Belgrad ve Sırbistan izlenimlerim
Geçtiğimiz hafta Balkanlar’da yer alan ve Macaristan, Hırvatistan, Bosna Hersek , Karadağ, Makedonya, Kosova, Romanya ve Bulgaristan devletleri ile komşu olan Sırbistan’a yolum düştü.
Özellikle son yıllarda baş döndürücü bir hızla ve kaliteyle büyüyen havayolu firmalarımız sayesinde artık komşu coğrafyalara seyahat etmek hem kolay ve hem de çok hesaplı.
İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından saat 10.25’de kalkan Pegasus Havayollarının uçağı ile rahat bir uçuşun ardından 1 saat 20 dakika gibi kısa bir sürede Belgrad Nikola Tesla Uluslararası Havaalanına iniyoruz. Yan koltukta oturan ve İzmir merkezli akü üretimi yapan büyük bir firmanın satış müdürü olan genç mühendis bir arkadaşla tanışıp sohbete dalıyorum. 1989 yılında 10 yaşlarında iken Todor Jivkov’un baskı döneminde Bulgaristan’dan Türkiye’ye ailesiyle göç etmişler. İyi bir eğitim aldığı, olgun tavırları ve nezih kişiliği sohbetinden hemen belli oluyor. Kendi konusunda gelişmeleri takip etmek ve firması için uygun bir bayi bulabilmek üzere Belgrad’da bir otomotiv fuarına gidiyor.
Belgrad Uluslararası Havaalanı belki de insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı olan Nikola Tesla’nın adını taşıyor. Dünyadaki bilim ve teknoloji yapısını kökünden değiştiren birçok buluşa imza atmasına rağmen, Tesla’nın adı ders kitaplarında nadiren geçer. Özellikle elektrik motorunu, jeneratörü, floresan lambayı, neon ışıklarını, hız-ölçeri, motorlu taşıtlardaki ateşleme sistemini, radarın temellerini, elektron mikroskobunu, mikrodalga fırını ve diğer bir çok buluşa imza atması Tesla’nın ne kadar dahi bir mucit olduğunu açıklamaktadır. Yaptığı yüzlerce buluşla 700’den fazla patent alarak dünyada en çok patenti olan bilim adamı olarak dünya tarihine geçmiştir.
İnsanoğlu okudukça ve gezdikçe neler görüyor?…
Sırpların Belgrad Uluslararası Havaalanı’na verdikleri Nikola Tesla, tüm dünyanın kabul ettiği “Büyük bir Uluslararası değer”, Türk Devletinin ise İstanbul’un ikinci Uluslararası Havaalanına verdiği “Sabiha Gökçen” adının hangi “evrensel ve ulusal değere” sahip olduğunu düşünüyorum? Acaba Uluslararası diye tanımladığımız tesislerimize verecek hiçbir evrensel değerimiz yok mu?
Tuna Nehri üzerinde San Art Oteli
Havaalanından Belgrad’da kalacağımız Tuna nehri üzerinde yüzer otelimize gidiyoruz. Otel dubaların üzerine özenle inşa edilmiş, yeni ve temiz bir otel. Sahipleri ve çalışanları kibar ve candan insanlar. Odamıza yerleştikten sonra otelin sahiplerinden Saşa, bana Belgrad’la ilgili önemli gördüğü bilgileri veriyor. Otel çalışanı Mişo, Sırbistan’ın güneyinde kırsal bir köyden gelmiş Belgrad’a. Kurs kitaplarından harıl harıl İngilizce öğrenmeye çalışıyor.
1389 Kosova Savaşı’nın ardından, Sırp bölgeleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmeye başlamış ve Sırbistan tam 420 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğunun yönetiminde kalmış bir ülke. Bosna savaşı ve tarihsel nedenlerle Türkiye’de olumsuz bir imajı olsa da kültürü bize çok yakın. Bunu Sırplar da her fırsatta söylüyorlar.
Dünya dilleri arasında en çok Türkçe kelime barındıran dilin Sırpça olduğu ifade ediliyor. Sırpçada 9.000’e yakın Türkçe kelime bulunurken, 3.000 adedinin günlük hayatta kullanıldığı söyleniyor. Sırpça’da sıkça kullanılan bazı Türkçe kelimeler şunlar: Helal, lokum, kahvehane, kusur, hapishane, pekmez, komşu, börek, meraklı, nişan, uğursuz, haydi, yok, yastuk (yastık), yorgan, kapiya (kapı), kaldırım, bayrak, alat (alet), kalay, çelik, kaysiya (kayısı), dud (dut), çekiç, badem, tepsiya (tepsi), çakal, sanduk (sandık), odaya (oda), bodrumi (bodrum), kupriya (köprü), parçe (parça), yelek gibi.
