SON TV

Solun eksikliği

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde (09. 09. 13) Prof. Dr. Yakup Kepenek “Solun Asıl Eksikliği” başlıklı bir yazı yazdı. Yakup Hoca benim dostumdur, ağabeyimdir. Düşündüklerimi aynen yazmış.
Solcuların sağcılardan farklarını dile getiriyor; CHP’nin bu bağlamdaki yanlışlarını anlatıyor. Kendisi bir dönem Ankara milletvekilliği de yaptı. Kepenek Hoca, toplumsal ilerleme alanında çok emek vermiş, dirsek çürütmüş ve saç ağartmış birisidir. O nedenle görüşleri yabana atılmamalı, solcular ve CHP’liler dersler çıkarmalıdır.
Sağcılarla solcular arasındaki en büyük farkın “insan ilişkileri farkı” olduğunu başa yazmış. Buna katılmamak olası mı? Ben de iyi-kötü yıllardır sol cemaatin içindeyim. Biz de saç ağarttık. Bugüne dek bir solcunun bir solcu hakkında olumlu konuştuğunu görmedim. Mutlaka bir yerinden eleştirir, bir eksiklik bulur. Her solcu kendini bilgiç sayar, burnu havada gezer, küçük dağları ben yarattım tavrını sergiler.
Örnekler vermek isterim: Solcuların olduğu toplantılarda solcu konuşmacı cılız sesle çağrılır. Çağırma sesini ön sıradakiler bile duymaz, çağrılan solcunun kim olduğu anlaşılmaz. Örneğin, Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı olduğum yıllarda bunu çok gördüm. Toplantıda konuşma için çağrılsam (herkes için böyle), sadece “Tahir Hatipoğlu buyurunuz” denir. Aynı ben, bir sağ örgütün kongresinde çağrılsam, toplantı başkanı, “Değerli ilim adamı, muhterem hocamız Profesör doktor, meşhur YÖK uzmanı Tahir Hatipoğlu beyefendiyi kürsüye davet ediyorum” der. Onlar insanları yüceltirler, onurlandırırlar. Solcular ise yermek, görmemek ve gördürmemek, yok saymak için çabalarlar. Sağcılara yaptığım konuşmalarda soru kağıtlarının başına, “Muhterem profesör doktor Tahir Hatipoğlu Beyefendiye” yazarlar. Solcular bırakın sayın demeyi “Hatipoğlu” diye başlarlar. Bunu da sorunun kime sorulduğunu belirtmek için yazarlar. Bir başka örnek. Eniştem yıllar önce bizim kasabada belediye başkanlığı yaptı. Bir gün bana dedi ki, “dikkat et, köyde CHP’liler bana takma adımla ‘Esemil’ diye” seslenirler; sağcılar ‘başkanım’ derler, dedi. Dikkat ettim gerçek böyle. Oysa enişte CHP’den başkanlık etti.
Ben bunları bir tespiti aktarmak için yazıyorum. Gerçek böyle. Böyle olunca da oy alınamıyor, oylar yerinde sayılıyor. Oy az olunca umut derin devlet odaklı eylemlere kalıyor. Halktan oy almanın yolu mütevazı olmadan geçer. Son yıllarda bu tavırlara darbeseverlik gösterileri eklendi. Darbelere asıl karşı durması gereken sol kesimin azımsanmayacak bir bölümü darbeci dostu, muhafazakarlar ise demokrat oldu.
Sağcılar birbirlerini tutarak ve onurlandırarak yüceliyorlar ve çoğalıyorlar. Yakup Hoca’nın yazısı bunu anlatıyor. Her solcu ve CHP’li Hoca’yı okumalıdır. İktidar yolu buradan geçiyor. Hocam sağ görüşte ‘vefa’ nın olduğunu ayrıca vurguluyor. Vefa, dostluk ve sevgi bağıdır diye de eklemiş. Solda vefa yoktur. Birbirini sevmeyen, kıskanan, çekemeyen, küçülten insanlarda sevgi olur mu?
“Sağcılara gösterilen yakınlık, yıllarını CHP’ye vermiş olanlara gösterilmiyor; onların birikim ve deneyimlerinden yararlanılmıyor” diyor Yakup Hoca. CHP’nin giderek sağcılaşarak ve cemaat destekleriyle oyunu artırabileceği varsayımı üzerinde siyaset yaptığını da vurguluyor. Bu görüşe ben de katılıyorum. CHP her dönem ucuz kahraman yaratır ve onları sever. Emeğe ve kadına saygılıyım der, tam tersini yapar. Genel seçimlerde Demirel’in tavsiyesiyle 20 kadar sağcı milletvekili seçildi. Oy getirdi mi, hayır. Yakında yerel seçimler var. Onda da sağcı başkan adayları çıkarılacakmış. Bu adamlar da “duvara sürülecek akıl yok” desem yanılmış olmam.
Solun oyu programla ve projeyle artar. O da yok. Gazeteci Ahmet Kekeç, Star’da (11. 09. 13) şöyle yazdı: “Sosyal demokratlar şimdiye dek tek proje sundular o da Ecevit’in Köy Kent projesi”. Doğru. Bakın şimdi ne diyor: “YÖK kaldırılacak. Güzel. Güzel ama kaldırınca ne yapacaksın, projen ne, yok.
AKP geçmişte hata etsin etmesin bütün sağ görüşlüleri kucaklıyor ve onları bir göreve getiriyor. Öyle olunca oyu artıyor. Önümüzdeki seçimler için kimseden “artık iktidar olamazlar” dendiğini duymadım. Neden? Onlarda olan geleneksel vefa, tutkunluk, sevgi, saygı, yetişmiş adamlarını göklere çıkarma gibi hasletler var. Bunlar halka da böyle yaklaşıyorlar. AKP’li, TBMM’nde bir komisyon başkanı dostum var. Arada bir büroma yoldan geçerken makam arabasıyla uğrar, kırmızı değil siyah plaka takar. Bir gün sordum, “Hocam niye kırmızı plakayı takmıyorsun” dedim, ne dedi biliyor musun, “Utanıyorum, resmi bir yere giderken takıyorum”
Özetle söylüyorum. Ben dahil, Yakup Hoca dahil, eleştirdiğimiz özellikler bizde de var. Genlerimizin bir bölümü mutasyona uğruyor ve bizleri böyle yapıyor.
Sevelim, sevilelim sözünü söyleriz ama, tersini yaparız.

YAZARIN SON YAZILARI
AYM-ASKER YEMEĞİ - 4 Ocak 2014
Mehmet Akif Ersoy - 25 Aralık 2013
Fişleme ve MGK - 12 Aralık 2013
MGK Kararı - 2 Aralık 2013
Yeniden Dershane - 21 Kasım 2013
YÖK 32 Yaşında - 11 Kasım 2013
Cumhuriyet - 2 Kasım 2013
Yeni Diyarbakır - 22 Ekim 2013
İslam ve Terör - 4 Ekim 2013