SON TV

Sıra üniversitelere gelmeyecek mi?

Sayıya gerek yok… Bir sürü ergenekoncu mahkum oldu. Mahkûm olanların arasında bir sürü asker de var, rektör de…

Boru mu bu; yargı kararı, yargı!…

Binlerce sayfa iddianame ve yüzlerce sayfa karar…
Yasalar ve hukuk konuştu bayram öncesi. Millet çifte bayram yaşadı

Verilen karara Türk milletinin yüzde 70’lik bir kesiminin sevindiğine inanıyorum. Çok az bir kitle “teröriste hoş görü, terörle mücadele eden komutanlara hapis” propagandası yapıyor. Bunlar elmayla armutu karıştıranlardır ve ciddiye almamak lazımdır.
Darbeciliğin askeri kökleri, kazındı… Zihniyet olarak da Türkiye’de artık asker bir darbeyi aklından bile geçiremez. Şahsen hiçbir zaman “1 numara”yı falan aramadım. Çünkü olayın ve darbeci zihniyetin bizzat kendisi idi “1 numara”… Şimdi olay ve zihniyet hukuken de vicdanen de mahkûm edildi.

Fakat bu zihniyet bu mahkûmiyetlerle tarihin karanlıklarına mı gönderildi?

Hiç zannetmiyorum…

Tamam… En keskin ucu törpülendi… Cihet-i askeriye tarafı “Artık bu işlerde ben yokum” çizgisine geldi; medya ayağı, yavaş yavaş piyasandan çekiliyor; üniversite ayağından da mahkûmiyet alanlar oldu… Pekiii… Bunun sermaye ve üniversite ayağından artık emin olabilir miyiz?
Sermaye boyutuyla ilgili dosyanın raftan indirildiğini zannediyorum. Darbecilerin sermaye desteği ile ilgili yeni adımlar bekleyelim ama benim temas etmek istediğim husus, ergenekoncuların üniversite ayağıdır.
Gazetelerde okuduk… Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Fatih Hilmioğlu, Mustafa Yurtkuran ve Ferit Bernay, 10 ilâ 23 yıl arasında değişen cezalar aldı… Fakat olay bitti mi?
Üniversiteleri generallere, albaylara; albay bulamadıkları zamanlarda Balbaylara açan rektörler ve onların yönetimlerinde çalışan destekçileri ne oldu?
O zamanın gaddarları, zâlimleri şimdi neredeler?
Açıktan destekleyenler, gizli ispiyoncular, onlara pas verenler şimdi nerelerde gizleniyorlar; nerelerde mevki-makam peşindeler veya hangi mevkilere-makamlara geldiler?
Astıkları astık, kestikleri kestik olanlar, şimdi nasıl mevki ve mevzi değiştirip, cukkayı götürmeye nerelerde ve nasıl devam ediyorlar?
Öyle ya… Bunlar buharlaşıp uçmadılar… Hâlâ üniversitelerde çalışmaya devam ediyorlar…
Pekiii… Bunlardan hesap soruldu mu?…
Bunlar hukukî süzgeçe tâbî tutuldular mı?
Ve bunlar, üniversitelerde idarî elekten geçirildiler mi?
Hayır!…

Hiç birisi yapılmadı… O zulüm günlerinde, o darbe teşvikçiliğinin yapıldığı günlerde, karalamak istedikleri insanları “asker-polis düşmanı; öğrencileri asker-polis düşmanlığı yapmaya zorluyor.” diyerek zamanın muktedirlerinin dikkatlerine sunma köpekliği yapanlar, şimdi hangi mevkilerde makamlarda oturuyorlar?
Bunlar, en ufak bir fırsatta dişlerini gösterecek köpekler gibi, sütre gerisinde bekliyorlar. Demokratikleşme çizgisi biraz yara alsın; bunlar salyalarını akıtarak ortalığa düşecekler.
4 rektör, 1 YÖK başkanını hukukla yüzleştirmekle bitmez bu iş. Üniversitelerde, sütre gerisine kaçıp bekleyenlerden; mevzi değiştirmiş gibi görünüp mevki-makam kapanlardan temizlenmedikçe, ne üniversiteler rahat var; ne Türkiye’ye!…

Hani YÖK’te ele geçen belgeler ve bilgiler vardı?… Nerede o belgeler? O belgelerden hareketle kaç kişiye hesap soruldu?…

YÖK’ün görevi, sadece kontenjanları belirlemek, ders programlarını düzenlemek; kadro tahsisatını gerçekleştirmek değil; üniversitelerin zamanın ruhunu okuyacak bir zihniyete evrilmesini sağlamaktır. Ergenekoncu akademisyenler, üniversitelerin gelişiminin önündeki en büyük engeldir. Bu hesap kapatılmadıkça, iki elimiz, YÖK’ün de iktidarın da yakasındadır.