SON TV

Siber savaşa karşı Biber savaşı

27 Mayıs’tan beri “Gezi parkı bahane, eylem şahane” havasında geçen günler yaşıyoruz. Eylemler sakinleştikçe, bir bahane bulunuyor ve tekrar sokaklar meydanlar gösterilere sahne oluyor.

Bir süre bu böyle devam edecek. “Bir süre” derken, dikkat ederseniz, “kısa bir süre” demiyorum. En az 2015 Genel seçimleri sonrasına kadar irili ufaklı gösterilerle, muhalefet yelkeni şişirilmeye çalışılacak. Artık seçimden seçime meydan mitingleri devri geçti. Şimdi “her an demokrasi” çağı; yani bundan sonra “7/24 demokrasi” devri.

“7/24 demokrasi” devrinin en önemli aygıtı, internet ortamı… Yani bir “siber savaş” dönemi başlıyor. Bundan sonra en büyük sansasyonlar, kitleleri harekete geçirecek kıvılcımlar siber ortamda çakılacak. Gelecek ayların ve yılların en revaçta işi “twitter gerillacılığı” olacak.

Şimdi, 2016’da kınına sokulacak olan siber silahlar çekildi. Yanlış-doğru bir çok bilgi kırıntısı, birikip çığ haline gelecek ve her an yeni gerilimlerin doğmasına yol açacak.

30 Mayıs sabahından beri yaşanan olaylar, “siber savaş” konusunda hazırlıksız olunduğunu gösteriyor. Muhalefetin yoğunlaştığı “siber savaş”a karşı iktidar, yaşlı yöneticilerin dilini kullanıyor. Yani, “siber savaş”a karşı “biber savaşı”nı tercih ediyor.

“Biber savaşı” dönemi geçti…

Eylemcilere karşı “biber gazı” kullanıldığı zaman, “eylemcilerin mağduriyeti” görüntüsü vermişolursunuz. Y kuşağı, “okuma kuşağı” değil, “görme kuşağı”dır ve fotoğrafı görür; arkasını görmez.

Ekranlara düşen biber gazlı müdahaleyi gören 10-15 yaşındaki çocuğa, “uluslararası güçler”den, “faiz lobisi”nden, komplo teorilerinden söz ederseniz, hiç bir şey söylememiş olursunuz. O çocuğun bunları anlayacak bilgi birikimi yoktur ki… O çocuk gördüğüne inanır ve arka planı izah etmeye çalışan babasına, annesine “Ama polisler gençleri öldürüyor…” cevabını verir.

Gezi eylemlerine katılanların büyük bir kısmının ve yakıp yıkan vandalların bir kısmının da “uluslararası güçler”den, “faiz lobisi”nden, komplo teorilerinden bir şey anlamadığını gördük. Tuzu kuru olan bu kitlelerin büyük kısmının “küçük burjuva” veya sınıf atlama gayretin içinde olan “kırık eksen kuşağı” olduğu ortadaydı. (Geç kalmış ergen psikolojisi yaşayanlar için diyecek bir şeyim yok.)

Bilgisayarın başına geçip veya eylem alanlarında pahalı iPad’leri kucağına yerleştirenlerin; yani “siber savaş” yapanların anlayacağı dil “biber savaşı” değildir. Onlara anlayacakları dilden cevap vereceksin.

Yeni dönem, eski yöntemlerin kullanılacağı bir dönem olmayacaktır. Siber’e karşı biber olmaz… Biber savaşı, anında mağduriyet görüntülerine yol açar; siber savaş, anlık görüntü vermez.

İstesek de istemesek de, bundan sonrası “dijitokrasi” dönemi olacaksa, herkes durumunu buna göre ayarlamalıdır. Fakat şunu da unutmayalım; dijitokrasi’nin patronu, bu teknolojiyi elinde bulunduran kimse o olacaktır. Yani kim Big Brother ise, hâkimiyet onun olacaktır; milletin/milletlerin değil.