SON TV

Üniversite ve Darbe

Üniversitelerin darbelerdeki etkinliğini kaleme alan Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, okurlarıyla üniversitelerin darbelerdeki rolünü paylaştı.

Bu iki sözcüğün yanyana gelmesi çok ayıp. Ülkemizde ise ayıp sayılmıyor.

Darbeci askerker üniversiteyi “doğal müttefik” görmüşlerdir.

Cumhuriyet’in ilk darbesi 1960 darbesidir. Hemen öncesinde öğrenci olayları olmuştur. Üniversite hocaları ve öğrencileri sokağa çıktılar. Rektör Sıddık Sami Onar polis tarafından yaralandı. Olay haliyle büyüdü, arkasından nur topu gibi ilk darbemiz oldu..

1971 darbesi öncesine bakalım. Yine ortada öğrenci olayları var. Bu olaylar günümüzde bile, anlaşılmaz nedenle, efsaneleştirilerek anlatılır. Yine hocalar değişik vesilelerle sokağa çıkmışlardır.

1980 darbesi öncesini çok iyi biliyoruz. Öğrenci olayları yüksek boyuttadır. Derin devlet kışkırtmaları ileri boyutta. Değişik gerekçelerle üniversite hocaları sokaktadır.

28 Şubat darbesi öncekilerden daha farklıdır. Daha ustaca yapılmışitır. Önceki üç darbenin birikimlerinden yararlanılmışitır. Bu kez öğrenci ve hocaya ek olarak sivil kuvvetler dedikleri beşli çete (meslke örgütleri) devreye sokulmuşitur. Bu kez üniversite hocaları sokak yerine Anıtkabir seferleri düzenlediler. Darbecilerin ustalaştığı dönemdir.

27 Nisan 2007 muhtırası da farklı değil. Burada öğrenci yok ama hocalar var. Becerilemeyen çok sayıda darbe girişimi var. Hepsinde de ilk akla gelen kurum doğal müttefik üniversiteler. Hocalara adım attırmayan YÖK, bu kez kendi öncülüğünde, hocaları cübbeleriyle sokağa dökmüştür. Hoca derken hepsini almayalım. Emireri haline gelmiş yöneticiler ve darbe zihniyetli bir kaç yandaştır. Üniversitelerarası Kurul üyeleri, sözde üniversiteler adına, uçaklara doluşup Van’a kadar gidip eylem yapmışlardır.

Gazeteci Alper Görmüş’ün yayımladığı Özden Örnek günlüklerinde yazılanlar her şeyi anlatıyor:

“Üniversiteler, basın ve halk desteği olmadan asker bir şey yapamaz”

“Üniversitelerde öğrencileri sokağa dökecek temaslara başlamamız gerekiyor” Önceki darbelerde öğrenciler sokağa döküldü diye darbe yapanlar, şimdi kendileri döküyorlar. Demek ki, önceleri de onlar dökmüş.

Ateşli darbeci Şener Eruygur şunu söylüyor: “Kocaeli rektörü (Baki Komsuoğlu) nü aradım ve rektörler olarak bu işi (iş dediği katsayı olayı) hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini, arkalarında olduğumuzu söyledim”. Paşa ÜAK Başkanına talimat veriyor. O da kuşkusuz başüstüne diyor.

Tersi de var. Örnek yazıyor: “Kocaeli rektörü YÖK yasası konusunda bana ne yapmamız gerektiğini sordu. Ben de hükümetle yaptığınız ve yapar göründüğünüz uzlaşma toplantılarına devam edin dedim. Çok hoşlarına gitti” Şu hale bakınız. İsimlerinin başında profesör ve rektör gibi onurlu takı ve her biri bir üniversitenin başı olan adamlar ne haldeler. Ne acıdır ki bizler bu çapsız insanların yönetimlerinde çalıştık.

