SON TV

CAS Kararı ve Gelinen Nokta

Savunmaydı, duruşmaydı derken Uluslararası Spor Mahkemesi (CAS) nihayet kararını verdi. UEFA tarafından Fenerbahçe’ye verilen 2 yıl Avrupa Kupalarından men cezasının onanmasıyla birlikte Fenerbahçe resmen mahkum olmuş oldu. Kararın infazı nasıl olacak, bu seneden mi başlayacak ya da gelecek yıla mı etki edecek onlarda birkaç güne belli olur. Asıl sorun bugüne nasıl gelindi ?

Öncelikle 3 Temmuz 2011’de Türkiye’de başlayan süreç boyunca biz kendi içimizde ne yaptık; şüpheliler kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alındı, savcılık gerekli soruşturma ve kovuşturmayı yaptı. Sonrasında dosya mahkemeye intikal etti ve ilk dereceli mahkeme kararını tam bir yıl sonra 2 Temmuz 2012 günü verdi. Başta olayların elebaşısı olarak görünen Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve diğer birçok kişi hakkında hapis cezasına hükmedilmesine rağmen dosya kesinleşinceye kadar tahliye kararı çıktı.

Sportif bakımdan ise Futbol Federasyonu ne yaptı, olaylar başladığı sırada başkan olan Mehmet Ali Aydınlar ve ekip arkadaşlarının aldığı kararla, Fenerbahçe tedbiren Avrupa Kupalarına gönderilmedi. O zaman bu karara tepki gösterenler, Aydınlar yönetiminin süreci düzgün yönetemediğini iddia ettiler. Yapılan baskılara dayanamayan Aydınlar yönetimi çareyi istifa etmekte buldu. Sonrasında gelişen olaylar giderek garip bir hal almaya başlamıştı. Soruşturmada adı geçen takımlardan Beşiktaş’ın o dönemki başkanı Yıldırım Demirören Federasyon Başkanlığına adaylığını koydu ve 27 Şubat 2012 tarihinde seçilerek göreve geldi. Bahse konu davada sanık olan kulübün başkanını, olayın sportif tarafında karar verecek kurumun başına getirmekte, konuya karşı ne kadar ciddi bir duruş sergilendiğinin göstergesidir.

Demirören yönetimi göreve geldikten sonra konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda UEFA ile diyalog içinde olacaklarını ve soruşturmaya adı karışan takımların ceza almadan süreci noktalayabileceklerini bildirmişti. Aynı Federasyon, konunun sportif boyutunu inceledikten sonra sahaya yansımış bir şike olayı yoktur diyerek yine takımlara ceza vermeye gerek de görmedi.

Oysa davaya bakan ilk derece mahkemesi şike yapmaktan dolayı sanıkları mahkum etmişti sadece Yargıtay aşamasının sonucu beklenmekteydi. Yargıtay’ın bu davayı sonuçlandırmasının neden uzadığı ya da Yargıtay’ın elindeki iş yükünü burada yazacak değilim ancak bu işler olduğundan çok daha hızlı bir şekilde halledilip sonuca varılmalıydı. Yıllardır söylenen ama bir türlü kurulmayan Spor Mahkemeleri kurulmuş olsaydı belki daha hızlı sonuca varılabilirdi. Biz ülke içinde davanın sonuçlanmasını beklerken UEFA’nın Yargıtay kararını beklemek ya da diyalogla işi çözümlemek gibi düşüncesi bir düşüncesi yoktu. Bizim iki yılı geçen sürede noktalayamadığımız ve elimize yüzümüze bulaştırdığımız sorunu, UEFA iki ay içinde önce Disiplin Kuruluna sevk etti ardından kararını açıkladı ve en nihayetinde CAS’ın da vermiş olduğu kararla birlikte 3 Temmuz sürecini kendi açılarından sonlandırmış oldular. CAS kararına karşı İsviçre Federal Mahkemesi’ne başvurulması söz konusu ama benim görüşüme göre oradan da farklı bir sonuç çıkmayacaktır.

Ne Yapılabilirdi ?

2006 yılında İtalya’da yapılan şike operasyonu sonucunda, İtalya Futbol Federasyonu deyim yerindeyse kimsenin gözünün yaşına bakmamış ve “Yedi Kız Kardeşler” diye tabir edilen takımların dört tanesine cezalar yağdırmıştı. Olayların başı olarak görünen Juventus’u küme düşürmüş ve eksi puanlarla lige başlama cezası vermiş diğer üç takım olan Milan, Lazio ve Fiorentinaya’da puan silme cezası vermişti. İtalya süreci kendi içinde çözebilmiş gereken cezaları kulüplere verebilmişti.

UEFA’nın istediği, adı şikeye soruşturmaya katılan takımlar bir bedel ödesin ya kendi federasyon bünyesinde ya da UEFA bünyesinde. O zamanları tekrar hatırlayınca bizim Federasyonumuz bu tür ağır cezalar vermekten kaçınmıştı. Biraz cesaretli bir tutum sergilense Fenerbahçe ve diğer takımların küme düşürülmesi veya puanının silinmesi yoluna gidilseydi belki UEFA’dan böyle bir karar çıkmayacaktı. Kaldı ki sportif başarı olarak hiçbir Türk takımı Juventustan daha başarılı ve büyük değil.

Şu an ki tabloya bakıyorum da keşke kendi yolumuzu kendimiz çizebilseydik de, bu yaptırımların UEFA’dan gelmesini beklemeseydik. Aydınlar yönetimi rahat bırakılsa belki durum farklı olabilirdi. Sonuçta bu olay zaten Avrupa futbolunda giderek düşen prestijimizi iyice azaltmış oldu.