Burada da Türk televizyon dizilerine yoğun bir ilgi var. Kiminle konuşsanız Türk dizilerinden bahsediyor. Dizinin devamında ne olup bittiğini soruyorlar.
Belgrad’da günlük bir gazetenin Türk dizileriyle ilgili haberi
Belgrad, Sava ve Tuna Nehirlerinin birleştiği bölgede kurulmuş. Gezilecek yerleri ise; Kalemeydan (Belgrad Kalesi), Parlamento Binası, Belediye Sarayı, Tito Müzesi, Terazije Meydanı, Knez Mihaylova Caddesi (Trafiğe kapalı olan tarihi alış-veriş caddesi), Nikola Tesla Müzesi, Milli Müze, Bayraklı Camii, Damat Ali Paşa Türbesi, Şeyh Mustafa Türbesi, Aya Sava Kilisesi, Taşmeydan Parkı ve Aya Marko Kilisesi, Topcider ve Koşunyak Parklarıdır
Belgrad’ta şehrin tarihi yerleşim yerinin bulunduğu Kalemegdan’a (Kalemeydan) gidiyoruz. İstanbul’da nasıl Belgrad Kapı varsa burada da “Stambol Kapiya” (İstanbul Kapı) var. Kale ve eski yerleşim yeri surlar içerisinde bulunuyor. Kalemeydan’da Mora Fatihi Damat Ali Paşa’nın Türbesi var, Paşa, 1716 yılında Kuzeyde Tuna nehri üzerinde bulunan Novi Sad şehrinde Petervaradin Savaşında şehit düşmüş ve Belgrad’ta bu türbeye defnedilmiş.
Şehrin sembolü sayılan Kalemeydan, Belgradlıların ve turistlerin en fazla ilgi gösterdiği yerlerden biri olup, tarihi öneminin yanı sıra eşsiz manzarası, parkı ve doğasıyla Sırbistan ve Belgrad’ın kalbi konumunda. Roma döneminde inşa edilen Kalenin son müdafileri Avusturyalılar ve Osmanlılar olmuş.
.
Kalemeydan’da Damat Ali Paşa Türbesinin Bilgi Plaketi
.
Kalemeydan’da Damat Ali Paşa Türbesi, Belgrad
.
Kalemeydan’dan Tuna ve Sava nehirlerinin Görünümü
.
Gerek Belgrad’ta ve gerekse bir çok Avrupa şehrinde uçsuz bucaksız yeşil parklar gerçekten bu şehirleri çok daha yaşanılır ve medeni yerler yapıyor. İnsan ister istemez düşünüyor Türkiye’de park ve yeşil alan kültürü neden yok diye? Neden yalnızca Rant kültürümüz var ?
Bayraklı Camii Belgrad’da bulunan 250 camiden günümüzde ayakta kalan tek cami. Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle beraber Viyana kuşatmasından sonra, II. Sultan Süleyman zamanında 1690 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir.
.
Bayraklı Cami, Belgrad
.
Saraybosna’da bulunan ve Bosna Mimarisi tarzında yapılan Sebil’in bir benzeri, 1989 yılında Saraybosya belediyesi tarafından, “dostluk simgesi” olarak eski Yugoslavya’nın (şu an Sırbistan’ın) başkenti Belgrad’a hediye edilmiş. Belgrad Belediyesi de Saraybosna’nın hediye ettiği Sebil’i, Arnavut kaldırımlarıyla döşenmiş, Osmanlı mimarisi evlerin ve iş yerlerinin bulunduğu Skadarliya Caddesinin girişine yerleştirilmiş.
.
Bosna Sebili
.
Buradan Sırbistan Öğretmenler Birliği’nce 1896 yılında kurulan “Eğitim Müzesine” gidiyoruz. Müzenin görevlileri Türkiye’den geldiğimizi duyunca çok memnun oluyorlar ve bize çay yapıyorlar. Müzede 12. yüzyıldan itibaren Sırp okullarında okutulan tüm eğitim araçları ve kitaplardan geride kalanlar ve her 2 Dünya savaşından zarar görmeden kurtarılan eserler sergilenmekte.
.
12. ve 18. Yüzyıllar arasında Sırbistan okullarda okutulan kitaplar
.
Sırbistan’da bir Osmanlı Mirası: Haylaz ve Tembel öğrencilere Falakada dayak atılmasını gösteren maket
.
Tembel bir öğrencinin eline öğretmenin kızılcık sopasıyla vurmasını gösteren maket
.
1907 yılına kadar Sırbistan Okullarında verilen bir tarafı Osmanlıca ve diğer tarafı Sırpça dilinde olmak üzere 2 dilde basılmış okul karnesi
.
