PKK’nın Tasfiye Süreci

Silahlı mücadele ve terör; kimi etnik kesimlere göre Kürt sorununa 30 yıldan beri “prestij kazandırdı” gibi gözükse de “Son Kullanma Tarihini” tamamlamış olup yerini demokratik ve barışçı siyaset yöntemleri almıştır.

Fakir Kürt gençlerinin ve askerlerimizin boş yere canlarını kaybetmesi artık herkese anlamsız gelmeye başlamış, her iki taraf da ölmekten ve öldürmekten yorulmuşlardır.

Özellikle güvenlik güçlerinin 2012 yılında yaptığı operasyonlar, PKK’nın direncini büyük ölçüde kırmış ve umutsuzluğa sevk etmiştir. Operasyonlarda önemli hedeflere varılmış ve üst düzey PKK elemanları, birim sorumluları ya yakalanmış veya etkisiz hale getirilmiştir.

Başbakan Erdoğan iktidar gücünü arttırmış; bu konumuna paralel olarak, geçmiş yıllarda terörün bitirilmesi karşısında direnç gösteren güvenlik bürokrasisi, devletin ayağına çelme takmaktan vazgeçmiş; öte yandan birçok faili meçhul eylemin sorumlusu olan “derin devlet yapılanmasının” kolu kanadı kırılmıştır.

“Arap Baharı”nın yaşandığı ülkelerdeki deneyim ve Kuzey Irak’taki süreç, Amerika, İngiltere ve AB gibi global güçlere; Türkiye’den koparılacak bir “Kürt Bölgesinin” yararsız olduğunu göstermiştir. Süper güçler Türkiye’deki milliyetçi çevrelerin yıllardan beri ve en az günde 5 vakit “Türkiye Bölünüyor” naralarının aksine; bu coğrafyada bir hudut değişikliği istememektedir. ABD’nin kendi iç krizi, global kriz, Afganistan, Irak gibi sorunlarından sonra “Türkiye’yi Bölme” gibi gibi işlere ayrılacak ne bütçesi, ne morali, ne de mecali kalmıştır!…

Tüm dünya ekonomik krizle boğuşurken, Türk Ekonomisini üçe katlayan ve bir gün olsun özgüvenini kaybetmeyen Başbakan Erdoğan, başta Amerika olmak üzere müttefiklerinin gözünde bu olumlu değişim sürecinin sınavını vermiş ve Türkiye’nin gücünü kanıtlamıştır.

ABD yakında Irak’tan çekilme hazırlığındadır ve Irak içinde de ciddi problemler başlamıştır. Barzani’nin bölgede güvenebileceği tek güç Türkiye’dir. Bu bakımdan Barzani’nin, Kandil’i Türkiye’yi rahatsız etmeyecek bir noktaya getirmesi gerekiyor. Ankara da birçok şeyi öğrenmiş durumdadır. Türkiye, yıllardır Doğu ve Güney Doğu’da yaptığı hataların yıkıcı sonuçlarını görmüş ve ordusuyla, polisiyle ve bürokrasisi ile nelerin yapılmaması gerektiğini öğrenmiştir

2007 yılında, merkezi Londra’da bulunan, Avrupa Reform Merkezi’nin (Centre for European Reform) yayınladığı “Avrupa Enerji Güvenliğinde Türkiye’nin Rolü” başlıklı bir çalışmada önemli bir sorunun cevabı verilmektedir:-

Araştırmacı Katinka Barysch tarafından kaleme alınan çalışmada, Türkiye’nin enerji politikasına ve komşu ülkelerle gerçekleştirdiği politikalar incelenerek özellikle Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın dünyanın geleceği açısından çok önemli olduğuna yoğunlaşılmış; Türkiye’nin dünyadaki petrol ve doğal gazın %70’inin bulunduğu bölge ile en büyük enerji tüketen bölgelerden Avrupa’nın arasında yer aldığı yani konumu gereği adeta bir ‘enerji koridoru’ olduğu vurgulamıştır.

Önemli bir “Enerji Koridoru” olan Türkiye’de güvenlik konusu ve PKK terörünün bitirilmesi “Enerji Fakiri” olan AB ekonomileri için hayati önemdedir. Paris suikastını dikkate aldığımızda PKK’nın sonlandırılma vaktinin artık geldiğini kolayca anlayabiliriz.

Sırrı Sakık’ın son konuşmasında söylediği gibi:.

“Eğer gerçekten siyasal iktidar 90 yıllık Kürt sorununu çözmek için bu müzakereleri sürdürüyorsa, doğru yoldadır.”

PKK desteğin bitirilmesinde en önemli adım, kanımca özellikle Diyarbakır gibi Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlerde Milli Eğitimin, Kürtçe eğitim yapan en az birer tane ilk ve orta öğretim kurumu açmasıdır. İlk yıllarda Kürt kökenli vatandaşlarımızdan büyük bir talep göreceğimi düşündüğüm bu kurumlar, “anadil eğitimindeki yasak”ın kalkması ile büyüsünü kısa sürede kaybedeceklerdir. Dolayısıyla bu kurumların akibetinin yıllar önce açıldığında yoğun talep gören ve hemen akabinde kapanan “Kürtçe Dil” kurslarına dönüşmesi kaçınılmazdır. Kürtçe müzik kasetleri 12 Eylül’ün kara günlerinde elden ele dolaşır ve hararetle dinlenirken, yasağın kalkmasıyla acınacak duruma düşüp dinlenmez olmuşlardır. Kaldı ki farklı dillerde müzik yapıp dinlemenin garipsenecek bir tarafı olduğunu da ima etmek istemiyorum.

Sihirli değnek demokrasi ve özgürlüklerdir, yasakları yasaklamaktır.

Türkiye’de kimi Ulusalcı olan “Beyaz Türkler” dediğimiz “eğitimli üst gelir gurup”a baktığımızda, bu kişiler orta ve fakir sınıf çocukları için Türkçe eğitimi hararetle savunurken, kendi çocuklarını İngilizce, Fransızca gibi dillerde eğitim veren kolejlere ve hatta yurt dışı okullara göndermektedirler.

“Kürtçe ana dilde eğitim”in başlaması durumunda, kanımca “Beyaz Kürtler’in” çocuklarını bu okullara yollama olasılıklarını görmüyorum. “Beyaz Kürtler ” böyle istese acaba çocukları bunu ister mi ? Asla istemezler. Neden mi ? :-

“Milli Eğitim 2012-2013 öğretim yılına ait seçmeli ders tercihlerinin dağılımı açıklandı. Türkiye çapında matematik dersini seçenlerin sayısı 800.000’e yaklaşırken, Kürtçe’yi ise sadece 28 bin küsur öğrenci seçmiş”

Türk kökenli çocuklar gibi Kürt kökenli çocuklar da değişen dünya düzenini, hem biz büyüklerden hem de PKK’dan çok daha iyi görmektedirler.

Bu arada belirtelim PKK’yı yıllarca besleyen ve devletin yok edemediği “Feodal Düzeni”, küreselleşmenin sonucu olarak gelişen iletişim ve ulaşım sistemleri, internet ve hızla artan seyahatler büyük ölçüde yaralamıştır.

Teknoloji, sanayileşme, üretim, istihdam, ekonomi, kalkınma, küreselleşme, ulaşım, iletişim, sağlık ve eğitim hizmetleri, engelliler ve kadın hakları gibi konularda hiç bir somut hedefi olmayan BDP’nin, dayandığı silahlı güç olan PKK’nın tasfiyesi ile önemini ve gücünü kaybetmesi kaçınılmazdır.


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version