Sanal Kahramanlıklar & Sosyal Paylaşım Bağımlılığı
Facebook Kahramanlığı
Facebook kahramanlığı diğer bir deyişle facebook misyonerliği veya facebook dindarlığı adına her ne denilirse denilsin, üzerinde durulması gereken bir konu..
“İzleyin, duyarsız kalmayın!” adı altında paylaşılan videolar.. Yüzlerce, milyonlarca vicdanlara seslenilirken aslında sözde duyarlı olunulması vurgulanan videolarla vicdanların köreltilmesine hizmet edilen sahte kahramanlıklar.. Duygusal ve fiziksel tembelliği tetikleyen beğenilme dürtüsü ile kişinin kendisini tesirsiz yargılayabilmesinin önünü kesen sahte kahramanlıklar..
“İzleyin, duyarsız kalmayın!” Zaten sadece izlediğimiz için duyarsızlaşmışızdır! İlk izlediğimizde kin güderiz Kimimiz dini – sosyal – örgütsel sloganlarla o öfkenin yönlendirmesiyle “paylaş” butonuna tıklarız, üstelik yeterli de görmeyip ek olarak yorumlarda ana avrat bacı küfrederiz. Böylece karşı tarafın cephesine cüretkâr bir saldırıda bulunmanın haklı gururunu (!) yaşarız. İyi ihtimalle küfür etmesek de kendi egomuzu – nefsimizi yıllardır ikna edememiş biri olarak, başkalarının nefislerini ikna etmeye çalışırız ve sonuç bekleriz. Beğenilme sayısı. Bu savunduğumuz fikrin ne denli tuttuğunu gösterir. Bu durum şahsımızın ne denli beğenildiğine dönüşürken kendimizi bir anda kahramanlıklar ve sözde sanal duyarlılık furyasının içinde buluruz ve bu durumu kendimizi beğenme potansiyeli oluşturma durumumuzu kapatmak için kullanırız. Artık beğen butonları şahsımız içindir. Peki denge nasıl kurulur ?
Paylaşım Tutkusunun Altında Yatanlar
Eğer kendini maddi manevi gelişimine katkıda sağlayacak eğitimler veya gelişim planlarını uygularken buluyorsan ve paylaştığın konuya ilişkin kendinden başlayan bir süreçle hareket ediyorsan belki bu durum biraz lehine olabilir. Aksi takdirde sevgiye yer olmayan bedeninde hak verilmek orgazm sebebin olur. Hâlbuki sahte kahramanlıklarda gerçek olan tek şey hak verilmektir. Ortada yine bir fayda yoktur. Karşı cinste sonlandıramadığın bir tutku durumunu, başka bir duyguyu kullanarak bir kitle üzerinde tatmin etmiş olursun..
İnancının gereği olarak yorumlar yazarsın, yazman gerekir. Tartışırsın. Söversin. Aynı akşam eve giderken hatunları kesmeği unutmazsın veya başkaları tarafından seyredilip seyredilmediğini. Bilinçlendiğini sanırsın ve içindeki tek mücadele olan karı kıza bakmak veya erkekler tarafından bakılmak konusundaki gelişen hassasiyetini takdir etmek olur elde ettiğin başarı. “Böyle önemli bir sorumluluk varken nelerle uğraşıyorum ayıp” gibi kendine olan telkinler ve bu telkinleri yapıyor olmaktan duyduğun haz..
Dürüstlüğü Överek Yalanı Nasıl Teşvik Ediyoruz?
Bu durum yalan söylemeyen kişiyi yalan söylemediği için takdir etmeğe benzer. Dürüstlüğü takdir etmek, doğru sözlü olmayı normalin dışında lüks olarak göstermektir aslında. Ve derken yalancı birinin arada bir dürüstlüğüyle mutluluk gözyaşları dökmesi gibi bir duruma döner durumun. Zaten yapmaman gereken bir şeyi yapmana vesile olur seyrettiklerin. Zaten yapmaman gerekeni bir gün yapmamakla iyi bir uyku çeker, seni rahatsız eden vicdanının ayarlarını bozarsın. Zaten olman gerektiği gibi olmandır seni kahraman yapan. Ertesi gün yeni duyarlılıklara yelken açarken tek yaptığın kendini olduğunun dışında kendini tatmin eden yapay bir kişiliğe dönüştürmek olur. Kendinden kaçan sanal bir kahramana dönüştüğünü fark edemezsin.
