SON TV

Türkiye’deki Barış Gelişmelerinin Olası Etkileri

Suriye’deki iç çatışmalar devam ederken, son dönemde adından çok bahsettiren BRICKS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkeleri siyasi çözümden yana olduklarını açıkladı. Son gelişmeler ışığında, Suriye’deki direnişçilere dış desteğin artacağını düşünüyorum. Ancak, yakın zamanda dışarıdan askeri bir müdahale olacağını düşünmüyorum.

Çatışmalar devam ederken, Suriye’deki direnişçileri genel olarak; Özgür Suriye Ordusu, İslami gruplar, yerel direniş grupları, PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve PYD alternatifi Kürt grupları, Kafkasya (çoğunluğu Çeçen) ve diğer yabancı ülkelerden gelenlerin oluşturduğu gruplar olarak sınıflandırabiliriz. Şimdi, önemli direniş gruplarına kısaca bir göz atalım:

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Suriye ordusundan ayrılarak muhaliflere katılan eski askerler ve milislerden oluşuyor. Direnişi ilk başlatan ve savaşanların çoğunun adıyla anıldığı Özgür Suriye Ordusu tüm direnişçileri birleştirme amacında.

İslami direniş grupları ise yeni yönetimin teokratik yapıda olmasını amaçlamakta. Bu gruplarından en güçlüsü El Kaide örgütü ile irtibatlı olan radikal Sünni El Nusra Cephesi. Bu cephe, askeri güç bakımından Suriye’deki en büyük gruplardan biri.

Kürt gruplar ise bölgedeki Kürtlerin özerkliği için faaliyet göstermekte. Son durum hakkında Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin yayın organı olan sayılan “Pukmedia” adlı internet sitesine açıklamalarda bulunan Demokratik Birlik Partisi (PYD)’nin Eş başkanı Salih Müslim; “Kürt çıkarlarının korunması ve devrim sonrası yönetimde yeralmak istedikleri için Halkçı Koruma Birlikleri (YPG)’nin Suriye’de silahlı gruplarını oluşturulduğunu” söyledi.

Önceki yazımda, Suriye’de yaşananların iç mesele olmayıp, tüm bölgeyi hatta dünya’yı ilgilendirdiğini belirtmiştim. İsrail’in en büyük endişesinin, BAAS rejimi sonrası iktidara radikal İslamcı bir yönetimin gelmesi ve/veya radikal İslamcı grupların füze saldırıları olduğunu vurgulamıştım. Tel Aviv yönetimi yakın zamana kadar Suriye’deki olaylara aktif olarak katılmadan gelişmeleri çok yakından izlemekle yetindi. İsrail istihbarat kaynaklarına yakınlığı ile bilinen Debkafile, İsrail’in Suriyeli muhaliflere gönderilen ağır silahların El Nusra Cephesi militanlarının eline geçtiği yönünde istihbarat edindiğini açıkladı. Bu durumun İsrail için ciddi bir tehdit olduğunu söyleyebiliriz.

Gelişmelerden kaygılı Tel Aviv ile Washington’un radikal İslamcı grupların güçlenmesini engellemek amacı ile önümüzdeki günlerde Özgür Suriye Ordusu ve Kürt Direnişçilere olan desteklerini artıracaklarını ve yeni stratejileri uygulamaya geçireceklerini düşünüyorum. Bu kapsamda İsrail’in kendi güdümünde gördüğü Kürt unsurların bölgede savaşmasını arzu etmesi çok garip gelmeyecektir.

Suriye’deki güç mücadelesi makro ve mikro düzeyde devam ederken, barış süreci dolayısıyla Türkiye topraklarını terk eden/edecek terörist unsurlar, bölgede konuşlandırılmış Amerikan özel kuvvetleri desteği ile Suriye’ye intikal ettirilerek çatışmalarda kullanılabilir. Bu sayede, direnişçilerin deneyimli savaşçı açığı kapatılmış, ayrıca daha önceden de Amerika ve İsrail güdümünde olan unsurlar operasyona dahil edilmiş olacaktır. Bu sayede radikal İslamcılar grupların silah tedariğinin engellenmesi ve İsrail’in hakimiyeti arttırılarak, dengelerin değiştirilmesi planlanıyor olabilir. Merkezi Irak Yönetimi de geçtiğimiz günlerde bazı askeri unsurlarını Suriye sınırına kaydırmıştı. Gelişmeler sonrası bu hamlenin, planlanan operasyona destek amaçlı olduğu değerlendirilebilir.

Gelişmelere objektif bakarsak, yıllarca silah kullanmış örgüt mensuplarının, gerekli altyapı sağlanmazsa hemen silahlarını bırakıp, esnaflık yapacağını düşünmenin saflık olacağını da özellikle belirtmek isterim. Bu sebeple Türkiye’nin, silah bırakan örgüt mensuplarının sınır dışına çıkması sonrasında başka ülkelerin olası yönlendirmelerini engellemesinin zorunluluk olduğunu düşünüyorum. K. Irak Bölgesel Yönetimi ile koordinasyon içerisinde eski örgüt mensuplarının ihtiyaçlarının karşılanması ve yerleşik hayata adaptasyonları için gerekli desteğin verilmesi dahil her şey titizce düşünülmelidir. Aksi takdirde terörist unsurlar tam olarak bertaraf edilmemiş, sadece lokasyonları değiştirilmiş olacaktır.

İsrail’e NBC (nükleer, biyolojik, kimyasal) silah saldırısı yapılması durumu haricinde süreç bu şekilde işleyebilir, olası bir saldırı ise bölgedeki dengeleri çok değiştirecek olup her ülke ve grubu, ileriye yönelik planlarını gözden geçirmek zorunda bırakacaktır.

Her ne olursa olsun Türkiye’nin süreci iyi yönetmesi, gerekli önlemleri alması sayesinde bölgedeki etkinliğimizi, menfaatlerimiz doğrultusunda devam ettirebiliriz. Bu amaçla yapmamız gereken, edinilen bilgiler doğrultusunda stratejilerimizi şartlara göre revize etmektir. Gelişmeleri hep birlikte bekliyoruz.