MGK Kararı
Son günlerde 2004 yılında alınan bir MGK kararı hararetle tartışılıyor. AKP karşıtları hiç o yılları yaşamamış gibi, Hizmet Hareketi ile AKP’nin arası açılsın biz de buradan avanta sağlayalım görüşündeler.
Bir kısım CHP’li de yıllardır her tür hakareti yaptıkları Gülen Hocaefendi’den yana görünmeye başladılar. Ne demişler, “Büyük lokma yut büyük konuşma” diye.
Hocaefendi’ye büyük büyük konuştular şimdi de Hocaefendici görünme yarışındalar.
20032004 yıllarını çok iyi anımsıyorum. YÖK yasasını değiştirme sürecini bizzat yaşadım. 2003’te yeni hükümet olmuş AKP resmen acz içindeydi. Askeri, bürokratik ve yargısal güç odakları, AKP’yi iktidarsız göstermek için çabalıyorlardı. İnsanoğlu gerçekten unutkan.
AKP iktidarı yıllardır yapılmayanı yapmak, YÖK yasasını toptan değiştirmek istemişti. O tarihe kadar her iktidar değiştirme sözünü vermişti ama, bir türlü adım dahi atamıyorlardı.
Daha doğrusu askeri cumhuriyetin muktedirleri izin vermiyorlardı. 2003’te hükümet adım
atmak ve tümünü değiştirmek istiyordu. Katsayı ve türban konusunda mağdur kitleyi temsil ettiklerini biliyorlar ve taban da sıkıştırıyordu.
Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Şaban Şimşek Başkanlığında çalışmalar yapılıyordu. Eh bu fukarada bu uğurda saç ağarttığı için çağrılmıştı. Dr. Şimşek’le kanlarımız kaynadı, sıklıkla birlikte oluyorduk. AKP siyasetinde olmadığım halde, benim derdim YÖK’ün değişmesi olduğun, o işin içinde vardım. Şaban’ın ne zorluklar çektiğini yakından biliyordum. Bakan Hüseyin Çelik’le fazla birlikte olmuyorduk ama, asıl ıstırabı çeken oydu. Anılarını yazsa neler yazar!
Başkan Dr. Şaban Şimşek anılarının bir bölümünü “Kırmızı Çizgi YÖK” adıyla oldukça kapsamlı bir kitapta topladı (Nobel Yayınları, 2006). O günleri sağlıklı değerlendirmek
isteyenler bu kitabı mutlaka okumalıdır. Hele üniversite mensupları mutlaka. O tarihte,
askeri vesayete karşı hükümet etmek, her babayiğidin işi değildi. Her şey kuyumcu titizliği ile gidiyordu.
Şaban daha kitabının başında, “Yeni YÖK çıkarmaya yönelik tüm girişimler bir takım
kesimlerce, sanki Cumhuriyet’in temellerine dinamit konuyormuş gibi gösterilmiştir” (s.2).
İşin özü budur. Kendini Cumhuriyet kollayıcı sanan muktedirler; askerler, CHP’liler,
üniversite rektörleri ve Atatürk ticareti yapan beyaz Türkler, seçkinciler, STK’cılar, toptan
ayağa kalkıyorlardı. Oysa, bu kesim, önceler YÖK’e karşı olduklarını söylüyorlardı. Bu müttefiklerden iş çıkarmak mümkün değildi.
MGK’nın Bakanlığa yazdığı çok gizli yazıyı görmüştüm. Onu okuduktan sonra iyice farkına vardım ki, o günün asker cuntası buna izin vermeyeceklerdi. Bir gün Şaban kardeşime, “Şaban sen bizi yoruyorsun, bu yasayı çıkartmazlar” dedim. Biraz gücenerek, “Olur mu öyle şey abi” demişti. Sonunda dediğim oldu bizim emekler boşa gitti, Şaban da az kalsın tansiyondan ölüyordu. Üstelik taslakta “Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda…” diye amaç vardı.
Kırmızı Çizgi YÖK kitabında göreceksiniz. Gazete kesikleri var. Koç Holding YK üyesi İnan Kıraç bile çıkmayacak diye demeç vermiştir. Hiç konuşmayan Kıraç bu konuda konuşuyordu. Üniversite konusunda en son konuşacak kişidir. Gürüz Başkanlığında bir grup rektör KKK Aytaç Yalman’ı ziyaret edip, yasa çıkmasın diye ondan emir alıyordu.