Sözde sosyal duyarlılığının artmasıdır izlerkenki amacın. Şeytanın varlığına veya onun yerine kimin/neyin varlığına düşman olarak inanıyorsan onun amacı ise farklı olabilir. Belki de içinde açığa çıkmamış seni rahatsız eden ama adını koyamadığın, başka hiçbir şeyle tatmin edemediğin içsel bir duygunu, gerçek hayatta yapamadıklarını izlemek suretiyle beslemen de rahatlamana sebep olabilir. Gerçekte yapman gerekeni seyretmenin onunla yüzleşmek olduğu kanısı da uyanabilir içinde.
Duyarlı Bir Şekilde Duyarsızlaşmak
Farkında olmadan duyarlı videolar izlettirile izlettirile giderek duyarsızlaşırsın. Tek yaptığının paylaşım olduğunu fark edemezsin ve ayrıca sanal saldırılarla sanal bir vicdana sahip olduğunu da fark edemezsin. Bu sistemleri kuranların neden kendi sosyal platformlarında rahatlamana izin verdiklerini anlayamayacak kadar dışa dönükleşirsin. Uyuşmuş bir şekilde seyrettiklerin ne eve gidince bir duaya sebep olur gece gözyaşıyla Yaratıcıya dönük; ne de akşam yemeğini yemene engel bir vicdani hassasiyet bulursun içinde. Seyrederken dünyayı yakacak o güç nasıl sanal bir güçse egonun sunduğu, ihtiyacın olan içsel rahatlamanı beslemiştir sadece. Kendini sorumsuz olarak etiketlemenin önüne geçecek yalandan bir çaba. Hafta sonu veya akşama dair planlarını uygularken kulaklarını onunla tıkayacağın yalandan bir sorumluluk maskesi.
Sen böyle sanal kahramanlıkları gurur kaynağı yaparken sana neden ücretsiz böyle bir ortam sağlanmıştır hatırlamayacak kadar körleşirsin klavyenin tuşlarına salya sümük basarken. Hiç tanımadığı analara bacılara küfür eden ve bununla rahatlayan bir kişilik; gerçeklikle rahatlayamaz. Gerçeklik korkuttuğu için sanal bir yüzleşme vicdanı seni sonraki tepkilere hazırlar.
Asıl amaç duygularının kullanılıp kendini haklı sanarak dışa dönmendir ve sen artık içe dönüklüğünü kaybettiğin an, yaşamak için doğduğun tüm değerlerle arana duvar duvar “Ego”n girmiş olur. Böylece sistem amacına ulaşmıştır. Sen yapay kahraman olarak yapay kahramanlığından para kazanıyor olmuşsundur bile belki de işi ilerleterek. Kimisinin ücreti takdir edilmektir; kimisinin ücreti ise yapay bir beğen butonudur. Bu beğen butonu kimisinin öne çıkardığı poposunda, kimisinin öne çıkardığı kaslarında, kimisinin cümlelerinde, kimisinin sempatikliğinde, kimisinin karizmasında olur. Herkesin ücreti, kıymeti harbiyesi iltifata tabi tuttuğu tarafı kadardır.
Paylaşa Paylaşa Ne Hale Geldik?
Velhasılı kelam;
> İzleye izleye duyarsızlaşmışsındır.
> Paylaşarak başkalarının da duyarsızlaşmasına yardımcı olmuşsundur.
> Şeytanın varlığına veya onun yerine kimin/neyin varlığına düşman olarak inanıyorsan, duygularını kullanarak aklına tesir edeceğini unutmuşsundur.
> Şeytanın haklı – inançlı sandırtma özelliğini unutmuşsundur. (Kuran)
> Nefsinle (Egonla) mücadele amacını unutmuşsundur.
