns’e, AIG’den MBIA’a kadar birçok dev kuruluşun ratingleri AAA civarlarında idi ve kimse kalkıp rating kuruluşlarına hesap sormadığı gibi cılız bir eleştiri ile yetinildi. ABD’de Trilyon dolarlar battı ama ne bunları denetleyen (denetlemeyen doğrusu) denetim kuruluşları ne de bunlara yüksek dereceli rating notu veren Rating kuruluşları sahici anlamda hesap verme kredibilite anlamında ele alınmadı. Bu batık dev şirketleri denetlemeyen/görmezden gelen denetim firmaları maalesef hiç denetlenmedi! Bu batık dev firmalara ve onları sigortalayan batık şirketlere yüksek rating notu veren rating şirketlerine de kimse rating notu vermedi! Doğru düzgün tartışılamadılar bile…

Bu uzun girişin sebebi dün Moody’s’in 20 banka ve şirketimizin rating notunu düşürmesine binaen yaptık. Kuşkusuz, bu büyük rating kuruluşları uluslararası finans kapital başta olmak üzere yatırımcılar için bu derecelendirme notlarını veriyorlar. Bir şirkete verdiği yatırım derecesi ve üstü notla, kendi yatırımcılarına bu şirketin tahvillerini alabilirsiniz, ona kredi verebilirsiniz görüşü vermiş oluyor. Bu anlaşılabilir de belli ölçülerde. O zaman ABD ve İngiltere’de patlak veren dev şirket iflaslarını görememelerini neyle açıklayacağız? Kendi yatırımcılarını kandırıyorlar mı? Yoksa beceriksizlik ya da yetersizlikten mi ileri geliyor bu?

Konu, Gelişen Piyasalar olunca rating notlarına hassasiyet daha da bir artıyor. Evet, yabancı yatırımcı ürkektir ve kendi güvendiği rating kuruluşunun notunu kıstas alması da doğaldır. Hal böyleyken bu notların arkasındaki rasyoneli bilmesine de imkan yoktur. Moody’s filan ülkenin veya falan şirketin tahvil ratingini yatırım derecesinin altına düşürmüş! Neden? Genel geçer açıklamalar çoğunlukla…Tamamına yakınını da o ülkenin yetkin ekonomistlerinden veya finansçılarından okudukları ya da duydukları ile öğrenmekteler. Bir yabancı kuruluş, bir ülkenin gizli finansallarına ne kadar vakıf olabilir ki? Stiglitz’in bir zamanlar IMF için dediği gibi üçüncü sınıf iktisatçıların elinde oyuncağa dönülen kurumlar adeta bunlar…

El-Erian gibi seçkin bir ekonomist bile Türkiye’nin gerçek durumunu anlayamıyor. Türk banka sektörünün kaldıracının %9 civarında olduğunu, gelişmiş ülke ortalaması olan %13-14’ün çok altında olduğunu birinin ona da anlatması lazım. Türk banka sektöründe asgari sermaye yeterlilik gereğinin %12’ye çok önceleri çıkarıldığını ve bunun müthiş bir sermaye tamponu yarattığını, batılı bankaların hala %8’de kaldığını, daha yeni yeni %12’ye çıkarmayı düşündüklerini de birilerinin bu Moody’s’deki arkadaşlara anlatması lazım.

Moody’s 20 banka ve finans kuruluşunun notunu şu nedenle düşürmüş:

Moody’s ile ilgili görsel sonucu

“Notların azalmasının nedeni, yatırımcıların güveninin daha da azalmasıyla fonlamanın kısılması ihtimalinin artmasıdır”

Hımmm çok müthiş bir gerekçe! Rasyonelinin dayandığı finansallar ne? Bilmiyoruz!

Yalnız bir rakam vermişler:
“Temmuz ayında Türkiye’deki bankalarda 800 milyon dolar artış gösteren sorunlu krediler bankaların kredi notu açısından negatif bir durum”

Sanki İtalya’da %25leri geçen sorunlu krediler önemli değilmiş de bizdeki yüzde içinde önemsiz sayılabilecek bu artış Moody’s’i telaşlandırmış!!!

İspanya, Portekiz, Macaristan çoktan batmış ama bu ratingçi arkadaşların haberi yok! Ya bir ekonomisi olduğu bile şüpheli olan, sırtını tamamen Almanya’ya dayamış olan batık Yunanistan’ın rating notunu 11 Ağustos’ta artırmışlar!!! Gerekçesi şöyleymiş:

“Ekonomi politikalarının güçlenmesi ve yabancı sermayenin artması durumlarında ülkenin kredi notunun yukarı çekilebileceği, bu koşullar altında gayri safi yurt içi hasıla oranının yükselmesinin ve Yunanistan’ın finansal gücünün artmasının beklendiği…”

Demek Yunanistan’ın ekonomi politikalarının güçlenmesini bekliyorlarmış. Hangi finansallara dayanarak? Bilmiyoruz!

Kriz döneminde anlatılan bir fıkra durumu çok iyi özetliyor aslında: “Bir Yunan, bir Portekizli ve bir Macar birlikte bara içmeye gitmişler. Hesabı Alman ödemiş.”

O halde biz bakalım bazı verilere. Türkiye’nin dış borcunu dillerine pelesenk edenlere Yunanistan’ın borç rakamları şu tweetten gelsin:

Ian Bremmer gibi önemli birinin attığı tweetten öğreniyoruz ki Yunanistan’ın Borç/GSYH oranı 2007’den buyana sürekli artmış ve ve şu anda %191 olmuş! Krugman gibi biri bile bizim %55-60 (kurdan dolayı değişim) abartılı yorumlarken %200’e dayanmış Yunanistan’ın ekonomi politikalarında güçlenme bekleniyormuş!!!!

Rating yani kredi derecelendirme finans kapitalin sunduğu gibi salt teknik-salt finansal bir değerlendirme olsaydı kimsenin itirazı olmazdı. İtirazlar da yine salt teknik olurdu. Ne ki, derecelendirmenin ardında muazzam bir ekonomi-politik, strateji ve küresel siyaset yatmaktadır. Moody’s de çok iyi bilir ki bir ülkeye ilişkin rating notu verdiğinde doğrudan siyasal sonuçlar yaratmaktadır. Moody’s de bilir ki kendi sermayedarlarına sadece ekonomik bir fayda sağlanması değildir yapılan, aynı zamanda derin küresel siyasetin bir manivelasıdır…

O halde bu derecelendirme kuruluşlarının da derecelendirilmesinin zamanı gelmedi mi artık?

SON TV ÖZEL ANALİZ

ETİKETLER: