SON TV

Dost modern çatışma süreci

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık operasyonunu değerlendirirken, “28 Şubat, post-modern darbeydi, bu da dost-modern darbe” benzetmesinde bulundu.

Erdoğan’ın ayrıca, “Ortaya çıkacak daha çok şey var. Bir bedene giren virüs misali… Virüs, vücuda girer, uzun süre yerleşir ve orada kendine yer edinir. Ama vücut sonra o virüse karşı kendisini toparlar ve bundan sonra da o virüsü yok eder” sözlerini kullanması içinde bulunduğumuz sürecin ne kadar hassas ve sıkıntılı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Post-modern müdahaleler, Türkiye’nin insan hakları ve özgürlükleri noktasında hak, hukuk, adalet özlemleri ve mücadelelerine yapılmış vesayet rejimi etiketiyle tanımlanmıştı.

Dışarıdan içeriye yapılan Elitist Laik Kemalist bir ideolojinin müdahalesi olarak tanımlanan bir darbeydi.

1950’lerden günümüze siyasi partilerin karşı karşıya kaldığı muhtıralar, darbeler ve post-modern darbeler siyasi literatürde yerini aldı.

Dost-Modern darbe değimi ise Türkiye siyasi literatüründe uzun yıllar tartışılacak bir kavram olarak anılacaktır.

İslamcı siyasetin Milli Nizam Partisi ile başlayan serüveni Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet ile devam etti.

Post-modern saldırılar, engeller ve darbelerle düşe kalka geldiği, evrildiği süreçte aslında bugün AK Parti’nin ifadesi ile karşılaştığı dost-modern darbenin ilk yaşandığı yer Saadet Partisi’dir.

28 Şubat darbesinden yara alarak çıkan Saadet Partisi toparlanmaya çalışırken, Milli görüşe yapılan post-modern cerrahi operasyon sonucunda AK Parti ve Has Parti doğdu.

İslamcı siyasetin yakın zamanda post-modern darbe, ile dost-modern darbeye maruz kaldığına şahit olduk.

Bu darbeler özellikle küresel siyaset ve ekonominin Türkiye’de İslamcı siyasete vurdukları en belirgin operasyondu.

Saadet Partisi’ne yapılan siyasi, psikolojik operasyon Türkiye İslamcılığının muhafazakar modern bir İslam düşüncesi ne evrimle çabalarının bir parçasıydı.

Bugün geldiğimiz noktada post –modern darbelere karşı dostların beraber yürüdüğü süreçten dost-modern darbe sürecinde yaşananlar, Türkiye siyasal İslamcı serüvenin trajik bir tezahürüdür.

O halde tarih tekerrür ediyorsa, tarihten ders alma noktasında ihmallerimiz ve hatalarımız var demektir.

Cemel ve Sıffın vakaları ile Osmanlı’da yaşanan kardeş kavgalarını, uzak ve yakın tarih okumalarımızı bir kez daha dikkatlice yapmak zorundayız.

Dost-modern darbe üzerinde çok durmamız ve bu darbenin siyasi, sosyolojik, dini tanımlamasını dikkatlice yapmamız gerekiyor.

Dostların kavgası, çatışması kuşaklar boyu husumetle devam edebilir. Bu kavganın tarzını, şeklini, usulünü, ahlaki ve medeni bir şekilde yürütmek, idare etmek gerekiyor.

Türkiye’de İslamcı siyaset, popüler çağdaş örgütlenme üzerinden mücadele tercihinin bedelini ödemektedir.

Oysa İslamcı siyaset mücadele stratejisinde,ideolojik, ahlaki, felsefi, edebi sanatsal bir alt yapı zenginliğini her zaman ihmal etmiştir.

Bugün, dost-modern çatışmasının temelinde yatan gerçeklerle yüzleşme ve yeni bir yol haritası belirleme zamanıdır.