SON TV

Topaloğlu: Beni ben anlamadım ki…

Mustafa Topaloğlu, insanlarla anlaşamama derdini anlattı.

Topaloğlu: Beni ben anlamadım ki…

Hürriyet Gazetesi’nden Sinem VURAL’ın haberine göre; Mustafa Topaloğlu, 18’inci albümü “Deme”yle huzurlarınızda… İçinde “Survivor”da yazdığı “Ola El Mama Mio” adlı şarkının da bulunduğu, lounge ve rock denemeleri yaptığı bu ilginç albümü konuşmak için buluştuk; insanlara kendini hiç anlatamamaktan ne kadar dertli olduğunu öğrendik.

* Kullandığınız dil Klingon’a ait değil peki hangi gezegenin?

– Bu Nevolgin isimli gezegenden.

* İlaç değil mi o?

– O Novalgin. Bu gezegende yaşayanlar ilaç gibidir.

* Oradan mı geldiniz?

– İnsan oğlu ilacı bir yerde arar. Aradığı mekan bulduğu yerdir.

* Peki, siz bu dünyada yerinizi buldunuz mu?

– Buldum.

* Nereye tekabül eder?

– Her şeye. Çünkü her şeyin bir şey, bir şeyin de her şey olduğunu biliyorum. Hayat zaten elastiki, düşünceler de öyle. Uzattığın kadar uzat, kısalttığın yerde kısalır. Hepimiz akıllıyız ama şunu kabul edelim ki farklı akıllar ve güzellikler olmasaydı biz farklı olmazdık.

* Sizden farklısı da yok herhalde.

– Estağfurullah. O sevgilerin farklılığıdır. Bende bütün sevgilerin karşılığı var. Sevenlerimden alışveriş yapıyorum.

HAYATI DİKKATE AL AMA ÇOK CİDDİYE ALMA

* İnsanlara “hayat ciddiye aldığınız kadar ciddi bir müessese değil” diyorsunuz sanki.

– Dikkate al ama çok ciddiye almanın istisnalar dışında faydası yok. Her şeyi ciddiye almak da insanın canını sıkıyor.

* Ama müzik biraz ciddi bir sektör değil mi?

– Ah işte hep derim, o kadar ciddiyim ki hiç de ciddi değilim.

* Bunu da anlamadım ama!

– Anlamak damak keyfi verir.

* Sizi tam olarak anlayabilen çıktı mı bari bugüne kadar?

– Tam anlamıyla ben, beni anlayamadım ki daha, başkaları anlasın!

* Sizi gören evrenin sırrını çözdüğünüzü zanneder.

– Çözmedim. Çünkü sır olarak kalsın istiyorum.

* O kadar bilgiye ihtiyaç yok mu?

– Farkında olmak ayrı bir ciddiyet gerektiriyor. Fazla rahatsız eder bilmek… O zaman insan robota dönüşür.

İNSANLARI EĞLENDİRMEK İÇİN SANATIMI GERİ PLANA ATTIM

* Bu mesajları albümlerinizde, şarkılarınızda da görmek mümkün. Sanki hep mesajın, eğlenceli olanın peşindeymişsiniz gibi…

– Sevdiklerimin benden keyif aldıkları noktaları hep önde tuttum, hem de onların bana zarar verdiğini bildiğim halde. İnsanları eğlendirmeye çok zamanımı ayırdım. Sıkılanları gördükçe şarkı söylemekten vazgeçip “bunları eğlendireyim” dedim. Sohbetlerim hep şakalarla geçti. Toplumdaki stresi dağıtmanın yolunun bu olacağını düşündüm. Doğru olanı seçtim belki ama kendime çok zarar verdim.

* Nasıl bir zarar?

– Sanatım ikinci planda kaldı. Oysa insanlarımızın bende birikmiş olan duygularını dünyaya anlatabilirdim. İlk şarkım “Parmağında Yüzükler” ile Avrupa’nın büyük kısmını yakalamıştım. O yıllarda Almanya’da beni gören “Oy Oy Eminem” diyordu. Çocukluğumdan beri dünya müziklerini araştıran iyi bir dinleyiciydim. Bana “oku” demeye başladıklarında ben de iyiyi anlatmaya çalıştım. Çok tuttum içimde bazı şeyleri, saygısızlık olur diye…

* Bir yandan da şarkılarla yapmak istediğinizin uzağına düşmediniz mi?

– Bazen mizahi, bazen izahi. Duyguların bir tarifi olsa yapardım. Duygular bir buhar gibi gökyüzüne çıktı. İşimde buhar oldum ama o buhar beni yaktı. Bendeki sanat olgusunu anlamak için iyi dinlemek lazım. Birkaç kez dinleyince sizin enerjinize başka bir enerji katacaktır. Kendimi anlatamıyorum, anlatamayınca üzülüyorum. Ama bu sevincimi dünyaya anlatmaya hazırım.

* “Deme” albümünde bunun örnekleri mi var? Hem rock hem de lounge denemesi yapmışsınız…

– Dünyada yeni ne varsa onu denemeye çalıştık. Çok özendiğimiz bir albüm oldu. “Deme” parçasına hem rock hem de lounge düzenleme yaptık. 1,5 aydır klibiyle uğraşıyoruz. İlk 15 gün lounge, ardından rock versiyonu dönecek. Zannediyorum ki bu albümü dinleyenler, armonilerimi duyanlar “bu adam harbiden sanatını bizim için ikinci plana atmış” diyecekler.

* Bu bahsettiğiniz yeni türlere ne kadar yakınsınız, ne zamandır takip ediyorsunuz?

– Dünyada çok iyi müzik yapan rock grupları var, onları dinliyorum. Daha çok yabancı dinliyorum. Hoş, bu dünyada yaşayan herkes bizden, o yüzden “yabancı” demek çok etik gelmiyor. Gençlerle aynı noktada buluşuyoruz. Onlar benim 1983’teki kafam.

* Albümde kimlerle çalıştınız?

– Müzik yönetmenliğini Necip Yılgın yaptı. Albümdeki tüm söz ve müzikler bana ait. Bir de “Miyo” şarkısı var. “Ola El Mana Miyo”… “Survivor”dayken yazmıştım.

KENDİMİ ÇOK SEVERSEM SANA ALAN BIRAKMAM

* “Survivor”da sevginiz son buldu, Nihat Doğan’a çattınız. Hatta “Kendini o kadar seviyor ki, onu sevecek yer bırakmadı bize” dediniz.

– Kızdığım nokta oydu. Kainat bizimle neler paylaşmış, biz ne vermişiz, bakmak lazım. Kendini anlamamış ki bizi anlasın. Onun hâlâ kendini anlatırken düştüğü çelişkiler var. Ego devreye giriyor burada…

* Sizde ego yok muydu?

– Her şey kararında olacak. Ben kendimi çok seversem, sana alan bırakmam. Dünyanın en büyük zengini olsam, yine bu kadar mutlu olmazdım. Mutlulukların farklılıkları var. Ben insanları mutlu edince mutlu olanlardanım.

* Ne kadar şeffafsınız?

– Tamamiyle.

ÇAĞLAYAN ÖNCE ALLAH SONRA BENDEN OLAN BİR BEDEN

* Oğlunuz Çağlayan Topaloğlu’nun müziğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

– O önce Allah, sonra benden olan ayrı bir beden. Genleri benden ama… Dikkatli olması için hep düşüncelerimle yanında oluyorum. Tabii o kendi bildikleriyle hareket ediyor. Sonuçta o tür onun sevdiği, özgürlük de burada…