Rektörler Dikkat
On gün kadar önce gazetelerde (Vatan, 29. 06. 13) bir haber vardı. Selçuk Üniversitesi eski rektörü Süleyman Okudan beş yıl hapse mahkum olmuş.
Bu olay üniversite topluluğu ve rektörler için ders vericidir. Rektörler çok büyük paralara hükmediyorlar. Tek yetkilidirler. Bu durum hemen hepsini zıvanadan çıkarıyor. Ne oldum delisi, ben her şeyi bilirim havasına giriyorlar.
Sonra ne oluyor? Pek çoğu yoldan çıkıyor. Süreleri çabuk doluyor. Bu fani dünyada görevi bitmeyen mi var. Hepsi sıradan hoca oluyor. Sonra, ne oldum delisi rektörler, ne hallere düştüm demeye başlıyorlar.
YÖK denilen ucube kurum da bunlara cesaret veriyor. Neymiş, rektörlerin onurlarını koruyacaklar ve o yüzden, sürelerinin bitmesini bekleyeceklermiş. Adam suçlu ise böyle bir mantık olur mu?
Rektörlerden hapse düşenler var. Bana göre bunda YÖK’ün payı çoktur. Örneğin, Selçuk Rektörü göz profesörü Süleyman Okudan’ı bu hale düşüren YÖK’tür. Hakkında 18 soruşturma açmış ve bunun 17’sinde suçsuz bulmuştur. Düşünün bir kurum, çalışanı hakkında 18 soruşturma açıyor, 17’inden aklıyor. Böyle bir şey olmaz. Olan, açıktan bu zatı korumaktır.
Rektörken 5.5 ay Adana Hapishanesi’nde yattı. Koğuş ağası oldum diye de espiri yaptı.
Rektörlüğü devam etti. Altı ay olursa rektörlüğü düşecekti. Kanım o ki mahkeme ayarlandı, rektörlüğü düşmesin dendi ve 5.5 aylıkken salıverildi; geldi koltuğuna oturdu. O günlerde defalarca yazdım; bu durum üniversiteye yakışmaz derhal görevden alınmalıdır, diye.
YÖKçüler adeta sağır oldular. Rektörü bilhassa korudular. Sonuç rektörün aleyhine oldu.
“Katır inadı” diye bir deyiş var; YÖK’ün bazen inadı tutuyor. Bugüne dek tek lafım geçmedi.
Keza, “YÖK’e laf anlatmak deveyi hendekten atlatmaktan zor” diye boşuna dememişler.
Şimdi ne olacak? Yeniden cezaevine girecek ve üç yıl daha yatacak. Öğretim üyeliğinden uzaklaştırılacak. Yargıtay ne der bilemeyiz ama, görünen durum budur.
Süleyman Okudan rektör adayı olduğunda arkadaşım Battal bana getirdi. “Hocam sizin çevreniz var, YÖK’teki üye arkadaşlarınız yardımcı olsunlar vb sözler” söyledi. O sıra Okudan’ın dizleri titriyordu. Benim böyle günahlarım, ahmaklıklarım vardır, günah işledik.
Sonra bu zat atandı, ertesi gün sırtını döndü. Aracı Battal utandı o utanmadı; arkadaş, ‘ayıp ediyorsun, bari teşekkür et’ deyince, geçti o günler demişti. Üniversitede bu tür havalara giren çok olur. Sonunda belayı bulurlar. Ünlü sözdür, “Ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin”.
Üniversite, adına duyulan saygınlık nedeniyle denetleme yapılmıyor. Rektöre tanınan korkunç yetki denetsiz kurumu yolsuzluklar denizine itiyor. Basına yansımadığı için çoğu bilinmiyor; epeyce bir rektör yargı önünde, kimi hapis cezası alıyor, kimi tazminat ödüyor.
Hele, görevden ayrıldıktan sonra bulunduğu üniversitede gerinerek alnı açık gezen yok gibi.
Anında üniversitesini terk ediyorlar. Yaptıkları ve havaları nedeniyle hocaların yüzlerine bakamıyorlar.
Rektör ne olmalıdır? Latince’de, “Aynılar arasında birinci (Primus inter pares)” diye bir söz var. Rektör üniversitede profesörler arasında birincidir; ne eksiği ne de fazlası vardır.
Gel gör ki, YÖK’ün korumasında bunlar ölçüyü kaçırıyorlar, benim fazlam var da rektör yaptılar demeye başlıyorlar. Ayrıca, eşitsiz ve antidemokratik yarışta nasıl rektör olunduğu malumdur.
Süleyman Okudan olayından ders alınmalıdır. YÖK’çülere de derstir. Koruma gibi doğu kültürüne dayalı bir güdüye girilmemelidir. Yanlış yapan görevden alınmalı, korumacılık olmamalıdır. İnsan hali, keyfi yönetimle insanlar yolsuzluğa karışabiliyorlar, haksızlık yapabiliyorlar. “Önce babasını kesmiş” ruhuyla bezenebiliyorlar. Düştükten sonra; onurları kırılıyor, sokağa çıkamaz hale geliyorlar.
Rektörlere tavsiyelerim var. Kendinizi ne oldum delisi gibi görmeyin, ben neymişim abi demeyin. Parasal konulara heves etmeyin, aldığınız aylık zaten çok. Ayrımcılık yapmayın.
Öğretim üyelerine değer verdiğinizi hissettiriniz. Niteliğe önem veriniz, Yargı kararlarını gecikmeksizin uygulayınız. Bir rektör arkadaş, üniversite atamalarında mezhep ayrımcılığı yaptığı için, ayrıldıktan yıllar sonra hapis cezası aldı. Bu tür ırkçı yaklaşımlar en tehlikeli olanıdır.
Ben her zaman şunu söylerim. Üniversite bugünkü kötü haliyle bile diğer devlet kurumlarından daha iyi ve saygındır. Aşınmasına rağmen böyledir. Öyleyse, YÖK ve rektörler başta olmak üzere, akademik çevrenin bütün üyeleri, saygınlığı korumak için çaba göstermelidir. Dürüstlük, hesap verebilirlik, alçak gönüllülük, açıklık önemlidir.
Ben, bu konularda YÖK’ü sorumlu tutuyorum. Zira, üniversitede yapılan yanlışlar anında kendilerine iletiliyor. Hiçbir işlem yapılmıyor; sadece seyrediliyor. Örneğin, Gazi’de bir doktora öğrencisine iki yılda “bilim doktoru” sanı veriliyor, ilgili hoca usulsüzlüğü YÖK’e bildiriyor, ne ses ne nefes. YÖK üniversiteye, “Böyle iş olmaz” diyemiyor. Bunun gibi nice olay oluyor. Bugün Kemal Gürüz hapiste ise, bunda, o günkü YÖK üyelerinin ve rektörlerin payı vardır.
Rektör Okudan’a sabır ve sağlık diliyorum. Hapisliğin de eğitici yanı vardır. Yargıtay kararı bozsun isterim. Aksi halde, Sabahattin Ali’nin dediği gibi “Kurşun ata ata, hapis yata yata biter” diyeceğiz. Ben, bundan sonrakilerin ders alması gerektiğini anlatmak istedim. Bizden söylemesi…