SON TV

Hüseyin Üzmez alzheimer

Prof. Dr. Sefa Saygılı, Hüseyin Üzmez alzheimer başlıklı yazısını okurlarıyla paylaştı.

Hüseyin Üzmez, adını 1952 yılında gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikastla duyurdu. Daha sonra bu suikast ileri sürülerek iktidardaki Demokrat Parti ve Menderes yönetimi dindarlar ve muhafazakarlar üzerinde baskı uygulamaya başladı.

Hüseyin Üzmez yıllarca hapiste yattı, bu arada hukuk fakültesini bitirerek avukat oldu. Sağlık Bakanlığı’nda bürokrat olarak çalıştı.

Nisan 2008’de B. Ç. adındaki reşit olmayan kız çocuğuna sarkıntılık ettiği teknik dinlemeye takıldı. Akit Gazetesi’nin yazarı oluşu, televizyonlarda dindar kimliğiyle tartışmalara katılışı sebebiyle bu olay medyada bomba gibi patladı.

İşte bu Hüseyin Üzmez hakkında bildiklerimi anlatmak istiyorum.

Tahminim 2006 yılıydı. Kendisini ismen bilirdim ancak tanışmamıştık. Bir ortak dostumuzdan telefonumu almış, arayarak karın fıtığı olduğunu ve ameliyat olması gerektiği söylendiğini ifade etti. Çalıştığım hastanede ameliyat olmak istiyordu ve bunun için yardım bekliyordu. Hastaneye davet ettim ve cerrahi kliniğinin şefi Prof. Dr. Mustafa Şahin’e muayene etmesi için götürdüm. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra sırası gelince ameliyat için hastaneye yattı. Refakatçi olarak yanında o sıra medyada yer alan kendisinden bir hayli küçük yeni evlendiği eşi bulunuyordu. Başarılı bir ameliyattan sonra taburcu edildi.

Hüseyin Üzmez daha sonra bir sağlık problemi olduğunda yine arar ve hastanedeki odama gelirdi. Geldiğinde Doç. Dr. Ali Akben beyle birlikte sohbetinde bulunurduk. Sağlık Bakanlığı bürokratlığı esnasındaki hatıralarını genelde kendine yontarak anlatırdı. Ancak devamlı aynı şeyleri anlattığı, hep kendini tekrarladığı, bunun farkına varamadığı da görülüyordu. Dr. Ali Akben’e , “Hüseyin Üzmez bey demans sürecine girmiş, hep aynı şeyleri tekrarlıyor.” dediğimde kendisi bu görüşüme katıldı.

Yine o sıralarda, yani B. Ç. olayı patlak vermeden bir süre önce televizyonlarda kadın programlarına çıktığını, konumuyla uyuşmayacak laflar ettiğini, geçmişteki çapkınlıklarını ballandırarak anlattığını söylediler. Tabi ben şaşırmadım, çünkü Alzheimer hastalığı ilerliyordu.

Bu olaydan sonra kısa bir süre cezaevinde kaldı, çıktığı gün televizyonlara konuşurken izledim: Yaptığı çirkin ve kabul edilemeyecek fiili bütün açıklığıyla ve pişkince anlatıyordu. Kısacası demansın tipik bir bulgusu olan otokontrol kaybolmuştu.

Sonra tekrar hapse girdi ve tahliye oldu. 2012’nın temmuz ayında ise Hüseyin Üzmez’e verilen 13 yıllık hapis cezası Yargıtay tarafından onanarak tekrar cezaevine kondu.

Son cezaevine girmeden bir yıl kadar önce Hüseyin Üzmez’i muayene etmek gerekti. Avukatı arayarak Üzmez’in çok zor durumda olduğunu, tıbbi muayene ve tedaviyi kabul etmediğini, eşinin de onu terk ettiğini, Aczmendilerin yanına sığındığını, temizliğine dikkat etmediğini ifade ederek, “ancak Dr. Sefa Saygılı gelirse hastaneye giderim” şartını koştuğunu söyledi. Kimseye güveni yoktu, herkese şüphe ve korkuyla bakıyordu. Bunun üzerine Dr. Ali Akben ile birlikte yanına gittik.

Durumu perişandı. Bakımsızlıktan her yeri dökülüyordu. Tırnakları ve sakalları uzamıştı, özbakımı kötüydü. Israrla istediği halde ne beni ne Ali beyi tanıyabildi. İsmim söyleyince hatırladığını belirtti. Dr. Ali Akben’i bir türlü hatırlayamadı. Dünyadan haberi yoktu. Günü, ayı, yılı bilmiyordu.

Onu aldık ve Kadıköy yakasında bir hastaneye yatırdık. Haftalarca banyo yapmamıştı. Alzheimer için tipik olan hafıza bozukluğu mevcuttu. Orada tahlillerden geçirildi. Hüseyin Üzmez Alzheimer hastalığının ileri devresindeydi.

Belli ki Hüseyin Üzmez işlediği ve sansürsüz anlattığı suçu bu rahatsızlık etkisiyle yapmıştı. Fakat öyle toplumsal bir dalga üzerine geldi ki bu rahatsızlığı göz önüne alınmadan mahkum oldu ve cezaevine atıldı. Çevreden haberi olmayan, kendi bakımını yapamayan 84 yaşındaki Üzmez şimdi çok zor durumda. Onu bir hasta olarak kabul etmeliyiz ve suçu bu hastalığın etkisiyle işlediği açıktır. Zaten demanslı hastaların yüzde 25’inde seksüel davranışlar görüldüğü rapor edilmektedir. Bu haliyle cezaevinde kalmasının oldukça mahzurlu olduğunu eklemeliyim.

Bu gerçekleri açıklamam bazı kişileri kızdıracaktır ama hak ne ise o olsun…

YAZARIN SON YAZILARI
Yaşlılıkta cinsellik - 17 Şubat 2017
Anne ile sohbet - 10 Mayıs 2016
Yürüyüş - 2 Ocak 2016
İyilik terapisi - 6 Ekim 2015