Kutlu doğum ve Arif Nihat’ın şiirini okuyan Başbakan
1989 yılından beri, Mevlid Kandili’nden başka, 14-20 Nisan arasında Peygamber Efendimizin doğumu kutlanıyor. Mevlid Kandillerinde sadece bireysel tebrikleşme ve yatsı namazlarından sonra okunan Mevlid ile sınırlı kalan Mevlid Kandili, “Kutlu Doğum Haftası” geleneği ile daha da toplumsallaştı. Yılalrdan beri bu haftada, konferanslar veriliyor, sempozyumlar, paneller düzenleniyor, sergiler açılıyor. Bu tür faaliyetler “kültürü yeniden üretmek” adına takdire şâyân faaliyetlerdir. 24 yıldır gerçekleştirilen faaliyetler, Hz. Peygamber bilincini toplumun derinliklerine işlemesinde belirli bir mesafenin alınmasına vesile olmuştur. Vesile olanlardan Allah razı olsun…
13 Nisan akşamı, “Kutlu Doğum Haftası” açılışında sayın Başbakan sözlerine Arif Nihat Asya’nın Na’t’inden hayli uzun bir kısmı okuyarak son verdi.
Sayın Başbakan şiiri okumaya başladığında, “Bakalım nasıl karşılanacak?” diye bunu sosyal paylaşım sitelerinde duyurdum… Sevinip mutlu olanlar da vardı; öfkelenenler de…
Sevinenlerden bir kısmı yüzeysel değerlendirmelerde bulundu; öfkelenenlerin ise tamamı yüzelsel kaldılar.
Sevinenlerden bazıları, sadece Başbakan’ın dini konulu bir şiir okumasından mutluydu… İşin derinliğinin ve arka planının farkında değillerdi. Bu kitle için din konulu şiir olması yeterdi… Onlara sığ, dinden imandan bahseden, nâsıhâne şiirler okusanız, gene memnun olurlardı. Çünkü onlar şiirin estetiğine bakmaz, içeriğine bakarlar. AVM’de sema gösterisi yapan ve Semazeni folklor ekibi derekesine düşüren zevksizlikten, başka ne beklenir ki!?…
Başbakan’ın o şiiri okumasına öfkelenenleri anlamak mümkün değil.
Tek parti döneminde hep mağdur edilmiş; paçasındaki hafif çamur izinin hesabını sormaya kalkan tek parti Milli Eğitim Bakanı’na “Senin ağzının benim ayaklarımda ne işi var?” diyecek kadar cesur birinin şiirinin bir Başbakan tarafından okunmasını, 90 yılın içindeki yerine yerleştirirseniz, gerçeği ve Başbakan’ın ruh halini anlarsınız.
Cımhuriyet döneminde, kimsenin değil na’t yazmayı, aklından bile geçiremeyip düşüncelere zincir vurulduğu zamanlarda yazılan bir şiiri, yıllar sonra bir Başbakan okuyorsa, bu ülkede bir şeyler değişmiş demektir.
Herkesin partizan cumhuriyeti öven şiirler yazdığı, milletin içi boş Türklük şiirleriyle avutulmaya çalışıldığı, “Kemalizm dini”nin neredeyse ayetlerinin ve hadislerinin oluşturulacağı bir dönemde, Kâinatın Efendisi’ni bu kadar güzel anlatan bir şiirin Başbakan tarafından okunmasını, günlük siyaset gereği olarak görmek ve buna göre değerlendirmek, tarihi yanlış okumak demektir.
Neymiş?… Başbakan Arif Nihat’ı ve şiirini istismar ediyormuş…
Tek istismar etsinler ama Devlet Bahçeli de okusun, Kemal Kılıçdaroğlu da okusun birader!…
Devlet Bahçeli okumaz!… Çünkü artık MHP’nin sitesinde Arif Nihat’la ilgili tek satır yoktur. Arif Nihat’ın ölüm günü olan 5 Ocak günü, MHP’nin kılı kıpırdamadı.
Unutturdukları milliyetçi şairin şiirini mi okuyacak Bahçeli?…
Sezai Karakoç’un na’tini sevdiği kadar Arif Nihat’ın da na’tini sevdiğini gördünüz Sayın Başbakan’ın… Kemal Kılıçdaroğlu da okusa ya bu şiiri?… Kılıçdaroğlu okusun, onu da alkışlarız evvel Allah!…
Başbakan’ın bu şiiri okuması, yıllardır verdiğimiz mücadelede sonucu, kazancımızın büyük olduğunu gösterir… Çünkü, Başbakan’ın bu şiiri okurkenki duygu ve heyecanı ile genç bir ülkücünün duygu ve heyecanı arasında hiçbir fark yoktur. Bu duygu ve heyecanın istismarı olmaz.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa, Arif Nihat’ın,
Gel ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı
Aminlerimiz vardır!…
Hacdan döner gibi gel;
Mi’rac’tan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
mısralarını kürsüden okuyan bir Başbakan, “yıllarca dudaklar ardında saklı” kalan duygularla söylenen ve Efendiler Efendisi için yazılan bir şiiri okuyor ve sığ insanlar bunu günlük siyasete malzeme ediyorlar… Yazık!…
Şiir okuyan, hem de bir na’t okuyan Başbakanımız var… Daha ne istiyorsunuz?…
Bu vesileyle, 571 yılının 20 Nisan günü sabaha karşı dünyayı şereflendiren Efendiler Efendisine salât u selâm olsun…