SON TV

Türkiye’nin enerji verimliliği haritası ve hedefler-1

Türkiye’nin ithalatında en büyük gider kalemi başta petrol ve doğal gaz olmak üzere enerji hammaddeleridir. İthalat-ihracat rakamları arasındaki dengesizliğin en büyük sebebi de enerjide dışa bağımlılık ve enerji ithalatının, ithalatta sürekli artan payıdır. Bu nedenle ülkemizin gelecekle ilgili planları arasında bulunan enerji kaynaklarının daha verimli kullanılması ve enerji güvenliği konusunda bilinçli politikalar oluşturulması, enerji kaynaklarının ve tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi ile yeni teknolojilerin geliştirilmesi önemli konulardır. Koç Üniversitesi tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Enerji Verimliliği Haritası ve Hedefler” raporunda bu konuda ciddi tespit ve öneriler yapılmaktadır.
Türkiye 2011 yılında 54 milyar dolarlık enerji ithalatı yapmıştır. Bu rakam, ülkemizin 2011’deki cari açığının yaklaşık %69’una eşittir. Son yıllarda özel sektör, kamu kuruluşları, üniversiteler ve araştırma merkezleri tarafından geliştirilen enerji kaynaklarını daha verimli kullanmaya yönelik uygulamalar, projeler ve politikalar geliştirmektedir.
Enerji Güvenliğini konusunda Ulusal ve uluslararası enerji politikaları bölgesel ve küresel güç arenasında önemli bir role sahiptir ve gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır. Enerji fiyatları sürekli bir yükselme eğilimi içindedir, ucuz petrol dönemi sona ermiş, enerji piyasaları istikrarsızlaşmış ve bunun yanı sıra çevresel konulardaki hassasiyetler belirleyici olmaya başlamıştır. Enerji güvenliği açısından Körfez Bölgesi ve Orta Doğu’nun yanı sıra Avrasya ve Hazar Havzası da çok kritik bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Bu bölgeler, en önemli enerji kaynakları olan petrol ve doğalgaz yataklarının dünyada en yaygın olduğu bölgelerdir.
Bu bölgelerin tam ortasında yer alan Türkiye için de enerji güvenliği kavramı son derece önemlidir. Kömür, su, rüzgâr, jeotermal gibi yollarla enerji elde edilse de, Türkiye günümüzde enerji ihtiyacının karşılanmasında ağırlığı olan petrol ve doğalgaz yataklarına sahip değildir. Ancak, kendisi sahip olmasa da petrol ve doğalgaz yataklarının yakınında olması Türkiye’yi enerji güvenliği konusunda aktif stratejiler üretmeye yöneltmiştir.
Bu konuda izlemesi gereken en önemli stratejilerden biri Z. Brzezinski’nin de belirttiği gibi “kaynakların akıllı çeşitlendirilmesi” olmalıdır. Yani, enerji kaynaklarında çeşitlendirme ve yerel kaynakların etkin bir şekilde kullanımı, enerji güzergâhlarının çeşitlendirilmesi ve en son olarak da var olan enerji kaynaklarının çeşitli teknolojik ve stratejik uygulamalarla en verimli şekilde kullanımı bir yandan arz güvenliği, ekonomik gelişme ve rekabetçilik, diğer yandan da çevre ve sürdürülebilirlik arasındaki hassas dengenin korunmasıdır.
Enerji konusunda dışa bağımlı olması, Türkiye’yi enerji politikalarını şekillendirmede iki eğilime sürüklemektedir. Bunların birincisi, enerji bağımlılığını azaltmayı, risklerin minimuma indirilmesini ve tedarik yollarını çeşitlendirmeyi amaçlayan enerji güvenliğidir. Bunun sonucu olarak, Türkiye çok önemli bir enerji transit ülkesi olma konumuna gelmiştir. Böylece Türkiye, Batı-Tiflis-Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı, Şah-Deniz Doğalgaz Boru Hattı ve Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı gibi projelerde önemli roller üstlenmiştir.
