SON TV

Güney’de bilinmeyen kimyasal silahlar

Güney komşumuzun bilinmeyen silahlarına ne kadar hazırlıklıyız?

Günümüzde, klasik savaş usulleri terkedilmiş, yerini az asker, gelişmiş silah ve teçhizatla yapılan yeni nesil savaşlara bırakmıştır. Önceden sadece cephede ordular arasında yaşanan savaşlar, artık her noktadaki operasyonlara dönüşmüştür. Özellikle son yıllarda bu tür savaşlar mühimmatlı insansız hava araçlarının kullanımıyla zirve yapmıştır. Kısaca söylemek gerekirse her yer cephe özelliğini almış, herkes kolayca hedef haline gelmiştir.
Bugün bahsetmek istediğim konu NBC (Nükleer, biyolojik, kimyasal) silahlar. Biyolojik silahların bilinen ilk kullanımları M.Ö.300’lü yıllarda Persler ve Atinalı’ların düşmanın su kaynaklarına hastalıklı hayvan leşlerini bırakmalarına kadar dayanır. İlk bilinçli kullanım ise; 1346 yılında Caffa(Ukrayna sınırları içerisinde bir yer)’yı kuşatan Tatarlar’ın, veba mikrobu taşıyan cesetleri surların içine atarak salgın oluşturmaya çalışmalarıdır. Ayrıca, Kuzey Amerika’daki İngiliz kuvvetleri çiçek virüsü bulaşmış battaniyeleri kızılderililere vererek ortaya çıkan salgınından birçok yerlinin ölmesine sebep olmuştur. Bu şekilde savaşmadan bir çok yerlinin ölmesini sağlamışlardır.
İlk kimyasal silah kullanımına örnek ise; MÖ 431’li yıllarda yapılan Truva Savaşı’nda düşman askerlerinin nefes almasını zorlaştırmak için sülfür ve reçinenin karıştırılarak elde edilen dumandan yararlanılmasıdır.

Aradan geçen yıllar içerisinde teknoloji ilerlemiş, yeni kimyasal ve biyolojik ajanlar geliştirilmiştir. Biyolojik ve kimyasal silahlar ileri teknoloji gerektiren silahlara oranla ucuzdur ve daha kolay elde edilebilir. Biyolojik silahlar nükleer veya kimyasal silahlardan çok daha fazla insanı hedef alırlar. Örnek vermek gerekirse 10 gr. şarbon sporu, 1 ton Sarin’in( sinir gazı) öldürebileceği kadar insan öldürebilir. Bu sayı yerleşim yerinin birim alanına düşen insan sayısı, coğrafi konum ve meteoroloji gibi bir çok faktöre göre değişebildiği için etki tahmininde bulunmak zordur.

Biyolojik silahların üretilmeleri, depolanmaları, taşınmaları ve kullanılmaları ucuz ve kolay olmakla birlikte, etkilerinden korunmak ve tedavi etmek pahalı ve zordur. Biyolojik silahı kullanımından sonra hastalık belirtilerinin meydana çıkması için belli sürelerin geçmesi gerektiğinden biyolojik silahların etkileri hemen ortaya çıkmaz. Bu sebeple biyolojik silah saldırısının hemen farkına varılamaması bu tür silahları daha da tehlikeli kılmaktadır.

Bu ajanlara karşı etkili bir savunma için öncelikle yüksek teknolojiye, deneyimli istihbarat ve askeri birimlerine ve bu bilgileri meteorolojik veriler ışığında değerlendirebilecek uzman analistlere ihtiyaç vardır. Olası saldırılar öncesi risk haritası çıkarılmalı ve bu harita kapsamında malzeme stokları ( koruyucu elbise, maske, aşı, anti-toksin) oluşturulmalıdır. Biyolojik saldırının farkına varılmasıyla ; çok hızlı ve organize bir sağlık yapılanmasına, durumu analiz edip gerekli tıbbi ürünleri geliştirecek bilim insanı ve üretim tesislerine ihtiyaç duyulmaktadır .Bunlar yapılsa bile her ajan için bir tedavi bulunmayabileceğini de unutmamak gerekir.
Ülkemizde KNBR kısaltması kimyasal biyolojik radyasyon ve nükleer tehlikeli maddelerden kaynaklanan zararlı ve tehlikeli durumların hepsini ifade eder. Koorrdinasyon Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından yayınlanan 28281 sayılı yönetmelikle belirlenmiştir. Bu kapsamda, olası KBRN tehlikesinde her kurum kendi sorumluluğuna düşen görevleri, sadece önceden belirlenmiş faaliyetleri yerine getirir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Kanunu gereği, bu organizasyon; İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri tarafından yürütülür ve yönetilir.
Bu konuda çalışan bellibaşlı merkezler : Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ne bağlı KBRN Okul ve Eğitim Merkezi Komutanlığı ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi KBRN Tıbbi Savunma Bilim Dalı Başkanlığı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (RSHMB) ve Ulusal Zehir Merkezi (UZEM) ‘dir.

Bunula birlikte NBC saldırısı durumunda asıl işin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne düşeceği aşikardır. Takip edildiği kadarıyla TSK’nın, savaşan personelin kullanımı için yeteri kadar NBC korunma kıyafetlerine sahip olmadığı, SSM (savunma sanayii müsteşarlığı) tarafından bu ihtiyacı gidermek amacı ile 2007’de yapılan ihalenin toplam 161 bin 102 adet kıyafeti kapsadığı, NBC kıyafetlerinin raf ömrü sebebiyle 10.000’lik partiler halinde teslim edileceği belirtilmektedir. İlk partisi geçtiğimiz ay ’teslim edilen kıyafetlerin tesliminin devam etmesi bekleniyor .

TSK’nın bazı KBRN savunma birliklerini Suriye sınırına kaydırdığı yönünde bilgiler geçtiğimiz günlerde basında yer almıştır. Güney sınırımızı uçak ve füzelerden patriotlarla koruyan NATO’nun aynı sınırlarımızı NBC saldırısı riskine karşı ne derecede koruyup ne tür önlemler aldığı merak konusudur.

Ülkemiz taraf olduğumuz protokoller nedeniyle her ne kadar NBC silah üretmese de, her güçlü devlet gibi bu tür saldırılara hazır askeri ve sivil birimler kurmak ve bu birimleri günün teknolojisine uygun ve faal halde tutmak zorundadır. Çevresinde bir çok ülke bu tip silahlara sahipken Türkiye Cumhuriyeti bu gerçeklere sırtını dönemez. Halepçe katliamı hala aklımızdadır . 1.Körfez savaşı sırasında İsrail tüm vatandaşlarına maske dağıtmış ve eğitim vermiştir. Suriye her ne kadar konvansiyonel ordu anlamında bizden geride olsa da hava savunma ve NBC kapasitesi açısından bizim önümüzdedir ve savaşlarda her olasılık düşünülmeli planlamalar buna göre yapılmalıdır. Son bir örnek vererek durumun vahametini ve ne kadar hayatımızın içeriside olduğunu anlatmak için ; Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (Crimean-Congo Hemorrhagic Fever)’nin Nato saha kitapçığında (NATO Handbook FM8 9) biyolojik savaş ajanı olarak geçtiğini belirtmek isterim.