SON TV

Balkanlar da Arnavut ve Boşnakların yalnızlığı

Balkanlar’daki kadim dostlar Arnavutlar ve Boşnaklar; Türkler ile uzun bir aradan sonra 1990’lı yıllarda Yugoslavya’nın dağılma süreciyle yeniden tanışma fırsatı bulmuştu.

Bosna ve Kosova’da yaşanan savaşlarda yüz binlerce Boşnak ve Arnavut hayatını kaybetmiş ve sürgünlere maruz kalmıştı.

Bulgaristan, Makedonya ve Arnavutluk da ise siyasi, kültürel baskılar altında varlık mücadelesi veren Türkler ve Arnavut Müslümanlar uzun yıllar yaşadıkları sıkıntılı sürecin ardından kültürel, siyasi ve dini kimliklerini korumanın çabası içerisindeler.

Bu süreç AB ve ABD’nin Balkanlar’da oluşturmaya çalıştığı yeni düzenle ilintili süreçtir.

Bosna -Dayton anlaşmasıyla zorunlu ve karmaşık bir siyasi demografik dayatmaya maruz kalırken, Kosova, Arnavutluk ve Makedonya ise ABD ve AB özel komisyonları tarafından yönetilmeye devam ediyor.

Bosna hükümeti; bir yandan Sırbistan diğer yandan Hırvatistan’ın siyasi baskısıyla mücadele ederken, AB’nin dayatmaları sonucunda kilitlenen Siyasi ve Ekonomik Düzen Boşnakların Sosyol Güvenliğini tahrip etmektedir.

Bosna’da yaşanan olayları tetikleyen özelleştirme, işsizlik, ekonomik ve siyasi sorunların birikmesi ile manipüle edilen gençlerin sokağa çıkması 10 yıldır beklenen bir hadiseydi.

Aliya İzetbegoviç’in ölümünden sonra gerek kurduğu parti gerekse Boşnak siyasetinde ciddi bir liderlik sorunu yaşandı ve bu sorun maalesef giderilemedi.

Bu arada Bosna siyaseti üzerinde AB ve ABD’nin dayatmasının önüne geçilemedi.

Boşnak ve Türkiye halkının birbirlerine olan güven ve sevgi ilişkisinin siyasi ve ekonomik sahada desteklenerek kalıcı uzun vadeli projelerin hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor.

Bosna-Türkiye ilişkilerinin 20 yıllık bir geçmişi var.

Bosna’da siyasi ve ekonomik anlamda Operasyonel aktif bir stratejiye ihtiyacımız var.

TİKA ve Yunus Emre Kültür Merkezi gibi devlet kurumlarının sınırlı bütçeleri, kardeş belediyelerin yaz aylarında panel ve Kültürel projelerinin şekil ve hedefini biraz daha planlı ve programlı geleceğe dönük sosyal projelere dönüştürmemiz gerekiyor.

Balkanlar’da en büyük potansiyelimiz olan Arnavutları unutmayalım. Yaklaşık 8 milyon Arnavut’un yaşadığı Kosova, Arnavutluk, Makedonya, Karadağ ve Sancak bölgeleri bizim en doğal Potansiyelimizdir.

Türkiye kardeş şehir belediyeleri, devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşlarımızın planlı, projeli bir şekilde Arnavutların yaşadığı ülkelerde stratejik olarak dengeli bir şekilde sosyal, kültürel ve siyasi projeleri buralara kaydırmaları gerekiyor.

Türkiye’nin Balkan masası ve özelde ülke masaları oluşturarak bu ülkelerdeki faaliyetlerinin hükümetler ve sivil toplum kuruluşları bazında ele alınması gerekiyor.

Balkanlar’daki dost, kardeş olan yeni ülkelerin en büyük problemi siyasi, politik birikim ve tecrübeden yoksun olmalarıdır.

İkinci ihtiyaçları ekonomik kaynakların desteklenmesi ve gelecek kuşakların yetiştirilmesi porojesidir.

Balkanlar’da Boşnak ve Arnavut nüfusların barındığı ülkelerin hemen hemen tamamının AB sürecinde olmaları gelecek kuşakların sosyo-kültürel manada tarihsel açıdan da ciddi entegrasyona uğrama riskini göz ardı etmeyelim.

Bugün Balkanlar’a olan bağımızın düzeyini, kalitesini ancak plan, proje ve yetişmiş insan kaynaklarıyla pekiştirmemiz gerekiyor.

Balkanlar’a olan ilişkimizin kriz dönemi, duygusal, turistik, kardeş belediyecilik festival düzeyinden Bakanlık ağırlığında ciddi bir ilişki yapılanmasına gitmemiz zaruri bir hal almıştır.