SON TV

Twitter egemenlik alanımıza tecavüzdür

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin duvarına “Hâkimiyet bilâ-kayd ü şart milletindir” diye yazdıran ve millliyetçilik lafı edildi miydi, mangalda kül bırakmayan partiler, bakıyorum da twitter konusunda en çok bağıranlar. Twitter üzerinden yapılan saldırılar, egemenlik ihlâli değil de nedir?

Sosyal paylaşım sitelerinin kapatılmasını doğru bulmadığımı, 10 Mart günü, Haber Egeli’deki yazımda dile getirmiştim. Hâlâ aynı görüşteyim. Fakat Gezi olayları sırasında “twitter gerillacılığı” lafını da eden biriyim.

Sosyal paylaşım sistemlerini masumane kullanmak başka, bu sistemler üzerinden ülke güvenliğini tehdit etmek başka. Bıçağın ameliyatta da kullanılması, cinayette de kullanılması gibi bir şey bu.

Bu sistemlerde geyik yapılmasına kimse muhalif olamaz. (Twitter’da en çok retweet edilen paylaşımlar, “geyik” tabir edilen paylaşımlardır.) Bu tür paylaşımların mala davara zararı olmaz; bu vadiye sapanlar için sadece vakit kaybıdır. Ammaaaa!… Böyle bir imkânı, fake hesaplarla veya gerçek hesaplarla, ülke güvenliğini tehdit edici mahiyette kullanmaya kalkan olursa, bunu doğrudan “egemenlik alanına saldırı” olarak görmek gerekir.

Bu ülkenin yönetimi, kendi iç egemenlik meselesidir. Bu egemenlik alanına fiilî tecavüz nasıl millî bir refleksle karşılaşırsa, günümüzdeki siyasî sınır tanımaz siber saldırılar da aynı refleksle karşılaşır.

Görünen o ki, artık dünya egemenleri, askeri güç kullanma külfetine katlanmıyorlar. Şimdi kullanılan güç, kültürel ve ekonomik oyunlarla beraber, son 10 yılda yaygınlaşan sosyal paylaşım sistemleri.

Başta ABD olmak üzere dünya egemen güçleri, sanal ortam sistemlerini şekere batırılmış zehir olarak dünyaya sundular. Ohhh ne güzel!… Evinde oturuyorsun ama siyasî sınırlar ötesi iletişime geçebiliyorsun!… Chat siteleriyle başlayan yemleme, ICQ, Messenger gibi sistemlerle gelişti; son olarak da facebook ve twitter gibi sistemlerle devam ediyor. Bütün dünya, bu yemle yemlendik; yani sisteme bağlı hâle getirildik.

Başlarda “dünya vatandaşı” olmanın hazzını yaşadık. Çoğumuz “dünya vatandaşı” olmanın tıkırtılı keyfini sürdük. Fakat bir süre sonra, bu sistemler kullanılarak sokakların manipüle edildiğini de gördük. Özellikle, Batı’nın iştahını kabartan coğrafyalarda bu sistemlerin iptilâ derecesinde yerleştiğinin farkında olanlar, “gönüllü gerillalar” yarattılar. Nolacak?… Otur bilgisayarın başına, salla tweetleri; ortalık karışsın… Sen de kısı kıs gül…

Eskiden egemenlik alanı olan topraklar askerî saldırıya uğrar ve işgal edilirdi; şimdi zihinler saldırıya uğruyor ve işgal ediliyor. Hele bir de iktidarlara (Sadece bu iktidara değil, dikkatinizi çekerim.) muhalif kitleler bilerek veya bilmeyerek bu saldırı ve işgalin gönüllü sarhoşu oluyorlarsa, toprak üzerindeki klasik işgal ve egemenlik devri sona ermiş, yepyeni bir işgal ve egemenlik ihlâli dönemi başlamış demektir.

Hadi Türk vatandaşları sosyal paylaşım siteleri üzerinden bir şey yapmasınlar… Türkiye dışında örgütlenmiş 10 milyon kişinin sosyal paylaşım siteleri üzerinden Türkiye’ye iktidarı veya muhalefeti hedef alarak saldırdıklarını ve Türkiye’nin yapısına tecavüz ettiklerini düşünün. Nedir bu? Egemenliğin ihlâli değil midir?

Yaa hemen kendini kasıp bunu iktidar-muhalefet meselesine indirgeme!… Yarın öbürgün diyelim ki senin desteklediğin parti iktidara geldi ve Türkiye gene aynı saldırıya maruz kaldı. Ben bu lafları gene ederim. Ben lokal ve dönemsel bir olgudan değil, küresel ve bundan sonraki zamanlarda vuku bulacak bir tehlikeden söz ediyorum.

Demem o ki, bundan sonra egemenlik kavramıyla ilgili reflekslerimizi de gözden geçirmemiz şart. Çünkü, internetli dünyada siyasî sınırların artık önemi kalmadı. İnternete kim hâkimse, bütün dünyanın egemeni o olacaktır.