UEFA’nın İstanbul Konferansı
8-9 Mart tarihlerinde Kadir Has Üniversitesinde gerçekleşen ve UEFA’nın üst düzey yetkililerinin katılımı ile yapılan bir konferansa davet üzerine iştirak ettim. Gerçekleşen konferansta UEFA Tahkim Kurulu Başkanı Pedro Tomas Marquez, UEFA Disiplin Komisyonu Sorumlusu Emilio Garcia, FİFA Futbolcu Statüsü ve Denetimi Başkanı Omar Ongaro ve Ortadoğu Siyaset-Spor İlişkileri Uzmanı Gazeteci James Dorsey konuşmacı olarak bulundu ve güncel konular üzerine görüşlerini aktardılar. Hukuki Gündem olarak size bu hafta konferanstan edindiğim anekdotları aktarmak istiyoruz. Yoğun siyasi gündemimizden bir nebze uzaklaşarak dünyanın en büyük ekonomik rantlarından birini oluşturan futbolun patronlarından edindiğim izlenimleri aktarmak istiyorum.
UEFA’DA ŞİKE KONUSU VE FENERBAHÇE DAVASI
UEFA Tahkim Kurulu Başkanı Pedro Tomas Marquez, konferansın ilk günündeki konuşmasında ağırlıklı olarak futbolda disiplin süreçleri ve karar mekanizmaları konusuna değindi. Verilen kararların temyiz ve tahkim süreçlerini yoğunluklu olarak gündemine alan Marquez bir buçuk saatlik konuşmasının ardından soru-cevap kısmına geçti. Bu kısımda özellikle Fenerbahçe Spor Kulübü avukatının sorularına açık bir şekilde cevap veren Marquez gündeme ilişkin açıklamalarda da bulundu.
Fenerbahçe Kulübü avukatının taraftar eylemlerinden doğan sıkıntılar nedeniyle kulübün ceza almasının yanlış olduğunu, bu durumun kötüye kullanıldığını ve kulüplerin haksız yere cezalar aldığını belirtmesi üzerine; Marquez UEFA’nın birey ve şahıs bazında hareket edemeyeceğini “sert yükümlülük” esasının olduğunu açıkladı. Kulüplerin ihmali ya da kastı olmasa da kusursuz sorumluluğun olduğuna değinen Marques buna örnek olarak Fenerbahçe– Strazburg maçını örnek gösterdi. Bilindiği üzere saha dışında yakılan meşaleler nedeniyle bu maçta Fenerbahçe ceza almıştı.
Günün önemli bir diğer sorusu ise Türkiye’de cereyan eden yargısal sıkıntılar, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması, şike davasındaki delillerin çarpıtılmış olabileceği nedeniyle Fenerbahçe adına oluşacak olumlu gelişmeler halinde UEFA’nın Fenerbahçe için öngördüğü 2 sene Avrupa kupalarından men cezası hakkındaydı. Bu konuda da açıklamalarda bulunan Marques, UEFA’nın son kararını verdiğini, kararın bu süreçten sonra çıkacak neticelerden etkilenmeyeceğini belirtti. UEFA kararları niyet ve amaçlara göre verir, değişiklik olsa da karar değişmez diyerek UEFA’nın bu konudaki son sözünü söylemiş oldu.
DÜNYA FUTBOLUNDA IRKÇILIK SORUNU
UEFA Disiplin Komisyonu Sorumlusu Dr. Emilio Garcia, konuşmasında UEFA Disiplin Komitesinin, şike ve ırkçılık konularına bakışına değindi. Tahkim ve temyiz süreçlerinden CAS davalarına kadar geniş bir yelpazeyi içeren konuşmasında özellikle dünyada genişleyen ırkçılık konusundaki hassasiyetlerin üstüne bastı.
Gelişen global ekonomi ve haliyle ekonomik değeri artan futbolda UEFA’nın etkinliğinin de doğal olarak arttığından bahseden Garcia 1994-1995 yıllarında 300’e yakın sayıda dosyaya bakarken bu rakamın 2013-2014 tarihlerinde 2000’i aştığını dile getirdi. Bu kararların 1994-1995 arasında 10’u temyiz edilirken 2013-2014 tarihlerinde ise 50’i aştığını grafiklerle açıkladı.