Sormak gerekir, rektörlerle kara komutanının işi ne olabilir. Şimdi demokrat gibi sunulan Aytaç Paşamız, rektörlere MGK’ya götürme sözü veriyor. Keşke bununla ilgili kararlar da açıklansa. Aytaç Paşa hazretleri bakın neler diyor: Taslağı kabul etmemiz mümkün değil.
TC’nin temel felsefesinden asla taviz vermeyiz. Eğitim sistemini izlememiz doğal.
Üniversitelerin açılış törenlerini değerlendirin. Şu paşanın bakışına göre Allah aşkına yatağa da girsen iş yapamazsın. Türkiye bu günleri yaşadı. Genelkurmay da Yalman Paşa’nın dediklerine sahip çıkıyor.
O zaman ben Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı idim. Bakan Çelik, “CHP hazırlasın biz evet diyelim” demişti. Bunun üzerine birkaç arkadaş CHP Grup Başkan vekili Ali Topuz’a gittik. Çelik’in dediklerini söyledik. Asla olmaz biz iktidar olursak çıkaracağız, dedi.
Kitaptan öğrendiğimize göre siyasetçi Hayrettin Uzun, “Bu siyasetçiler halkla nikah kıyıp askerle yatağa giriyorlar” demiş. Doğru. O yıllar öyleydi. Onlarla yatağa girip iş yapabiliyorsan yapabiliyordun. Dileriz şimdi yatağa girilmiyordur.
Burada şunu diyebiliriz. H. Celal Güzel’in dediği gibi, hükümet “empotans” durumundaydı.
(Tercüman, 10. 12. 2003). Yatak bile vız geliyordu. O tarihte bekara karı boşamak kolaydı. Fatih Altaylı, “İktidar ol, muktedir olma” diyor hükümeti eleştiriyordu (Hürriyet).
Bunu demek de kolaydı. Bir kere iğdiş edilmişsin, nasıl muktedir olursun.
Hükümet bizleri yorduktan sonra bütünden vazgeçti birkaç maddeyle yetinmek istedi. O
da, o günlerin derin Atatürkçüsü CB Sezer tarafından veto edildi. Böylece, yirmi yıldır
sabırsızlıkla ve özlemle beklediğimiz YÖK’ü yok etme girişimi hüsrana uğradı. Tarihi fırsat
TSK, CHP, Rektör, sermaye, STK ortaklığı ile kaçırıldı. Öyle bir fırsat bir daha gelmedi.
AKP daha sonra cunta yasasıyla YÖK yönetimini ele geçirdi ve eski günleri unuttu. O
zaman sıkıştığı için evet diyordu ama, ‘şimdi artık olmaz’ deyip hayır diyordu. Şimdi o
kullanıyor. Üniversiteye de zaten son nokta konmuş vaziyette.
2004 imzalarını konuşuyoruz. Gönlüm ister ki keşke o imzalar atılmasaydı. Atıldı ama
anlattığım koşullarda atıldığı belli. O günkü ortam “Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin” şeklindeydi. AKP deveyi gütmeyi yeğlemiştir. Bana göre doğru yapmıştır. Eski Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer de “Göğüs gerdik” derken bunu söylüyor. O günlerin Ankara Kriterleri böyleydi. Hükümet aksini yapsaydı, bu günkü kafa gibi dikleşseydi, belki de bugünleri göremeyecektik. Darbe olduğunu düşünün, binlerce işkence, hapis, işten atma, sürgün, düşünmek bile istemiyorum. Muhafazakar kesime bir sözüm var, onlar da M. Kemal dönemini o günkü ortamın gözlükleriyle baksınlar ve iki de
bir kötüleme yolu seçilmesin. Gazeteci Mustafa Ünal da, “2013’ün şartlarıyla 2004’ü değerlendirmenin doğru olmadığını söyleyenler haksız değil (Zaman, 01. 12. 13)” derken benim dediklerimi söylemek istiyor. Sakin olmak gerekir.
Benim değerlendirmem YÖK süreciyle ilgilidir. Prof. Dr. Şaban Şimşek’in bu kapsamlı eserini o yılları tanımak isteyenlere tavsiye ederim.