SON TV

Gezi Parkı Eylemleri ve Avukat Göz Altıları

“Avukatın cübbesi siyahtır, avukata yapılan baskıları temsil eder; cübbenin cebi yoktur, avukatlık bir yönüyle kamu hizmeti niteliği taşır; cübbenin düğmesi yoktur, avukat kimsenin önünde düğme iliklemez, itaat etmez… Şimdi sen gel böylesine onurlu bir cübbeyi taşıyan avukatı şiddet kullanarak gözaltına al… Avukat yani savunma sinmez, sindirilemez. Bizler bu şerefli mesleği dilimiz döndükçe, gücümüz yettikçe, nefesimiz oldukça çizgisini bozmadan, onurumuzla sürdüreceğiz…

“Hukuki Gündem”de bu hafta da Taksim Gezi Parkı protestolarındaki son durumdan ve gelişmelerden bahsedeceğim. Ancak bu protestoların avukat ayağını oluşturan ve İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde avukatların protestolar sırasında çevik kuvvet polisi tarafından adeta yaka paça göz altına alınmalarına da ayrı bir başlık açacağım.

AVUKATLAR, MESLEKİ SORUMLULUKLARI ÇERÇEVESİNDEKİ EYLEMLERİNDEN DOLAYI GÖZALTINA ALINAMAZ

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde avukatlar cübbeleri ile yaptıkları protesto neticesinde gözaltına alındılar. Avukatların protesto eylemine değinmek gerekir tabi şu durumda, neticesi ile yanlış bir kanı oluşmamalı. Avukatlar “Her yer Taksim, her yer direniş” diyerek alkışladıkları için öncelikle adliye güvenlik görevlilerinin ve devamında da çevik kuvvet polislerinin aşırı güç kullandıkları müdahalesine maruz kalmışlardır. Bu avukatlarımız medyada iddia edildiği gibi hiçbir illegal örgütün reklamını yapmamış, flamasını açmamış ve herhangi bir şiddet eylemi gerçekleştirmemişlerdir.

Özellikle şunu belirtmek gerekir ki; adliyeler, hakimler ve savcılar kadar avukatların da kullanımına açık alanlardır. Adliyelerde, avukatların baro ve dinlenme odaları, sosyal alanları vardır. Yani avukatlar adliyelerin üvey evlatları değildir. Biz avukatlar, tarafımıza yapılan üvey evlat muamelesini bu güne kadar hiçbir zaman kabul etmemiş ve adliyeleri yaşam alanımız olarak benimsemiş bir meslek grubuyuz. Adliyeden dışlanmamız, atılmamız söz konusu olamaz.

AVUKATLARI HUKUKA AYKIRI OLARAK GÖZALTINA ALDIRAN YETKİLİLER HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMALIDIR

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde meydana gelen ve adalet tarihimize kara bir leke olarak geçecek olan bu olayın sorumluları muhakkak soruşturulmalı ve haklarında idari tahkikat yapılmalıdır. Avukata yönelik şiddet ve hukuka aykırı işlemlerin alışkanlık haline gelmesi önünü alamayacağımız bir kaosun habercisi olacaktır. Hakkını aramak isteyen her kim olursa olsun avukatlık hizmetine ihtiyaç duyacağı açıktır. Avukatların sindirildiği, bastırıldığı ve hizmet veremez hale getirildiği bir ülkede hak arama yolları da kapanmış olacaktır.

AVUKATLIK HİZMETİ SADECE DURUŞMADA OLMAZ

Avukatlık sadece duruşmada icra edilen, harici bir vasfı olmayan meslek değildir. Avukat adaletin savunma ayağıdır, hakların ihlal edildiği her an ve alanda kanunun kendisine tanıdığı hak ve sorumluluk gereği avukat görevini ifa edebilecektir, etmelidir. Bir avukatın cübbesini yerlerde sürüklemek, o ülke hukukunu ve kutsal sayılan savunma hakkını yerde sürüklemekten farklı değildir.

Bu sebeple hukukun verdiği yetki ve sorumluluk ile hareket eden, illegal hiçbir yönü bulunmayan, şiddet içermeyen protesto gerçekleştiren avukatlara uygulanan şiddeti ve hukuksuz göz altıları büyük bir hayal kırıklığı içerisinde kınamaktayım…

TAKSİM GEZİ PARKI PROTESTOLARINDAKİ SON DURUM

Geçtiğimiz hafta içerisinde kim oldukları, neye hizmet ettikleri şüpheli kişiler, bir anda ortaya çıkmış ve kolluk kuvvetlerine taş ve molotof kokteyli atmak sureti ile gezi parkını savaş alanına çevirmişlerdir. Sabahın erken saatlerinde polis, Atatürk Kültür Merkezi etrafında güvenlik çemberi oluşturmak amacı ile Taksim Meydanına yerleşmiş ve Taksim Gezi Parkı protestocularından temsilciler ile görüştükten sonra güvenli şekilde geçiş yaptıkları esnada, illegal bayrak ve fotoğraflar taşıyan kişiler tarafından taşlanarak ve yanıcı maddeler atılarak saldırıya uğramışlardır.

