SON TV

Müzik çalsın heyecan başlasın

Eylül ayı gelirken yanında refakatçi olarak sonbahar’ı getirir. Sonbahar da boş durmaz tatilin bittiğini ve okulların açılacağını haber edecek bir şekilde rüzgarını estirip, hafif bir soğuklukla beraber hüzne de sebep olur. Ancak bizim gibi sporseverler için bir şeyin daha habercisidir sonbahar.

Önce İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası tarafından bestelenen bir müzik sesi gelir kulağımıza, sonra üç farklı dildeki sözleri duyumsarız;

Ce sont les meilleures equipes
Sie sind die allerbesten Mannschaften
The main event!

Die Meister
Die Besten
Les meilleurs Equipes
The Champions!

Une grande re
Eine große sportliche Veranstaltung
The main event!

Ils sont les meilleurs
Sie sind die Besten
These are the champions!

Duyduğumuz şey Şampiyonlar Ligi’nin resmi marşıdır. Artık Eylül ayı gelmiş ve Mayıs ayının sonuna kadar sürecek olan heyecan başlayacaktır. Özellikle maç günleri yüreklerde mutluluk, yüzümüzde tebessüm eksik olmaz.

Bu gece sezonun ilk düdükleri çalacak ve oyun başlayacak. Büyük bir mücadeleye tanıklık edeceğimiz sezonda kupa için birçok aday var. Geçen yıl kupanın sahibi olan ve bu yıla hoca değişikliğiyle başlayan Bayern Münih, son beş yıldır en az yarı finale çıkan 2009 ve 2011 de kupayı müzesine götüren Barcelona, yakın zaman şampiyonlarından Chelsea, uzun yıllardır kupaya hasret ama her sene kazanmaya aday olan Real Madrid ve diğerleri. Bir nevi yıldız savaşları, hepsinin tek amacı en büyük olmak ve o anı yaşamak.

Tek temsilcimiz olan Galatasaray da ilk maçını bugün turnuvanın doğal favorisi olan Real Madrid’e karşı oynayacak. Geçen yıl son Avrupa maçını da Real Madrid’e karşı oynayan ve sahasındaki maçı 3-2’lik skorla kazanmayı başaran Galatasaray. Bu sezona da galibiyetle başlayıp kaldığı yerden devam etmek istiyor. Ancak bu sene işler biraz daha zor. Geçtiğimiz yılki rakipleriyle bu sezonki rakipleri arasında güç farkı olduğu muhakkak. Real Madrid dışındaki rakipleri Juventus ve Kopenhag. Kopenhag 4. Torbadan gelen takım ama 2. Torbadan gelen takımın, bu kadar üst düzey bir takım olması açıkçası tedirgin edici. Ancak Galatasaray ve Fatih Terim Juventus’un yabancısı değil 98/99 sezonu ve 2003/2004 sezonunda da Juventusla eşleşilmiş ve yapılan maçlarda Galatasaray gayet başarılı sonuçlar almıştı. Hatta 2003 yılındaki maçı İstanbul yerine Almanya’nın Dortmund şehrinde oynamasına rağmen maçı 2-0 kazanmayı başarmıştı. 1998 yılındaki ikinci maça ise futbol dışında bir sürü anlam yükletilmiş ve futbolculara adeta vatan savunması yaptırılmıştı ve ona rağmen yine 1-1’lik skorla sahadan başı dik ayrılmayı bilmişti Galatasaray. Bahsettiğim iki maçında 2 Aralık tarihinde oynanması da ayrı bir tesadüf.

Umuyorum ki Galatasaray grubunda alabileceği maksimum puanı alarak üst tura çıkar ve hem kendisine hem de ülke puanına katkısı olur.

Bu yılda Şampiyonlar Ligi’nin izlerken heyecan yaşayacağız belki daha önce finallerde izlediğimiz gibi son dakikada atılan iki golle kupa el değiştirecek ya da 3-0 öne geçtim diyen takım maç sonunda kupayı rakibe bırakacak. Belki de bir maçta en çok golün atılacağı maç bu sezon oynanır. (daha önceki 2003/2004 sezonundaki Monaco-Deportivo arasındaki 8-3’lük maç)

Bu sene final 24 Mayıs 2014’te Portekizin Luz Stadında oynanacak. Final maçına kadar 12 tane maç haftası var ve toplam 124 maç oynanacak finale kadar. Kuşkusuz o saate değin bir çok Şampiyonlar Ligi hikayesi ortaya çıkacak. Bu hikayeler de oyunun skor yönünden çok sohbet yönünü güçlendiren güzel detaylar olarak hafızalarımıza yer edecektir. Sonuçta skorda, oyunda bir yerden sonra unutulmaya mahkum oluyor ama bahsettiğim ayrıntılar, farklı hikayeler her zaman hatırlanıyor.

Neyse sözü fazla uzatmayalım, sonuçta bu gece oyun başlıyor, önce müziğin sesi duyulacak, oyuncular sahadaki yerlerini alacak, düdük çalacak ve her şey yeniden başlayacak.