SON TV

Bosna’nın geleceği ve Aliya

Bağcılar Belediyesi’nin organize ettiği Uluslararası Aliya Sempozyumu, hafta sonu Saraybosna’da Türk ve Boşnak akademisyen, gazeteci, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve diplomatların hatıraları ve sunumlarıyla gerçekleşti.

Sempozyumda Aliya İzzetbegoviç’in siyasi serüveni, kişiliği, devlet adamlığı, entelektüel yanı, Bosna’nın dünü ve bugünü masaya yatırıldı.

Aliya öncesi ve sonrası, İslam dünyasında Bosna ve Boşnakların varlığının sürekli reddedilmesi, özgür İslam düşüncesinin suçlanması, sosyopolitik anlamda toplumun durumu, Aliya İzzetbegoviç ve Bilge Kral üzerine bazı düşünceler en önemli konu başlıklarıydı.

Aliya’nın kızı Sabina Begoviç, babasının 1983 yılında bir sabah polislerin evlerini bastığını, babasını hapishaneye götürürlerken, Sabina’nın, “Baba biz şimdi ne yapalım?” sorusuna karşılık, Aliya’nın tek cümle ile “Kızım kitabı hemen yayınlayın” dediğini anlattı. O kitabın adı ‘Doğu Batı Arasında İslam” idi.

Sabina; “Aslında babam gerçeği artık yayınlayın demek istemişti ve 1984 yılında kitabı bastık” dedi.

Bosna’nın yeniden doğuş serüveni 1984 yılında başlıyor. Aliya’nın hapse girişi ve ardından Müslüman kimlik üzerinde uygulanan kültürel soykırım yavaş yavaş kendini hissettirirken, Aliya ve arkadaşları da Bosna topraklarında var olma mücadelesinin bedelinin ne kadar ağır olduğuna şahit oldular.

Aliya’nın kişiliği, liderlik karakteri İslam’ın en temel özelikleriyle yoğrulmuş olması açısından onu farklı kılıyor. Adalet, ahlak ve merhamet kavramları onun aile, arkadaş ve siyaset yaşamında asla çelişkili bir durum arz etmemiş.

Hayatın tüm alanlarında alabildiğince sahici ve mütevazı bir kimlikle sabır, hoşgörü ve eleştiri kültürünü sürekli canlı tutabilmiş, hikmet sahibi bir lider olarak İslam dünyasında unutulmayan simalar arasında yerini almıştır.

Ülkemizde Aliya isminin Bilge Kral olarak adlandırılmasından aslında Aliya’nın da rahatsız olduğu bir tanımlama olduğunu öğrenmemiz sevindirici oldu.

Karadeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmeddin Alkan’ın sunumunu tamamen bu konu üzerine yapması da anlamlı idi.

Aliya’nın sunmuş olduğu değer yargıları savunduğu İslam düşüncesi, hayatı ve eylemleri bu kavramla çeliştiği Aliya’nın kendi ifadesiyle; “Hedefimiz Müslümanları İslamlaştırmak, sloganımız ise inanmak ve mücadele etmektir.” Bu açıdan Aliya asla Bilge Kral değildir saptaması umarız Aliya’yı bundan sonra Kral unvanı ile anmamamıza vesile olur.

Bosna’nın dünü, Avrupa’nın ortasında yaşadığı katliamlar, tecavüzler kültürel kimliklerin tahribi sonucunda yaralanmış bir milletin fotoğrafına benziyordu. Dayton anlaşması hayatta kalmak için tutundukları can simidiydi.

Bugün savaş biteli 18 yıl geçmesine rağmen Bosna’nın tek umudu AB üyeliğinin bir an evvel hayata geçmesi.
Bosna Hersek,Bugün Sırp, Hırvat ve Boşnaklar’dan oluşan üçlü yarı karma bir sistemle yönetilmeye çalışılıyor.

Boşnakların siyasi yapısı, birlikteliği maalesef iç açıcı bir durum arz etmiyor. İşsizlik, ekonomik durum Bosna gençliğini zorunlu göçe sürüklüyor. Bosna’nın kültürel ve sosyal yaşamı ise karamsar bir tablo oluşturmaktadır.

Türkiye’nin; Bosna’da bulunan resmi ve sivil kurumlarının Bosna’ya olan ilgi ve alakalarının turizm mantığı ve ilişkisi çerçevesinden daha öteye geçmesi gerekiyor.

Bosna’nın tüm şehirlerini hedefleyecek, Bosna halkı ve sivil toplum kuruluşlarını önceleyen sosyal, siyasi, kültürel proje ve programların hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir arzediyor.

Resmi temsilcilerin ideolojik görüşlü, heyecanlı, operasyonel karaktere sahip olması çok önemli bir husustur.

Bosna ile hükümet düzeyinde gerçekleşen ilişkiler tabanda çok fazla etkiye sahip olmayabiliyor. Bosna halkı ile kurmamız gereken en önemli derin yürek damar ilişkisini bir an evvel kurmamız gerekiyor.