> Kendini rahatlatacağın ve rahatlamanla birlikte egonu da geliştireceğin bir sosyal platform hedefin ve beraberinde yaşam kaynağın olmuştur.
> Konuşacağın konular olması gerekenin dışında, başkalarının tercih ettikleri olmuştur.
> Sosyal platform; kendine ait olması gereken öz vicdanını toplumsallaştırmıştır.
> Davanın önce şahsından sonra ailenden başladığını, komşu ve akraba ile devam ettiğini unutmuşsundur. Yanlış adım attığını ve kural dışı hareket ettiğini – ettirildiğini fark edemezsin.
> Sistemin tek amacının kendi pisliğini görememen dolayısıyla düzeltmemen olduğunu; herkesin birbirlerinin pisliğine boyanıp, tek elden yönetilen toplumsal bir pislik yapma amacının güdüldüğünü fark edemezsin.
> Artık bir piyon olarak piyonları karşında görürsün ve bir piyon olarak piyonların karşısındakilerin piyonlar olduğunu asla bilemezsin.
> Eğer dindarsan; “Nefsini bilen Rabbini bilir” – “Kendilerini değiştirmeyen toplumların kaderini değiştirmeyiz” – “Nasıl yaşarsan öyle yönetilirsin” düsturunun başlangıç yeri olan kendi iç âlemini çoktan gözden kaçırmışsındır.
Mübarek facebookun, yavşak dava adamları olarak sanal tarihin sanal çöplüğünde birkaç kilobyte olarak yerini almışsındır. Kapsadığın alan sevgi ile değil; byte ile ölçülür. “ Heyt bee. Bir terabaytlık bir adamdı.” : )
Akşamları eve döndüğünde çalıştığın için yorulduğunu sanırsın. Her gün görsel – işitsel yolla tetiklenerek bu durumun içe dönük duygusal tembelliğe yol açmasıyla beraber, kendi gelişiminle alakalı sahip olman gereken içsel arzuyu tümüyle yok ettikleri için akşam yorgun argın olduğunu fark edemezsin. Çalıştığın için yorgun sanmaya ve hayıflanmaya, rahatlamak için ise sanal platformlarda kahramanlık yapmaya devam edersin..
İlme Karşı Soğukluk & Cinsel Soğukluk
Sosyal platform hastalığı ilmi de ayağına getirmiştir. Kopyalar kopyalar yapıştırırsın. Zamanla cahillerin; kopyala yapıştır âlimleri olarak asla deneyim elde etmedikleri bir konuda tartıştıklarını görürsün. “Kitap yüklü eşekler” den oluşan bir toplumun kendi davasına saldırdığında sırf okkalı (!) cevap vermek için google i kullandığı dışa dönük bireyleri.. Egonun gerçek düşmanlığının, iki cephenin de aynı gayeyle birbirlerine saldırarak ortak bir anlaşmayla kendi gerçekliklerini maskeledikleri bir toplum.
Ayağına gelen bilgi ilme karşı soğukluk getirmiştir aynı zamanda. Tıpkı çırılçıplaklığın tahrik ediciliğinin olmayışı gibi. Bilinen bir gerçektir ki herkes çırılçıplak olsa cinsel soğukluk başlar. Cinsel tercihlerin değişmesi ile beraber cinsel bir evrim toplumları bitirir. ( Merak edenler “Toplumda yayılan cinsel fanatizmin uç noktaları ve sebepleri” ni araştırabilirler )
Bu bakımdan toplumda cinsel beraberlik öncesinde, vücut hatlarını belli edecek veya daha güzel gösterecek transparan kıyafetler kullanılır. Aynı zamanda kolay olanın zevk vermesi durumu sapkınlaşmış bir bireyde yok olur. Yani serbest olana karşı yönelim hassasiyeti gider. Ve zamanla geriye ondan da bir şey kalmaz. Bu bakımdan bilgiye de kolay ulaşılabiliyor olunması ilme karşı soğukluğu beraberinde getirmiştir. Eski âlimlerin içsel ve dışsal ilimleri hala günümüzde takdir görürken, günümüzde içsellikten uzak kavramların üzerinden prim elde etmeye çalışan bilgi çöplüğü yığınları görülmektedir. Günümüzde var olan âlimlerimizi kastetmiyoruz tabiî ki. Asıl mesele bu oranın eskiye nazaran az olması durumu ve bilginin en kolay ulaşılabildiği günümüzde ilme en uzak bir nesil haline gelişimiz.
