SON TV

27 Mayıs’a direnmeyen halkım, seni de kınıyorum

27 Mayıs gece baskını olalı 53 sene olmuş. Daha kırkı çıkmamış cumhuriyet, 40 yaşında budandı. O geceyi ve o günü yaşatanları şiddetle, lanetle ve nefretle kınıyorum. Her 27 Mayıs, benim için bir lanetleme günüdür. Kendimi bildim bileli de hep böyle olmuştur.
​Darbeyi yapanları, çanak tutan siyasetçileri ve üniversite hocalarını nefretle kınayalım. Adnan Menders’i, Hasan Polatkan’ı ve Fatin Rüştü Zorlu’yu şehit edenleri her zaman lanetle analım!…
​Her hatırladığımızda, “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.” diyen Salim Başolların hukuk komedilerini şiddetle kınayalım!…
​Bunların hepsini lanetleyelim, nefretle analım ve kınayalım. Ama o kadar mı?
​27 Mayıs gece baskını karşısında gıkı çıkmayanlara ne diyelim?…
​Kimse “O zaman demokratik bilinç yoktu.. Halk örgütsüzdü ve ne yapacağını bilmiyordu…” gibi aptalca laflar etmesin lütfen…
​Yüzde 57 oy almış bir iktidar, üç buçuk çapulcunun süngü göstermesiyle devriliyor ve yüzde 57’lik kitleden; yani ülke nüfusunun yarısından fazlası, sus-pus kalıyor…
​Hiçbir şey yapamıyorsan, ölmesini bileceksin arkadaş!…
​Ev ev, sokak sokak, meydan meydan direneceksin ve gerekirse ölmesini bileceksin!… O zaman ölmesini beceremedin ey milletim!… O zaman ölmesini bilmedin ve darbeciler-çeteciler gece baskınlarını yol etti.
​Fıkrayı bilirsiniz…
​Nasrettin Hoca’ya “Yatarken sakaldan fare geçse abdest bozulur mu?” diye sormuşlar. Hoca, “Dinen abdesti bozar mı bozmaz mı bilmem ama yol etmesinden korkarım.” demiş.
​Darbeciler 27 Mayıs’ta, darbe yapmayı yol ettiler ve ondan sonra, geldi 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 27 Nisanlar…
​Ey halkım, 27 Mayıs’ta direnseydin, sonrakiler olmayacaktı!… Direnmedin, ölmeyi beceremedin ve 2007’ye kadar darbe üstüne darbe geldi; verdiğin oylar süngü ile parçalandı, oylarının üstünden tank geçti.
​Halkımızın 27 Mayıs’ta yaptığı hatayı anlatan başka bir fıkra…
​Arslanlar, kavga-dövüşle inek avlamaktan bıkmışlar ve gidip ineklerle konuşmaya karar vermişler. İneklere demişler ki, “Şu sarı inek çok zayıf… Ha öldü, ha ölecek… Öylece kendi başına ölüp murdar olacağına onu verin bize, bundan sonra size hiç saldırmayalım.”
​Teklif ineklerin aklına yatmış… Vermişler sarı ineği…
​Bir vakit sonra, arslanlar gene açıkmış. Gidip ineklerle konuşmuşlar ve “Şu kara inek geçen geldiğmizde bize ters ters bakmıştı. Bu sizinle olan barışımızı bozacağa benziyor.Onu verin, size ilişmeyelim.” demişler. İnekler, kara ineği de vermişler.
​Gel zaman git zaman arslanlar gene acıkınca, ineklerle konuşmaya gelmişler ve “Şu boz inek, iyi otlakları bildiği halde, gelip söylemeyerek size ihanet ediyor. Onu verin.” demişler. İnekler boz ineği de vermişler…
​Bir süre sonra sadece 3 inek kalmış… Vehameti gören inekler, baş ineğe “Durum böyleyken böyle… Arslanlar, bizi de yiyecekler. Nerde hata ettik de böyle oldu?” diye sormuşler. Baş inek, “Sarı kızı vermeyecektik.” demiş.
​Ey halkım, 27 Mayıs’ta, direnmeyerek sarı ineği verdiniz ve işte o gün kaybettiniz. Ondan sonra, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da diğer inekler de gitti.
​27 Mayıs 1960’tan 2007 yılına kadar hep kaybettin ey halkım!… Darbeciler 40 yıl darbeyi yol ederek seni yok saydılar; verdiğin oylara saygı duymadılar. Şayet 27 Mayıs’ta direnmiş olsaydın ve hatta ölmeyi göze alsaydın, sonraki darbeler olmayacak ve hatta çeteler, darbe yapmayı akıllarından bile geçiremeyeceklerdi. Ama olmadı!… O gün sarı ineği verdin ve sonra bütün inekleri verdin.
​27 Mayıs’ta ölmeyi beceremeyerek demokrasinin bedelini ödemedin ey halkım!… Demokrasi bedel ister; sen bedel ödemeyi beceremedin ey halkım!…
​2007’lere kadar zillet içinde yaşamış olmanın sebebi, 27 Mayıs’ta bedel ödeyemediğindendir.
​Bütün bu dediklerimden sonra, sadece darbecileri kınamıyorum, darbelere karşı direnç gösteremeyen, 1968’deki Prag Baharında olduğu gibi yakasını yırtıp bağrını tankın namlusuna dayayamadın!… Bunu yapamadığın için seni de kınıyorum ey halkım!…