SON TV

Sırrı Süreyya’nın bacısı Kalekol istemiyormuş!

Gültan Kışanak, karakol yapımlarından rahatsızmış. BDP milletvekili ve Sırrı Süreyya’nın bacısı olan vekil, etrafta kalekollar yapıldığını görünce köpürmüş…

Ekşi yemediysen, karnın ağrımaz!… Bu kadar basit bir şey bu!…
O kalekolların/karakolların yapılmasıyla, yasa dışı iş yapanların çanlarına ot tıkanacak Sırrı’nın bacısı!… Yasa dışı iş yapmıyorsan o bina ha kalekol olmuş ha sıradan bir ev; ne fark eder?

Ekşi yediysen elbette karnın ağrıyacak. Eşkıya ile sarmaş-dolaş olduysan, karnını ağrıması az bile!…

Şöyle diyor Sırrı’nın bacısı: “Akşam benim kaldığım evde gösteriyorlar. Şu tepe Kalekol, bu tepe Kalekol, şurası Kalekol. Ya böyle bir şey olabilir mi? Evinin balkonunda oturuyorsun; üç taraftan üç tane Kalekol görüyorsun. İçtiğin çay zıkkım olup boğazına düğümleniyor yani.”

Sırrı’nın bacısı, asıl o kalekollar yapılmazsa o çay zıkkım olacak sana!… Hatta o çay boğazına bile düğümlenmeyecek… Çünkü o kalekollar yapılmazsa, sen o çayı içemeyeceksin bile!…

Şimdi PKK ile sarmaş-dolaş iyisin… Oralarda da tek eşkıya PKK… Yani senin kankaların… Yarın öbürgün başka bir örgüt çıktığında (Ki çıkacak… Bu işin tabiatinde bu var.) sana nefes aldırmayacak ve sen “Nerde bu güvenlik?…” diye ciyak ciyak bağıracaksın. Eşkıya dağlarda, yollarda, şehirlerde, caddelerde, sokaklarda ve hatta evlerin içinde kol gezdiğinde, anlayacaksın güvenliğin gereğini; karakolların şart olduğunu.

Senin KCK yapılanması altında “Asayiş” diye halka yutturmaya çalıştığın şey, yarın öbürgün bizzat halkın başına bela olsun da gör kalekolların gereğini!…
Sırrı’nın bacısı, aynı konuşmasında şöyle devam ediyor: “Kim savaş istiyor o zaman? Kimin savaşı bu? Karşı çıkacaksak neye karşı çıkacağız?”

Senin “savaş” dediğin bu eşkıya hareketini kimse istemiyor… Ne Kürtler istiyor, ne de Kürtler!… Bunu isteyen sadece Şemdinli vadilerinde sarmaş-dolaş olduğun eşkıya… Ekşi yemediği için karnı ağrımayanlar da bu eşkıyanın zulmünden kurtulmak için kalekolların yapılmasını istiyor. Bir gece gelinip çocuğunun dağa kaldırılmasını, vergi adı altında haraç toplanmasını, sabah akşam gösterilere zorlanılmasını, ikide bir kepenk kapatılmasını istemeyen Kürtler, o kalekolların yapılmasını istiyor. Sana ne oluyor Sırrı’nın bacısı?…
Sırrı’nın bacısı gene devam ediyor: “Bence doğru yerden sorgulayıp savaşa karşı çıkacaksak bu karakolları buradan kaldıracağız. Dersim halkının bu karakollarla nasıl bir hukuku var? Ne faydası var bu karakolların bu Dersim halkına? Evimin balkonunda oturup bir bardak çayı gönül ferahlığıyla içemiyorsam, kafamı çevirdiğim her tarafta karakol görüyorsam ve o karakollardan bu evlerin gözetlendiğini de hissediyorsam; bu nasıl bir şeydir. Bütün bir toplumu böyle bir cendereye mi alacaksın?”

O kalekollarla sadece Dersim halkının değil, herkesin bir hukuku var Sırrı’nın bacısı. Hatta en çok da Dersim halkının var. Esas şimdi o halk, kalekollar sayesinde evinin balkonunda oturup kör kurşunlara hedef olmadan etrafı rahatça seyrederek çayını içebilecek. O kalekollar, toplumu cendereye almayacak; tam tersi kucaklaştığınız eşkıyanın zulmünden koruyacak halkı ve o halk, ekşi yemedikçe karnı ağrımayacak ve evini ne kimse gözetleyecek ve ne de evin gözetlenmesinden kimse rahatsız olacak.
Yaaa böyle işte Sırrı’nın bacısı!…

Yanlış yerden baktığında o kalekolları düşman istihkâmı gibi görürsün. Baktığın yeri değiştir, güvenliğe ihtiyacı olan halkın yanından bak; sen de rahatla Sırrı’nın bacısı!…