BDP mektupları açıklasın
Terörün bitmesi için uygulanan politikalar kelle alır arkadaş… Bebek katilinde “müzakereci diplomat” üretilmesi konusunda diyeceğimiz çok şey var ama “Bedeli baldıran zehiri de olsa içmeyi göze alarak çırpınıyoruz” cümlesine olan güvenimizden dolayı yutkunup yutkunup susuyoruz. Eleştiri cümlelerimiz, dilimizin ucuna kadar geliyor ama dilimizi ısırıp dişimizi sıkıyoruz… Ve oldu olacak onu da söyleyelim, iktidarın, süreci sadece koordine edip susmasını; meydanı İmralı’ya, Kandil’e, PKK’ya ve BDP’ye bırakmasını anlamakta zorlanıyoruz. İktidar sustukça, dünün teröristi, bugünün barışçıları olarak takdim edilmeye başlandı…
Barış sürecinde meydanı PKK’ya bırakmamak lazımdır.
Geçelim…
Geçen iki hafta İmralı görüşmesinin içeriği ile değil, sızdırılma şeklinin tartışılması ile geçti. Faydalıdır, gereksizdir… O Başka… Bu ülkede yaşanmakta olan barış sürecinde iki haftadır hangi somut adımların atıldığı belli değildir. En somut bilgi, Sırrı SüreyyaÖnder’e dikte ettirilen anayasa maddesidir.
Hani nerede gönderilen 3 mektup?…
BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa’ya gönderilen mektuplarda ne yazılı?… Bunları bilmek kamuoyunun hakkı değil mi?
Bu süreçte sadece ulak görevini üstlenen BDP bir siyasî parti değil mi arkadaşlar?… Bu partinin milletvekilleri ve bunlarla beraber hareket eden bağımsız milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilmiyorlar mı?… Bu vekillerin ürettikleri bilgileri Meclis’te dile getirmeleri veya kamuoyuyla paylaşmaları gerekmez mi?
Tabii işin tuhafı, sözde halkın iradesini temsil ettikleri söylenen BDP’li vekillerin çözüme yönelik 1 cümle bile etmemiş olmalarıdır. Mübarekler ulak veya konu mankeni sanki… Hepsi, “Ben bilmem Serokum bilir…” havasında.
Milletin vekili olarak sen bir kelâm etmeyeceksen Meclis’te ne işin var birader?… Millet seni ulak olasın diye mi gönderdi Meclis’e?…
BDP’ye verilen mektupta neler yazılı?…
Örgütün Avrupa kanadına, Kandil’dekilere gönderilen mektuplarda neler yazılı?…
Mektupları gizle, garnitür konuşmaları sızdırarak gündem oluştur… Yemezler!…
Gönderilen 3 mektup, görüşmeler esnasında yazılmadı. Hacimli oldukları söylenen bu mektupların, daha önceden hazırlanıp gelenlere verildiği bir gerçek.
Bölücü başının yazdıklarında kamuoyunu irkiltecek bilgiler mi var?…
Bu mektuplarda Türk milletine mi saldırılıyor?…
Mektuplarda yazılanların, örgüt içinde çalkalanmalara yol açmasından mı korkuluyor?…
Yazılanlar kamuoyunda duyulduğu takdirde, bölücü başının Kürtler arasındaki gücü mü azalacak?…
Mektupların içeriklerini öğrenen BDP’lilerin hayretten dilleri mi tutuldu da konuşamıyorlar?…
Öcalan, mektuplarında, bu güne kadar savunduklarından vaz mı geçti de bir güvensizlik doğmasından korkuluyor?…
BDP, mektupların içeriği açıklanıncaya kadar, elini bir “level” yükseltmek amacıyla mı yazılanları açıklamıyor?…
Sorular… Sorular… Sorular…
Soruların düğüm noktası, BDP’nin kendine olan güvensizliğidir. Madem kendine güvenemiyorsun, bu işe girme arkadaş!…Leylek bile yutacağı kemiği önce boyuna ölçer, ondan sonra yutarmış ki aşağıdan veya yukarıdan çıkmasın…
BDP bu işe girerken barış kemiğini hiç mi boyuna ölçmedi?…
BDP, meşru bir siyasî parti olduğunu iddia ediyorsa, 3 mektubun da içeriğini açıklamalıdır. Kimse “Avrupa’ya ve Kandil’e gönderilen mektuplar konusunda elimizden bir şey gelmez.” demesin… Terörist cenazelerinde can-ciğer kuzu sarması olanlar; Şırnak dağlarında kucaklaşanlar, kamuoyunun aptal olduğunu zannetmesin. Rahmetli babamın dediği gibi, “Biz ekmeği burnumuza sokmuyoruz.”
Böylece biline… Kimse bizlere kül yutturmaya kalkmasın; BDP mektupları bir an önce açıklasın…