SON TV

Sıra Tercihte

Türkiye’nin en büyük sınavı sonuçlandı. Eskiden haftalar sonra açıklanan sonuçlar bir haftada açıklanır oldu. ÖSYM Başkanı ve ekibi geçmişteki olumsuzlukları unutturmak istediler. Başarılı oldular, kutluyorum.
Birkaç aşamalı olan sınavlar gençlerimizin ve ailelerinin gelecekleri açısından büyük önem taşıyor. Üniversiteye giriş ana ve babanın ömrünün birkaç yılını yiyor. Yıllar süren hazırlık dönemi, harcanan on binlerce para, heyecan ve ruh sağlığını bozacak kadar sıkıntı, bu sınavın özellikleridir.
Genç adam için çok önemli. Zira, genç insan bu sınavla ömür boyu sırtında taşıyacağı mesleği seçiyor. Mezara kadar giden meslek seçiliyor. Kimi mezar taşına bile yazıyor. Ana, baba ve diğer aile bireylerinin ömrünü yemesi de bundan.
Bizde tercih sevmeden çok, puana göre yapılıyor. Çünkü. puan çoğu kez sevdiğin mesleği tutmuyor.
İki milyona yakın öğrenci ilk önce eleme sınavına giriyor. Sonraki sınavlar eleme değil sıralama yapıyor. Bu yıl (2013) elemeden geçen öğrenci sayısı 1. 232. 679’dur. Pek çok ülkenin nüfusundan fazla. Bunların 851. 135’i Lisans Yerleştirme Sınavına girmek için başvuruyor. 381.570 öğrenci daha şimdiden gelecek yıla hazırlanacak ve dershanelerin müşterisi olacak.
ÖSYM Başkanı’nın açıklamasına göre lise son sınıf öğrencileri daha başarılı. Bunu olumlu gelişme olarak görüyoruz. Kız öğrencilerin erkeklere göre daha başarılı olmaları da olumludur. Bir zamanlar kızları okutmayan toplum için övünülecek bir olgu. Yükseköğretimde kızların oranı % 45 dolayındadır. Bunun en az elli olması gerekir. İran’da bu oran % 70’tir.
Derslere göre başarıda 2012’ye göre başarı ortalaması daha düşüktür. Üzerinde düşünülmelidir. Sadece biyolojide yükselme var.
Tercih yapmak zor iş. Çok yüksek puan alan için sorun değildir. Orta ya da düşük puanlıların işi zor. “Kısmet neyse o” mantığı geçerli oluyor. Sevmedikleri yere de girebilirler. Bundan üzüntü duyulmamalıdır. Meslek seçmek evlilik gibi bir şey. Kendi payıma söylüyorum; ben, en son tercihime (1963’te) girmiştim. Burs verilmesi teselli etmişti. Sonra ne oldu? Mesleği sevdim, amaçladığım hedeflere fazlasıyla ulaştım. İnsan geleceğini daha sonra şekillendirebiliyor. O nedenle genç kardeşlerime puanlarının tuttuğu herhangi bir fakülteye girmelerini salık veririm. Türkiye’de insan zaman içinde değişim gösteriyor, çabalarla hedeflere ulaşabiliyor. Korkulmamalıdır.
Tercih yaparken eski üniversitelere öncelik verilmelidir. Üniversitenin bulunduğu kent önemlidir. Öğretim üyesi sayısı çok olan üniversiteye öncelik tanımak gerekir.
Şurası bir gerçek ki, kazanılan üniversite, öğrencinin ekonomik seviyesiyle ve ailesinin sosyal konumuyla çok ilgilidir. Maalesef, düşük gelirli, yoksul ve kırsal kökenli çocukların yüksek puanlı yerlere girmeleri oldukça zor. Bizde eşitlikçi eğitim yok. Eğitimde eşlitsizlik gelir dağılımından daha fazla. En büyük sıkıntı budur. Akıl almaz paralar harcayan ailelerin çocukları bu sistemde şanslılar. Eğitimde devlet mağduru olan köy ve yoksul aile çocukları çoklukla Meslek Yüksekokullarına girebiliyor. 2-3 bin nüfuslu kasabalarda açılan bu okullar gençlerimiz için tuzaktır. Buralarda ne hoca var ne de araç gereç. Bölümler de uydurma. Şahsen ben, gençler, nüfusu 20 binden çok olan kentlerdeki MYO’nı yeğlemeliler derim. Geçen hafta bir veli ile karşılaştım. Çocuk Pamukkale Üniversitesi’nde okuyor, dedi. Hangi okulda soruma, utana sıkıla, Bekilli İlçesinde demez mi? İçim sızladı. İlçeyi yakından biliyorum, adı ilçe. Bu okulu açanlara vatan haini demek biraz ağır kaçar ama, yaptıkları şey kesinlikle ihanet. Bu okul Denizli merkezde olsa ne olur. Bir başka veli “Benim çocuk Başmakçı MYO’nda okuyor” demez mi?
Bu okullar niye açılır anlamış değilim. Köyden bozma ilçelere yüksekokul açılamaz. Açmak, halk dalkavukluğundan başka şey değil. Buralarda okuyan çocuklar kompleksi olup çıkıyorlar. Utanıyorlar okullarının yerini söylemeye. MYO tercih edilecekse mutlaka üniversite merkezindeki okullar seçilmelidir. Dolmuşta gidiyorum, öğretim görevlisi olduğu belli kişi, dolmuşçuya, “Üniversitede ineceğim” dedi. Garibim köyden bozma ilçede gerçekten üniversite var sanıyor. Artık bunlar açıktan tartışılmalı. Kader kurbanı diyebileceğimiz çocuklar buralarda resmen oyalanıyor ve aldatılıyor. Bunun baş sorumlusu YÖK ve siyasilerdir.
MYO kontenjanı 390.128’dir. Az değil. Buralarda okunmaz demiyorum. Gariban çocukları için önemli görev yapıyor bunlar. Benim deyişim, bunlar içinde seçici olmak gerekir; kent merkezlerinde olanlar yeğlenmelidir. Lisans diploıması verenlerin kontenjanı 492. 704’tür. Oldukça yüksek sayı. Bunları seçerken yukarıda söylediğim gibi “sevme” önde olmamalıdır. İyi yetişen, kendine güveni olan insan, sonra da sevdiği yöne kayabiliyor. Yeter ki iyi yetişsin, gelişsin.
Vakıf üniversiteleri de bir seçenek. Bunların ücretleri çok yüksek sayılmaz. Uzak bir yerde kamu üniversitesinde okumaktansa, büyük kentteki vakıf üniversitesi tercih edilebilir. Bunların en büyük avantajı büyük kentlerde olması, öğrenciye geniş çevre ve gelişim sağlamasıdır. Üniversitede kent, sokak, meydan ve değişik görüşten hoca çok önemlidir.
Emekli profesör ve bu işlere kafa yoran birisi olarak, gençlere ve ailelerine bunları söylemeyi görev saydım.

YAZARIN SON YAZILARI
AYM-ASKER YEMEĞİ - 4 Ocak 2014
Mehmet Akif Ersoy - 25 Aralık 2013
Fişleme ve MGK - 12 Aralık 2013
MGK Kararı - 2 Aralık 2013
Yeniden Dershane - 21 Kasım 2013
YÖK 32 Yaşında - 11 Kasım 2013
Cumhuriyet - 2 Kasım 2013
Yeni Diyarbakır - 22 Ekim 2013
İslam ve Terör - 4 Ekim 2013