Üniversitelerde “Şenlik” Var
Üniversitelerde “Bahar Şenlikleri” ve “Bilim / Teknoloji / Sanat / Kültür” anlayışı
Bu günlerde neredeyse tüm Üniversitemizde “Bahar Şenlikleri” adıyla bilinen ve en az bir haftalık bir süreyi kapsayan eğlenceler organize ediliyor. Bir çok üniversitenin internet sitelerinde, ilan panolarında ve broşürlerinde aşağıdakine benzer duyuruları görebilirsiniz:-
“Çok yorucu ve yoğun bir sınav döneminden sonra öğrencilerimizi yorgunluklarını unutturan geleneksel bahar şenliği etkinlikleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da neşeli, eğlenceli organizasyonlarla üniversitemizi şenlendirmektedir.”
Hepimizin bildiği gibi, Üniversiteler eğitim, bilim, kültür ve sanat yuvaları olmalıdır. Üniversite kampüslerinde yapılan bilim, sanat ve kültür günleri, yarışmalar ve etkinlikler bilime, kültüre, sanata ve özellikle de baş döndürücü hızla gelişen teknolojiye dayanmalıdır. Popüler kültürü temel alan magazin ağırlıklı organizasyonlar, güzellik yarışmaları, fast-food ağırlıklı suni, hijyen kurallarından uzak, sağlıksız gıdaların satıldığı panayır türü gürültülü ve niteliksiz sergi alanları zaten bol miktarda ve her yerde mevcuttur. Üniversite öğrencisi gençler; popüler ve maalesef bir o kadar da yoz bir kültürün eseri olan birçok ürün ve hizmeti her zaman her yerde görmektedir. Üniversite yönetimlerinin bir görevi de öğrencilerin kampüslerde nitelikli ve evrensel kalite ilkeleri doğrultusunda, özgür ve bilimsel düşünce görüşüne sahip olarak yetişmelerini sağlamaktır, popüler ve içi boş kültürle “şenlendirmek” değildir.
Bazı üniversitelerde “Şenliklere” getirilen sanatçılara yüz binlerce lira ödendiğini duyuyoruz. Bu da işin “Vur Patlasın, Çal Oynasın” tarafı. Bilim adına neredeyse hiçbir organizasyona imza atmayan birçok üniversitenin, “eğlence ve şenlik” için yarış haline girmeleri, gerçekten çok garip. Kuşkusuz ki üniversitelerimizin hepsi bu durumda değil. İçlerinde ciddi bilimsel etkinliklere de önem verenler var. Ama bunların sayıları yeterli değil.
“Üniversite Şenlikleri” denince hemen aklıma Avusturya’lı ünlü felsefeci ve toplum bilimci İvan İlliç’in “Şenlikli Toplum” adlı eseri gelmektedir. Diğer taraftan Portekiz’i demir yumrukla uzun yıllar yöneten diktatör Salazar’ın söylediği gibi, halkını 36 yıl boyunca başarılı bir şekilde uyuşturduğu sihirli formül olarak ifade ettiği 3 F metodu akla gelmektedir. FADO (arabesk müzik), FİESTA (eğlence), FUTBOL. 3 F yöntemi neredeyse dünyada tüm yozlaşmış ve diktatör sistemlerin vazgeçilmez uyuşturma yöntemi olmuştur.
Toplumun en elit, dinamik ve eğitimli kesimi olması gereken üniversite öğrencilerimizi sıradanlaştıran, aşağılayan ve niteliksiz şovlara mahkum eden, günümüzün sözde muhafazakar üniversite yönetimlerini de anlamak mümkün değildir. Anlaşılan o ki muhafazakar üniversite yönetimlerimiz; “çağdaşlık, demokratlık ve laiklikle” ilgili boşluklarını bu tür “Şenlik” organizasyonları ile doldurmaya çalışmaktadırlar. “İlerici ve çağdaşlığı” ile övünen yönetimlerin Şenlikleri “laiklik, modernlik ve Atatürkçülüğün” bir göstergesi olarak görmeleri de bu işin bir başka hazin boyutu.
“Şenlikli Üniversite” derken aklımıza hemen OECD’nin eğitimle ilgili son raporları geliyor.
Geçen yıl, Türkiye’nin de üye olduğu OECD teşkilatı tarafından 34 ülkede yapılan araştırmalardan derlenen rapor, Türkiye’de çocukların eğitimine ilişkin kötü bir tablo sunuyor.
Raporda yetişkinlerin eğitim sürecine katılmaları konusunda da Türkiye’nin kötü sınav vermesine dikkat çekiliyor. 18-24 yaş aralığında hâlâ eğitim hayatı içinde olanların oranı açısından, Türkiye, bir kez daha sonuncu. Bu yaşlardaki Türk gençlerinin yalnızca yüzde 53’ü eğitim hayatına devam ediyor. Bu alanda birinci sırada, yüzde 96’lık oranıyla Slovenya var. Türkiye, 34 OECD ülkesi arasında bebek ölümleri oranı bakımından en kötü performansını sergiliyor. Buna göre Türkiye’de doğan her 1000 bebekten 17’si ölüyor. Bu alanda performansı en iyi ülkeyse, doğan her 1000 bebekten 2’sinin öldüğü Lüksemburg.
Unutulmamalıdır ki yükseköğretim kuruluşları nitelikli ve evrensel anlamda ekonomik, teknolojik, bilimsel ve insani sermaye yatırımı yapmak, özgüvenli bireyler yetiştirmek zorundadırlar, “Şenlikli Bireyler” değil.