UEFA’nın geçtiğimiz yıllarda ırkçılık konusuna yoğun şekilde eğildiğine değinen Garcia bu kapsamda çerçeveyi katılaştırdıklarını söyleyerek hazırlanan Kamu Sportlarının tanıtımı yaptı. Birçok kültürün bir arada huzur içinde yaşadığı ülkemizde sanırım “ırkçılığa hayır” mesajının sıcak şekilde karşılanması da çok doğaldır.
Disiplin Komitesinin incelediği davaların bir kısmını video şeklinde tanıtıldığı ve ceza uygulamasına konu vakalar arası farklılıkların gösterildiği bu bölümde konferansta yoğun ilgi ile izlenildi. İzleyicilerin yoğun olarak talepleri ise UEFA’ya ait sitelerde birçok dilde çevirisi olmasına rağmen Türkçe dil seçeneğinin olmamasının bir eksiklik olduğu yönünde idi. Bu konuyu gündeme getireceğini söyleyen Garcia alkışlar arasında uğurlandı.
SPOR-SİYASEY ARASINDAKİ İLİŞKİ VE RENKLİ KİŞİLİĞİYLE AMERİKALI GAZETECİ JAMES DORSEY
Konferansın son konuşmacısı olan özellikle Ortadoğu siyasetini yakından takip eden Amerikalı gazeteci James Dorsey, Mısır’da meydana gelen isyandan Gezi Parkı Eylemlerine kadar pek çok konuda sansasyonel açıklamalarda bulundu. Spor ve siyaset arasındaki yakın ilişki konusunda birçok araştırmaları bulunan Dorsey konuşmasına Mısır’daki ayaklanmada futbol taraftarlarının rolüne ve geniş kitlelerin bu durumu nasıl kullandığından bahsederek başladı. Türkiye gündemini uzun süre meşgul eden Gezi Parkı eylemlerinde oluşan taraftar protestolarına değinen Darsey, bu eylemlerde futbol taraftarlarının ne kadar etkin olduğunu yapmış olduğu araştırmalarıyla katılımcılara aktardı. Türkiye’de kapatılamayacak iki alan vardır diyen Darsey bunlardan birinin Cami diğerinin ise Futbol Stadyumları olduğunu söyledi.
2022 Dünya Kupası Finallerinin Katar’da yapılacak olmasından dolayı spor mekanizmalarının ve özellikle FİFA’nın bu coğrafyaya ait siyasi dengeleri yakından takip ettiği anlamını çıkarabileceğimizi düşünmekteyim.
İran ve Mısır gibi ülkelerin birinci liginde ülke ordularına ait 4’den fazla futbol kulübünün olduğunu ve bu durumun FİFA neslinde diskalifiye sınıfında olduğuna değinen Darsey, dünya kupası finallerinin Katar gibi otokratik bir ülkede yapılması bölgenin siyasi farklılıkları görmesi açısından önemli olduğuna değindi.
Bu açıklamalar üzerine aklımda kalan bir soruyu yöneltme ihtiyacı hissettim. Maçları izlemeye gelen turistlerin birçoğu seküler ve demokratik bir yapıdan geleceği için yaşam tarzlarının farklı olacağını, katar gibi şeriat benzeri bir yönetimde çıkabilecek sorunlardan bahsedip, uluslararası kamuoyunda ciddi tepkilere neden olabileceği ihtimalini sordum. Darsey ise Katar yönetiminin bu konuda gözlerini başka tarafa çevirmesi gerektiğini, alkol, eşcinsellik gibi konularda sınırlama ve yasak olsa da anlayışlı olmak zorunda olduğunu, FİFA’nın bu konular hakkında gerekli görüşmeleri yaptığını söyledi.
UEFA’nın üst düzey yetkililerinin katıldığı ve İstanbul’da düzenlenen bu konferanstan edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Herkese Saygılar…