SON TV

Aydınlanma ve Köy Enstitüleri

Aydınlanma, E. Kant’a göre, insanın aklını kullanma cesaretini göstermesidir. En kısa tanım budur. Burada cesaret sözcüğü ile vurgulanmak istenen, aklın kullanılmasının kolay olmadığıdır. Gerçek de böyledir.
İnsanların akıllarını kullanmaları için en önemli öğe, o kişinin eğitimli olmasıdır. Eğitim ailede başlar, okulda ve çevrede devam eder. Bir uzun süreçtir.
Cumhuriyet öncesinde aydınlanma için adımlar atılmıştır. Bunların başında laik eğitim yapan okullar gelir. Asıl aydınlanma çabaları M. Kemal’in öncülüğünde Cumhuriyet’le başlamıştır. Özellikle kadınlar mağdur kesimdir. Bunlar 2. Meşrutiyet’ten sonra okul yüzü görmeye başlamışlardır. Medreselerin sadece erkek öğrencileri alması kadın nüfusu eğitimsiz bırakmıştır.
1923-24’te, 6 yaş üstü kadınlarda okullaşma % 1.7’dir. Beş yıl sonra bu oran % 2.4 olmuştur (Demircan)). Bu oranlar erkeklerde az fazladır. Bu tarihlerde 40 bin köyün 4. 707’inde okul vardır. Cumhuriyet’i kuran erk bu tabloyla aydınlanmanın olamayacağını ve iler-lenemeyeceğini görmüştür. Eğitim işi uzun bir süreç istediği için M. Kemal acele etmiştir.
Yapılan ilk iş, öğrenilmesi kolay olan Latince esaslı Türk Abecesi’ne geçmek olmuştur (1928). İlk hedef insanları, bilhassa köylü nüfusu okur-yazar yapmaktır. Zira, buralarda oku-yazar sıfır düzeyindedir. Kadınlar ise daha tam cahildirler. 1927’de okuyan kadın oranı % 4.8’dir; tamamına yakını kentlerdedir. M. Kemal ikinci iş olarak “Millet Mektepleri” adı verilen kurs niteliğinde okullar açmıştır. Aydınlanmanın en büyük girişimi budur. Uyanık köy ço-cuklarından, kurslarla, “Millet Mektebi Muallimi” denilen öğretmenler yetiştirilmiş ve bunlar köylere (Ocak, 1929) gönderilmiştir. Muallimler büyük bir aşkla görevlerini yapmışlardır. Eğitim ordumuzun bu kahramanları anılmaz. Babam bu muallimlerden birisiydi ve bana, “Hacıkurtlar Köyüne (Denizli) dört metre karda sekiz saatte gittim” derdi. Bu aşkı ve Cumhuriyet aydınlanmasına bağlılığı düşünebiliyor musunuz?
Köylü nüfusu eğitmede bu girişim yetmemiştir. Atatürk daha nitelikli ve daha hızlı eğitim istediği için Köy Eğitmenleri yetiştirme kararı almıştır (1935). Bunlar, köyden askerde onbaşı ve çavuş olanların altı ay kurstan geçirilerek yetiştirildiler (1936). Köylere dağıtıldılar. 1937’de 3238 sayılı “Köy Eğitmenleri Yasası” çıkarıldı. Eğitim tarihimizde eğitmenlerin çok önemli yerleri vardır.
Karanlıkta ve hurafelerde boğulan Türkiye köylü nüfusunu aydınlatmak birincil ana amaçtı. Amacın hedefi daha iyiye, daha kaliteye, daha ileriye gitmekti. Bu kez 1937 yılında önce üç yıllık olarak düşünülen hemen beş yıllığa dönüştürülen “Köy Öğretmen Okulları” açılmıştır. Bu tarihte daha çok kentlerde görev yapanları yetiştiren öğretmen okulları vardır. Onları bitirenler köylere gitmiyorlar. Atatürk’ün derdi insanları bir an önce eğitimli yapmaktır. Günümüzün eğitimli insanları geçmişteki bu çabalara çok şey borçludurlar.
17 Nisan 1940’da 3803 sayılı “Köy Enstitüleri Kanunu” çıkarılarak Köy Öğretmen Okullarının adlar Köy Enstitüsü’ne değiştirildi. Yasanın geçici (B) maddesi aynen şöyledir: “… adı geçen köy öğretmen okulları bu kanunla köy enstitülerine kalbedilmişlerdir. Mezkür kanunun metnindeki köy öğretmen okulları tabirleri köy enstitüleri şeklinde değiştirilmiştir”. Ne yazık ki, köy enstitülü öğretmenler 1937’yi değil 1940’ı açılış kabul ederler.
Bu hafta Köy Enstitüleri haftasıdır. Öğretmen örgütleri çeşitli programlarla kutluyorlar. İlköğretim Genel Müdürü İ. Hakı Tonguç, Bakan Hasan Ali Yücel, Başbakan Refik Saydam ve Cumhurbaşkanı İnönü’nün enstitülerin gelişmesinde ve çoğaltılmasında emekleri çoktur. Bunları saygıyla anmak gerekir. Buradaki amaç köylü çocuklardan öğretmen yetiştirmek ve onları köylerde çalıştırmaktır. Benim köyüm dahil köylerden okuyup ilerleme yüzü görenler enstitülere gidenlerdir. Enstitülerin önemli eksiği bu büyük atılımda Tonguç’u ve biraz da Yücel’i anmalarıdır. Diğer isimler pek anılmaz.
Köy Enstitüleri DP tarafından kapatıldı (1954) diyerek karalama yapılır. Aslı böyle değildir. CHP kendi açtığı bu okullara bir süre sonra düşman olmuştur. Koçak’ın da (Star, 13. 04. 13) belittiği gibi tarihin bu kısmı biraz atlanır; CHP bu kara lekeden temizlenmeye çalışılır. DP iktidarının yaptığı, enstitü ruhunu yitirmiş bu okulları, başlangıçtaki ismine yakın “Köy İlköğretmen Okulu” olarak değiştirmektir. Sonuçte Köy Enstitüleri’ni katleden CHP’dir. Sadece bunu değil, buralara öğretmen yetiştirmek için 1942’de açılan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstütüsü’nü de 1947’de kapatmıştır. Atatürk’ten miras kalan bu güzelim aydınlanma kurumu yok edilmiştir.
Ayrıca, büyük bir vicdansızlıkla “komünist yuvaları” nitelemesine tanık olmuşlardır. Çok sayıda mezunu askerde er çıkarılmıştır. Ayrıca itibarları önemli ölçüde düşürülmüştür. Sayıları çok azalan enstitülü öğretmenleri, emeği geçenleri ve enstitü sevdalılarını kutluyor ve anıyorum. Bugün artık aynısını kurmak mümkün değildir. Ne var ki ruhundan yararlanılabilir.

YAZARIN SON YAZILARI
AYM-ASKER YEMEĞİ - 4 Ocak 2014
Mehmet Akif Ersoy - 25 Aralık 2013
Fişleme ve MGK - 12 Aralık 2013
MGK Kararı - 2 Aralık 2013
Yeniden Dershane - 21 Kasım 2013
YÖK 32 Yaşında - 11 Kasım 2013
Cumhuriyet - 2 Kasım 2013
Yeni Diyarbakır - 22 Ekim 2013
İslam ve Terör - 4 Ekim 2013