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Emin Alıcı’nın paşalara, “Hepimiz Kubilay olmaya hazırız” tekmili vermesine ne denir? Rektörler böylesine aşağılık davranışlara girmişlerdir. Hayrettir, hiçbir soruşturma bu zata dokunmadı.

Üniversite darbecilerin oyuncağı olmuştur. Sonunda ne olmuştur. Darbeciler her darbede önce kazığı üniversiteye atmışlardır. 1960’da 147 hoca atıldı, 1971’de sayıları tam belli değil binlercesi hapse tıkılmıştır (ben dahil). 1980 darbesi zaten üniversitenin bitişidir. Binlerce öğrenci ve hoca tasfiye edilmiştir. Burada da ben varım. 1997’de sol görüşlü ve dindar hoca grubu tasfiye edilmiştir. YÖK Başkanı Gürüz’ün, ” Üniversitelerde daha 12 Eylül artığı solcular var” sözü ünlüdür.

Paşaların emirleri askeri dille söylersek talimatları “emret komutanım” la karşılık bulmuştur. Yapılacak araştırma konuları bile dikte edilmiştir, edilmektedir. Rektörler ayaklarına çağrılıp ne yapacakları söylenmiştir.

Paşa-Hoca işbirliği sürüp gitmiştir. Bundan ders alınmamıştır. Paşalar güçlü görünseler, hoca takımı eminim yine koşar. Bundan hiç kuşkum yok.

Üniversite kendine gelmelidir. Aradan yıllar geçti. Geçmişteki ayıpları ve kirleri affettirmenin yollarını bulmalıdır. Daima demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından yana olduğunu fırsat buldukça açıklamalıdır. Toplumdan özür dilemelidirler.

Sabahattin Ali’nin şu sözüyle bağlayalım. “Topallık kötü şey, fakat kafanın ve yüreğin topallığı daha kötüdür” Üniversitenin kafası da yüreği de topaldır.

Benim bildiğim üniversite gençliği bağımsız hareketini 2. Meşrutiyet öncesinde yapmıştır. Meşrutiyete giden yolda yapılan bütün eylemler öğrenci örgütlerince kotarılmışitır. Bir de, 1922’de, Kurtuluş Savaşı’nda Milli Mücadeleye karşı tutum takınan öğretim üyelerinin atılmaları için yapılan (Darülfünun Grevi) süresiz boykottur. Sonraki olayların hepsi güdümlüdür. Çoğu eylem CHP ve ordu desteklidir. 1945 Tan Matbaası’nın basılması, 1948 DTCF olayları, 6-7 Eylül 1954 olayları dahil…

Son darbecilerden en heyecanlı ve arzulu olanı Jandarma Komutanı Şener Eruygur’dur. Bunu, Özden Örnek’in günlüklerinden anlıyoruz. Bu zat komutanlıktan ayrıldıktan sonra hızını alamadı Atatürkçü Darbeciler Derneği’ne (ADD) Genel Başikan oldu. O sırada SBF hocası Alpaslan Işiıklı’ya, “Bir general buraya başkan olamaz” dememe, “Olur, Atatürk de generaldi” demez mi?

Üniversite hocasının kafası bu şekilde topaldır. Topal kafa Atatürk’le Eruygur’u bir tutuyor. Açık söylemek gerekirse, böyle kafa üniversitelerde bir hayli çoktur. Üniversite ve darbe, bir araya gelmeyecek iki sözcik. Bari bundan sonra böyle olmamalı.

[email protected]

YAZARIN SON YAZILARI
AYM-ASKER YEMEĞİ - 4 Ocak 2014
Mehmet Akif Ersoy - 25 Aralık 2013
Fişleme ve MGK - 12 Aralık 2013
MGK Kararı - 2 Aralık 2013
Yeniden Dershane - 21 Kasım 2013
YÖK 32 Yaşında - 11 Kasım 2013
Cumhuriyet - 2 Kasım 2013
Yeni Diyarbakır - 22 Ekim 2013
İslam ve Terör - 4 Ekim 2013