Eğitim Müzesinden sonra Belgrad’ta 1948 yılında kurulan “Yahudi Tarihi Müzesi”ne gidiyoruz. Müzede Yahudi Tarihi ile ilgili sergilenen çok sayıda esere ilaveten kapsamlı bir arşivde var. Burada da Türkiye’den geldiğimizi söyleyince görevliler tarafından olağanüstü bir ilgi ile karşılanıyoruz. Saat 17 olmuş, müze henüz kapanmış, Türkiye’den geldiğimiz için Müze’de görevli hanımlar gezmemiz için bize müzeyi kısa bir süreliğine açıyorlar.
Müze görevlileri zamanın İspanya Kraliçesi İsabella ve Kral Ferdinand’ın 1492 tarihinde tüm Yahudilerin ülkeden kovulmaları için ferman çıkardığını, bu ferman üzerine İspanya’yı terk etmek zorunda kalan 300 bine yakın Yahudinin çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istediğini ama bütün kapıların yüzlerine kapandığını söylüyor. Bu durum karşısında tamamen yok olma noktasına gelmiş olan İspanya Yahudilerine Osmanlı İmparatorluğunun kapılarını açtığını ve zamanın Osmanlı Padişahı olan Sultan II. Bayezid’ın Yahudilerin iyi karşılanmaları için bütün illere haber gönderdiğini, hatta bunlara zarar verenlerin cezalandırılacaklarını duyurduğunu minnet ve şükranla ifade ediyorlar.
.
2. Dünya Savaşından kalan Yahudilerle ilgili fotoğraflar ve toplama kamplarında kullandıkları bazı küçük eşyalar (su matarası vb)
.
Nazi toplama kamplarında gaz odalarında ölüme yollanan
Yahudilere verilen tek tip kıyafet
.
Kalemeydan Kalesi ile Terazije Caddesi arasında, Şehrin tarihi bölümünün ana caddesi olan, araç trafiğine kapalı “Knez Mihailova” caddesi bulunmaktadır. İstanbul’un İstiklal Caddesine benzeyen bu Caddenin her iki tarafı 19. yüzyıl Belgrad mimarisinin özelliklerini yansıtan binalarla doludur. 1886 yılında kurulan Sırbistan Bilimler Akademisinin, Albanija Sarayının ve Şehir Kütüphanesinin’de yer aldığı cadde; mağazalar, cafeler, restaurantlar ve galerilerle doludur. Kafeden çıktığımızda yine bize yabancı olan bir şey görüyoruz.
.
Knez Mihailova Caddesinde bir kafede çay molası,
Çay servisi, limon ve tatlandırıcı olarak bal ile yapılıyor.
.
Seyyar ve motorize sahaf haline getirilmiş 2. el kitapların satıldığı eski minibüs türü bir araç. Test ve sınav kitapları dışında, neredeyse kitap okunmayan Türkiye’de acaba böyle bir ticari faaliyet iş yapar mı diye düşünüyorum kendi kendime?
.
Seyyar Sahaf’ta 2. el kitaplar
.
İnsanlık tarihinin en büyük bilim adamı ve mucidi olan Nikola Tesla’nın adına kurulan Müzeye giderken Türk Büyükelçiliği’nin önünden geçiyoruz. Elçilik binamızın daha iyi durumda olmasını isterdik. Binanın yüzü solgun ve yorgun. Eski Yugoslavya’nın anılarını ve yorgun yüzünü yansıtıyor.
Aynı caddede yürümeye devam ederek Nikola Tesla Müzesine varıyoruz. Müze 1952 yılında Yugoslavya Hükümetinin bir kararnamesi ile kurulmuş. Müzede; Tesla ve çalışmalarına ait binlerce kitap, belge, plan, çizim, fotoğraf, patent ve orijinal elektriksel deney aletleri bulunuyor. Bilim tarihine ilgi duyanların mutlaka gidip görmesi gereken bir Müze burası.
.
Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, Belgrad
.
Büyük Dahi ve Bilim adamı Nikola Tesla Müzesi
.
Belgrad, geniş ve planlı yolları ve mimarisi, devasa yeşil park ve bahçeleri, yoğun kültür/sanat etkinlikleri olan medeni bir şehir. Eski Yugoslavya yıllarına olan büyük özlem her yerde hissediliyor. Özellikle gençler arasında büyük bir işsizlik sorunu var, bu nedenle gençler başta Avrupa, ABD ve Kanada olmak üzere dünyanın bir çok ülkesine göç ediyor. Hırvatlar ve Bosnalılarla yapılan iç savaşın acı sonuçlarını, üzüntü ve utancını bir çok Sırp açıkça ifade ediyor.
Belgrad turistler açısından güvenli bir şehir ve her tarafı tarih kokuyor. Sırbistan’da Türk düşmanlığı yerine aksine çok belirgin bir Türk sevgisiyle karşılaştım. Birçok yerinde Türk ve Osmanlı izleri taşıyor. Mutlaka ilk fırsatta gezilip görülmesi gereken bir yer.