Eskiden bir talebenin kitaplığında olmayan, olmasını istediği veya olması için dünyayı gezeceği kadar bilgi kütüphanemizi süslerken, onlara karşı soğuğuz. Kişilerden değil erotik malzemelerden zevk alan birinin karşılığı; pahalı veya şık bir kütüphaneyi süsleyen, güzel bir kabı olup aynı boylarda özenle raflara dizilen kitaplardan hoşlanan kişidir.
Bu bir sevgi kaybıdır. Bu, sevginin bir şekilde küçüklük itibariyle tutkuya dönüşmesidir. (Konuyla alakalı eski yazılara göz atılabilir )
Köleleşmiş Beyinler
Medyada veya sosyal platformlarda sistem; farklılıkları değil benzerlikleri göstererek köleleştirir. Benzerlikleri gösterirse zavallı sol beyninin ilişkili çalışma durumu seyrettiğin filmlerdeki karakterlerle kendini eşleştirmeni sağlar. Bu yüzden köle olursun. Derken görüntüler sağ beynini doldurur ve hayal ederken bile sana sundukları görüntüleri kullanarak hayal edersin. Kalbinle zihninin arasındaki bilinçaltın günden güne onların istedikleriyle dolar. Zorla, devamlı gösterile gösterile beyindeki limbik sisteme bu devamlılık kodlanır. Artık seyrettiğin ve yaptığın şeyi; sevdiğin için yaptığını sanırsın. Hâlbuki bilinçaltında bu konuda kodlama yapıldığı için seviyorsundur. Kendin komut veremediğin o beynine başkaları komut verdiği için kendi seçtiklerini değil başkalarının sana sunduklarını seversin ve dışarıda tamamen yapay, yeni bir sen var edersin. Ve olmayan bir şey sonsuza kadar beslenemeyeceği için hayatın bu hastalığını artırmakla geçer.
Paylaş Seyretsinler…
Seyretmenin ve seyrettirmenin insani bir görev olduğu; sadece bu yüzyılda, herkes tarafından hatta vicdanlar tarafından dahi kabul edildi.
Paylaş seyretsinler. Sosyal platformlar sosyal sorumlulukların gösterildiği yerler – arenalar olduğundan beri; kendin dışındakilere dair üzüntün 2 dakikaya kadar düştü. Farkında mısın ? Kaliteli bir saygı duruşu kadar… : ) ve sonra kaldığın yerden rahatlamış vicdanınla aynen devam! Beslenmiş vicdanlar. Öz vicdanla beslendirilmiş toplumsal vicdanlar. Ruhun Şeytana satılması. Aynı şeyi düşünenlerin arasına sığınarak cehaletini örten “kopyala yapıştır sürüsü.”
Artık tuzağı görme vaktin gelmedi mi? Seyredip ve seyrettirip rahatlaman için sanal arenalarda tüketiliyorsun. Böylece büyük bir gücün içinde uyanmasına izin verilmiyor. Medeniyet adı verilen sistem tarafından gönüllü gladyatör olarak trübüne oynarken çakallar tarafından yeniliyorsun.
Sen oluşturulan sanal dünyada gerçek gücünü tüketirken; olman gereken yerde bir nesil çürütülüyor!
Bunlar bende varsa ve biri bana “ahmak” dese kızarım. Ama paylaşımlarımdaki sosyal sorumluluğu takdir etse sevinirim. Bu bir gerizekâlılık. Aradaki fark ne ki??
Psikolog Hilal İNAN – Eyüp BAĞ