SON TV

Taksim eylemleri üzerine

TAKSİM EYLEMCİLERİNİN VANDALLIĞI VEYA BUNLAR “GİZLİ AK PARTİLİ” Mİ?

6 Temmuz Cumartesi akşamı yaşandı vandallık… Saat 22.00’de kalkan Eminönü-Kadıköy vapurunda…
Taksim’deki gösteri bitmiş; göstericiler dağılmış… Bir grup gösterici, bağıra-çağıra Eminönü vapur iskelesine doğru geliyor. Turnikelere kadar gelip “Akbil basma, turnikeden atla!…” diye bağırmaya başladılar. Ve 100 kadar eylemci bedelini ödemeden vapura bindi. Vatandaşlar da onlara inat, göstere göstere akbil basıp bindi vapura.
Anlaşılan eylemciler, Taksim’de iştahlarını alamamışlar ki vapurda da slogan atmaya başladılar ve slogan atmayanların üzerlerine yürüdüler. Halk tepki verince geri çekildiler.
Slogandan sonuç alınamayınca, gitar çalmaya başladılar. Hep beraber “devrim şarkıları” söylediler. Sonra da gitarı silah gibi doğrultup, milletten zorla para toplamaya kalktılar. Millet “Ne parası kardeşim!..” diye tersleyince sus pus oldular.
Tam bir grup psikozuydu yaşanan. Tek başına bir varlık gösteremeyen bir sürü insan, güçlerini kalabalıktan alarak “kalabalık faşizmi” uyguluyorlardı ama azıcık bir terslenmeyle karşılaşınca da tırsıyorlardı.
Gezi eylemleri ve eylemcileri böyle bişi işte. Tek başına yoklar ama kalabalıkta varlar. Yani tekil korkaklık, çoğul cesaretidir yaptıkları; eylem falan değildir.
İlk başlarda halkın bir kısmı eylemcilere sempati ile bakmıştı. Gün geçtikçe ve oraya buraya saldırılar oldukça, halk sempatisini geri aldı ve oy vermeyecekse bile “Sırf bunlara inat Ak Parti’ye oy vereceğim.” demeye başladı. (Ulan, Ak Parti teşkilatlarında yaprak kıpırdamadığını gören Başbakan mı organize ediyor yoksa bunları?…)

Gezi eylemleriyle yeni, dinamik ve içi dolu bir sol muhalefetin doğacağını ümit ediyordum ama şimdi bu ümidim kırıldı. Bunların büyük çoğunluğu, “Gürültü olsun da nasıl olursa olsun” takımı. Çoğu Harry Potter, Da Vinci Şifresi ve Yüzüklerin Efendisi’nden başka bir kitap okumamış; kafası sadece entrik unsur ve yüksek tempoya takılı gençler. Böyle gençler için heyecan olsun da ne olursa olsun!…
Eylemler başladığında, “nitelikli sol muhalefet” için hayli ümitlenmiştim. “Yeni bir dille, yeni bir kitle doğuyor. Anlamaya çalışmak lazım. İktidar da muhalefet de bu kitleyi anlayacak ve bunların anlayacağı bir dil geliştirmeli” diye düşünüyordum ama gün geçtikçe bu ümitlerim suya düştü. Üstelik eylemciler “Harlem haydutları” gibi davranmaya devam ettikçe, mevcut sol kitleden de uzaklaşmaya başladılar. Bundan sonra yapacakları her eylem, Ak Parti değirmenine su taşıyacaktır. (Göreceksiniz; olaylar her tavsadığında iktidar, eylemcileri sokağa dökecek bir şey yapacak ve böylece vandalları göstererek kamuoyunu ve kendi kitlesini diri tutacaktır. Ondan sonra da ver elini yerel ve genel seçimlerde Ak Parti zaferi!…)
Eylemciler, Türkiye’de “muhalefet etme”yi de dejenere edip etkisizleştirdiler. Baksanıza, 6 Temmuz günü, eylemlerden dolayı işini batıran birinin geçirdiği cinnetten dolayı eline pala alıp saldırmasıyla iktidar arasında ilişki kurmaya ve iktidarı bununla yıpratmaya çalıştılar. “Palalı Adam” gerçeği ortaya çıkınca, özür bile dilemediler.
Bu millet, bağırıp çağırma, vurup kırma ile muhalefet etmeyi hiç sevmiyor. Bir ülkede öyle veya böyle bir iktidar olur ama o ülke için, en az iktidar kadar elzem olan iyi bir muhalefettir. Ana ve yavru muhalefetin nal topladığı ülkemizde, Taksim’den çıkmasını ümit ettiğimiz muhalefet de fos çıktı. Heyecanların tatmininden başka hiç bir problemi halletmeyen zihniyet, vandallıklarıyla toplumsal nefreti körükler hale geldi ve Türkiye’nin genel problerinden uzaklaşıp “kutsal alan Taksim” anlayışında sıkıştı kaldı.
Kadıköy vapurunda yaşananlar tekrar edeceğe benziyor. Demek ki, bu eylemciler Ak Parti iktidarının kökleşerek devam etmesini istiyorlar. “Gizli Ak Partili” olmasın lan bunlar!?…