Paralojik düşünce
Daha çok psikiyatrik bozukluğu olanlarda görülen bir mantık yürütme tarzı vardır. İki hüküm arasında benzerlik kurarken onların esas “şahıs”ları yerine bu “şahsa” yüklenen fiil veya sıfatlardaki benzerliklerden hareket edilir.
Daha çok psikiyatrik bozukluğu olanlarda görülen bir mantık yürütme tarzı vardır. İki hüküm arasında benzerlik kurarken onların esas “şahıs”ları yerine bu “şahsa” yüklenen fiil veya sıfatlardaki benzerliklerden hareket edilir. Bir örnek verelim:
“Uçak uçar, kuş da uçar. Öyleyse uçak kuştur. “
Burada gerek uçak ve gerekse kuş için uçmak özelliği ortak olduğu halde, başka bakımlardan benzemediklerinden bu iki hüküm arasında bir benzerlik kurmak mümkün değildir. Normalde sonuç, “Uçak kuş değildir” olacakken (buna mantıki yani lojik düşünce diyoruz) bu tip düşünce bozukluğu olanlarda uçağın kuş olduğu sonucu çıkarılır. Bu tür düşünce tarzına paralojik düşünce diyoruz.
Aslında paralojik düşünce sadece psikiyatri hastalarında görülmez. Toplum içerisinde sık olarak; ideolojik saplantısı olanlarda, çıkarları için doğruyu görmek istemeyenlerde, hadiselere dar açıdan bakanlarda, narsist kişiliklerde rastlanır.
Bu yüzden ben böyle mantıksız çıkarımlara varanları gördükçe, saçmalayanlarla karşılaştıkça, inatçı ve dediğim dedik kişilerle konuştukça onlarla tartışmaktan, fikir alışverişi yapmaktan uzak dururum. Çünkü bu kişilerle sağlıklı müzakere yapmak, çoğu zaman mümkün olmaz.
Bir de saçmalık eğilimi olanlar vardır. Saçmalık, sahteciliğin bir çeşididir ve yalandan farklıdır:
Yalancı gerçeği bilir ve önemser, ama bilinçli olarak yanıltmak üzere harekete geçer. Gerçeği söyleyen konuşmacı gerçeği bilir ve onu bize sunmaya çalışır. Saçmalık anlatan kişi ise gerçeği önemsemez ve yapmak istediği tek şey bizi etkilemektir: Bir kişinin yalan söylemesi, o kişinin gerçeği bildiğini düşünmesi durumu hariç imkânsızdır. Saçmalık üretmek için böylesi bir haklılık, inanç gerekli değildir.
Dürüst bir kişi konuştuğunda yalnızca gerek olduğuna inandığı şeyi söyler. Ama yalan söyleyen kişi için sözlerin yanlış olduğunu bilmesi kaçınılmaz bir durumdur. Beri yandan saçmalayan birisi için bütün bu iddialar geçerliliğini kaybeder. O, ne gerçeğin ve ne de yanlış olanın yanındadır. Gözleri, dürüst veya yalancı kişinin olduğu gibi olgular üzerinde değildir, tek amacı söylediği şeylerin istediğini alması açısından menfaatlerine uyması durumudur. Söylediği şeyleri gerçeğe doğru bir şekilde anlatıp anlatmaması da onun için önemli değildir. Kendi amacına ulaşmak için bunları alır ve uydurur.
Bunları niçin mi anlatıyorum? Sözgelimi Suriye’deki savaşı hatırlayalım. Zalim Esed 70 bin kişiyi katletmiş. Kendi insanının üzerine bombalar yağdırıyor. 250 bini ülkemize olmak üzere bir milyon Suriyeli mülteci durumuna düşmüş. 3 milyon kişi de ülke içinde yer değiştirmiş. Kadınlar tecavüze uğruyor ,çocuklar beslenme yetersizliğinden ve ilaçsızlıktan kırılıyor. Maalesef hala bu zalime toz kondurmayanları ibretle izliyoruz. İşin en üzücü yanı ise CHP heyetinin Şam’a giderek Esed’in kanlı elini sıkmaları ve onunla poz vermeleri. İçimizi karartan bir fotoğraf bu.
Bu ziyareti yapan ana muhalefet politikacıları yukarda saydığım düşünce tarzlarından acaba hangisine giriyor? Karar sizin…
Ya ülkemizi terörden kurtaracak, binlerce insanımızın ölümüne engel olacak, milyarlarca liralık teröre harcanan maliyeti ülke için verimli üretimlere kaynak olmaya yöneltecek barış görüşmelerine karşı çıkan veya taraftarmış gibi görünüp el altından sabote edenler?
Bu ülkede güzel işler yapmak gerçekten zor…