TÜRK BAYRAKLARI İLE PROTESTO YAPAN, BÜTÜNLEŞEN HALK İLLEGAL ÖRGÜTLERİN HOŞUNA GİTMEDİ

Eylemin başlangıç sürecinde “Bizim ulusalcılar ile işimiz olmaz, protestoda bir arada olmak tabanımızca kabul görmez” diyenlerin eyleme bir anda ilgisi artmıştır. Eylemcilerin, Türk Bayrağı altında “sağ-sol, laik-dindar, türbanlı-başı açık, alevi-sünni” demeden yan yana, omuz omuza, şiddetten uzak, milli birliği vurgulayıcı ve birleştirici tutumları bu ülkenin hayrını istemeyenlerin tepkisini çekmiştir.

Bu sebeple, polis ile vatandaş karşı karşıya getirilmek ve birleşen halkın arasına nifak tohumları ekilmek istenmiştir.

PROTESTOCU VATANDAŞ GALEYANA GELMEDİ, ŞİDDETTEN TARAF OLMADI

Her şeye rağmen bu bilinçli kitle, oynanan oyunun farkına çabucak varmış ve kendilerini şiddet yanlısı illegal gruptan ayrıştırmıştır. Gün boyunca oluşan çatışma ortamı ile gerçek Gezi Parkı protestocularının bağlantısı yoktur.

Öyle ki bu gerçek, hükümet ve idari makamlar tarafından da fark edilmiş, İstanbul valisi ile protestocular gecenin bir vaktinde Dolmabahçe Sarayı saat kulesinin olduğu yerde görüşmeler yapmış, Sayın Başbakanımız Gezi Parkı protestocularını ağırlamak sureti ile dinlemiş ve notlar tutmuştur.

VALİ ANNELERE ÇAĞRI YAPTI, ANNELER ÇOCUKLARINA SAHİP ÇIKTI

İstanbul valisi Syn. Mutlu Taksim Gezi Parkı protestocularının annelerine seslenerek “çocuklarınız zarar görmesin, onlara sahip çıkın” diyince umulmadık bir şey yaşandı. Herke, ailelerin gelip çocuklarını almasını beklerken, battaniyesini, erzakını yanına alan anneler çocuklarının yanında eyleme katılmışlardır. Çocuklarını yalnız bırakmayan annelerimiz karşısında saygı ile eğilmekte ve gençliğe karşı gösterdikleri bu güven için de teşekkürü borç bilmekteyiz.

YENİ NESİL SEÇMEN KENDİSİNİ GÖSTERDİ

90 kuşağı olarak adlandırılan ve önceleri pasif bilgisayar gençliği olarak bilinen bu kitle yaptıkları ile 70 milyonun güvenini kazanmalıdır aslında. Bazıları yanlış bulsa da, haksız olduklarını düşünse de en azından demokratik taleplerini şiddetsiz olarak dile getiren, atasına, bayrağına sahip çıkan bir nesil var karşımızda. Geçmişin sağ-sol çatışmasını benimsemeyen, mezhep ya da türban takıntısı olmayan, kimsenin kendisi gibi yaşamasını beklemeyen ve herkesi kucaklayabilecek bir nesil var karşımızda. Gurur duyulması gerekirken bu kin niye? Ben şahsen, onurlu duruş sergileyen bu gençlerimizle ile gurur duymaktayım. Bu ulusun yarını emin ellerdedir. Yeter ki bu nesli feda etmeyelim, yedirmeyelim, ezdirmeyelim…

BİR TEŞEKKÜR DE TARAFTAR GRUPLARINA

Rengine bakmaksızın, ultra mı, çarşı mı, genç FB mi demeden elindeki renkleri farklı, gönülleri bir olan tüm taraftar grupları, sizlere seslenmekteyim… Var Olunuz, Çok Yaşayınız… Yüzyıllık yarışta ebedi dostluğu sizler gösterdiniz. Yeşil sahada mücadele edip, sokaklarda kol kola yürüyen Türk bayraklarını ellerinden düşürmeyen bu kitle, asil duruşları ile sporda şiddet denilen suni yaygaranın aslında kendileri ile alakalı olmadığını ispatlamışlardır. Bu bir milat ve birlik günüdür. Hani nerede şimdi futbolda ırkçılıktan bahsedenler, holiganizmi anlatanlar? Utançlarından kafalarını gömdükleri çukurdan çıkaramaz oldular değil mi? Sizlere de, asil duruşunuzdan ötürü selam gönderiyorum. Allah tekrar ayrılık göstermesin.

SON SÖZ OLARAK; Gerçek katılımcı kitlesine bakıldığında; protestoların birleştirici, farklı grup ve ideolojilerin hoşgörüyle karşılandığı bir eylem niteliği taşıdığı görülecektir. Hükümet dâhil Türkiye’yi iyi günlere taşımayı ve ileri demokrasiyi amaçlayanlar Taksim Gezi Parkı olaylarından korkmamalı, olumsuz değerlendirmemeli; bakış açısını iyiden yana çevirerek bu yönde siyaset üretmelidir… Hepinize Saygılarımı Sunarım…