Türkiye’nin enerji bağımlılığına karşı geliştirdiği ikinci strateji ise, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarına eğilmek olmuştur. Bu sayede rüzgâr, su, güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar kullanılarak alternatif kaynaklara yönelmek ve enerjiyi verimli kullanmak amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra, her türlü iş kolunda, konutlarda, ulaşımda ve dağıtımda gerekli verimlilik önlemlerinin alınması yoluyla tüketilen enerji azaltılabilir ve tasarruf sağlanabilir.
Enerji arzı ile ilgili sorunlar ve enerji maliyetlerinin sürekli artıyor olması enerji verimliliğini sürdürülebilir kalkınmanın çok önemli bir bileşeni haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da enerji verimliliği konusunda yeni stratejiler oluşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu nedenle, başta G20 ülkeleri olmak üzere dünyada enerji verimliliği konusuna verilen önem artmakta ve bu yönde hükümetler çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Enerji verimliliğini artırma politikaları çerçevesinde 2005-2010 yılları arasında dünya genelinde farklı sektörlerde yenilenebilir enerji teknolojilerinin %27-%56 arasında geliştiği görülmüştür.
Hızla artan nüfusu ve büyüyen ekonomisi ile Türkiye’nin enerji ihtiyaçlarını karşılamak, çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biridir. Türkiye, günümüzde İngiltere, Ukrayna, Japonya, Almanya ve Amerika gibi dünyanın en çok doğalgaz ithal eden ülkeleri arasında yedinci sırada yer almaktadır. Petrol ithalatı açısından ise Meksika, Endonezya ve Vietnam ile aynı sırayı paylaşmaktadır. Gittikçe tükenen fosil kaynakları düşünüldüğünde, Türkiye’nin ilerleyen yıllarda enerji alanında sıkıntılar yaşaması kaçınılmaz bir hal almıştır. Özellikle, Türkiye’nin sürdürülebilir bir ekonomik gelişme elde edebilmesi için, enerji kaynaklarını daha verimli kullanması ve yenilenebilir enerji kaynakları ve bunu sağlayabilecek teknolojilerin oluşturulması önem kazanmaktadır.
Türkiye’de özellikle 2000 yılından bu yana yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında kritik kararlar alınarak gerekli tedbirlerin yasal temelleri atılmaktadır. Bu sürecin çok önemli bir parçası olarak 2007 yılı Nisan ayında Enerji Verimliliği Kanunu kabul edilmiştir. Şubat 2012’de Enerji Verimliliği Strateji Belgesi yayınlanmış ve 2012-2023 yılları arasında Türkiye’nin enerji verimliliği alanındaki yol haritası belirlenmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü vasıtasıyla öncü olduğu Türkiye’deki enerji verimliliği faaliyetleri diğer bazı bakanlıklar, TÜBİTAK, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve iş dünyası tarafından da desteklenmektedir.
Enerji verimliliğinin arttırılmasında en çok üzerinde durulan sektörler sanayi, konutlar, ulaşım ve iletim-dağıtım sistemleridir. Bunlardan sanayi sektörü Türkiye’de en çok enerji tüketilen sektördür. Dolayısıyla bu sektörde gerçekleştirilecek verimlilik uygulamaları çok ciddi bir miktarda tüketim üzerinde etkili olacaktır. Konut sektörü de, hem inşaat açısından hem de konutlarda kullanılan enerji tüketen araçlar yönünden bakıldığında, en önemli verimlilik potansiyeli gösteren sektörlerden biridir. Ulaşım sektöründe, teknolojinin gelişmesine paralel olarak verimlilik de artmakta ve tüketilen enerji miktarı aşırı artış göstermemektedir. Ancak, alınacak önlemlerle bu konuda da ciddi atılımlar yapılması mümkündür. Yazımız devam edecek.