SON TV

NATO ABD ‘nin franchising kuruluşu mu?

Türkiye ‘nin uzun menzilli hava savunma sistemlerinde NATO dışı bir sisteme yönelmesinin yankıları devam ederken, ABD ve NATO merkezi olan Bürüksel ‘den ardı ardına uyarılar gelmeye devam etmekte.

NATO ve ABD ‘nin itiraz noktaları birbirinden ayrıdır. ABD, itirazını sitemleri satan Çin firması üzerine yöneltirken, Bürüksel ‘in itirazları özellikle silahların NATO sistemleri ile uyum sağlayıp sağlamayacağı üzerinedir.

Aslında ABD ile Rusya ve Çin ‘in silah satış filozofisi açısından şöyle bir fark vardır; ABD, size paranız olsa bile insan hakları, uluslararası anlaşmalar gibi gerekçelerle istediğiniz silahı satmayabilir. Rusya ve Çin ise ihtiyacınız olan silahı ön şart olmadan %25-50 daha ucuz bir fiyata satmaktadır. Çin ve Rusya ‘nın etki alanlarını arttırma amaçları bunda etkili olabilir.
Türkiye ne zaman askeri olarak zor duruma düşse, batı ya ambargo uygulamış ya da silahları özel şartlar koyarak satmıştır. Türkiye Kıbrıs barış harekatı ve güneydoğu Anadolu bölgesindeki teröristle mücadele ederken bu uygulamalarla karşılaşmıştır. Bu dönemde ülkemize “güneydoğu Anadolu ‘da kullanılmaması” şartı ile silah satışı yapılmıştır.

Ancak aynı ABD belki de insan hakları karnesi dünyada en kötü ülkelerden biri olan İsrail ‘e her zaman silah satışını sürdürmüş hatta teknoloji transferi yapmıştır. Teknoloji transferi yapılmaması, Türk ordusunu İsrail ile zorunlu bir işbirliğine itmiş, silahlı kuvvetlerin modernizasyon ihalelerinden (özellikle 1990 sonrası dönemde) İsrail ‘in büyük ihaleler kazanmasına neden olmuş, doğal sonucu olarak da İsrail ‘i Türkiye ‘nin önemli bir müttefiki haline getirmiş ya da birileri tarafından getirilmiştir.

ABD ve özellikle Almanya güneydoğu Anadolu ‘da kullanılacağını bahane ederek Türkiye ‘ye tank ve zırhlı personel taşıyıcı satmayı reddettiğinde, Türkiye bu ihtiyacını Rusya ‘dan karşılamıştır( BTR-60). Aslında NATO ülkelerinde Rus teknolojisi silah kullanımı daha da eskilere gitmektedir. Özellikle Yunanistan hava savunma ve radar sitemlerini Rusya‘dan temin etmektedir. Bu yadırganacak bir durum değildir. Eğer sistem güvenilir ve ucuzsa, teknoloji transferi de yapacaksa tek bir ülke ya da kuruma bağımlı olmama adına stratejik bir karar olarak durmaktadır.
Müttefiklerimiz çıkarlarımız çakıştığında hızla bize sırtlarını dönmektedir, özellikle ABD için bu durum böyledir. Türkiye bu tür durumlarda alternatif pazarlara yönelmekte ve uzun vadede durumu lehine çevirerek kendisi teknolojiler geliştirmeye çalışmaktadır. Savunma sanayimizin bugün geldiği noktada yaşadığımız ambargoların payı büyüktür.

ABD ve NATO Türkiye ‘den önce Yunanistan ‘a dönmeli, Girit adasında konuşlandırılmış Rus yapımı S-300 füzelerinin neyi kimden koruduğunun hesabını sormalıdır. 150 km çapında bir daire içinde 100 kadar uçağı aynı anda izleyen ve 12 hedefe kilitlenebilen bu sistemin bir NATO ülkesi olan Yunanistan ‘da ne aradığı ve NATO sistemleri ile ne tür bir uyumu olduğunu araştırmalıdır.

Ayrıca Türkiye ‘nin 1975 te kurulan ege ordusu NATO kapsamında değildir ve NATO standardı diye bir konu da bu orduyu bağlamamaktadır.

Bir ortaklık olan NATO, giderek üyelerine başta ABD olmak üzerine birkaç ülkenin silah sattığı, geri kalanların zorunlu alıcı olduğu; bize katılın, bizden silah alın, bizde sizi belki koruruz kulübüne dönüşmüştür. Türkiye askeri teknolojisini geliştirmek amacı ile tedarikçilerini seçmeli, politik davranmaya dikkat etmelidir. Bu kapsamda değerlendirirsek amaç; silahı Çin ‘den veya başka bir ülkeden almak değil, teknoloji transfer etmektir. Bu gaye ile sistem Çin ‘den alınmasa bile alıyormuş gibi yapmak da önemli bir politikadır. Dış politikada dostluklar değil çıkarlar önemlidir.

[email protected]
Twitter: https://twitter.com/AkinBeyoglu

YAZARIN SON YAZILARI
Katar Gazı - 16 Aralık 2013
İran ‘ın Yükselişi - 5 Aralık 2013
Enerjik politika - 19 Kasım 2013
Kripto para birimleri - 4 Kasım 2013