Demet Akalın: ‘Hayatımın en mutlu dönemi’
SABAH Gazetesi editörü Burcu Aldinç, birkaç ay önce anne olan ve yeni albümü piyasaya çıkan Demet Akalın ile çok özel röportaj yaptı.

Demet Akalın şu aralar hayatının en mutlu dönemini yaşıyor. Bunu elbette ben değil, kendisi söylüyor. İki buçuk ay önce kızı Hira’yı dünyaya getirdi. Kısa bir süre önce de yeni albümü Rekor’u piyasa sürdü. İşle annelik birarada gidiyor. Klip şarkısı İlahi Adalet müzik listelerinde ilk sıralarda. Bütün şarkıları şimdiden dillere dolandı, diskolarda üst üste çalmaya başladı bile. Albüm vesilesiyle buluşuyoruz aslında Akalın’la. Ama çiçeği burnunda anneyi yakalamışken değişen hayatını sormamak olmaz. O da iyisiyle, kötüsüyle yaşadıklarını bir bir anlatıyor. Gelecek planlarını sorduğumda “Kızımı alıp, Okan’la birlikte uzaklara gitmek ve deniz tatili yapmak istiyorum” diyor. Ama o kadar sevmiş ki anne olmayı, ikinci çocuğu düşünebileceğini de ekliyor. The Marmara otelinin roof’undaki Raika’dayız. Akalın diyette. Suyunu, zeytinyağlı enginarını söylüyor ve yeni hayatını anlatmaya başlıyor.
– Öncelikle tebrik ederim. Ağustosta evinizde röportaj yapmıştık. Mideniz bulanıyordu, galeta istemiştiniz. Meğer hamileymişsiniz. Haberi nazar değer diye mi sakladınız?
– Hem nazardan hem de bayağı kötüydüm. Sürekli istifra ediyordum, o yüzden söyleyemedim dört ay kimseye.
– Şimdi şarkınızdaki gibi evli, mutlu, çocuklusunuz. “Artık yüzde 100 mutluyum” diyor musunuz?
– İnsan başka ne ister! Hiçbir zaman yaşantımla ilgili şikayetlerim olmadı ama şimdi en mutlu olduğum dönem.
-Bir tavrınız vardır ya sizin… Her an her şeyi bırakıp gidebilirmişsiniz gibi… Şimdi hayatınızda bırakıp gidemeyeceğiniz bir şey var, bu korkutuyor mu sizi?
– Yoo… Onu da alıp giderim…
– Çocuk doğurunca insan değişir, yumuşar derler. Anne olunca sizde neler değişti?
– Ben de yumuşadım. Arkadaş toplantılarında hep söylüyorlardı; ‘Kucağına alınca şöyle oluyor. Anne olunca göreceksin’… ‘Gidin, saçmalamayın. Bana öyle şeyler olmaz’ diyordum. Ama oluyormuş. İnsan gerçekten değişiyor.
– Hira ismini kim koydu?
– Okan koydu. Kur’an-ı Kerim’in Peygamberimize indirildiği mağaranın adı. Güzel değil mi?
BURNUMUN DİREĞİ SIZLADI
– Sancılı bir hamilelikten sonra Hira’yı kucağınıza aldığınız ilk an ne hissettiniz?
– İlk aldığımda çok bir şey hissetmedim. Ama birkaç gün sonra hastaneye geri dönmek zorunda kaldık. Sarılığı bayağı ilerlemişti. O gece ayrı kaldık. Battaniyesi kaldı odada. Battaniyeye sarılışım çok fenaydı. Orada anladım olayı, ‘annelik bu olsa gerek’ dedim. İnsanın burnunun direği sızlıyor. Tuhaf bir duygu. Anlatılamaz, hiçbir şeye de benzemiyor. O yüzden şimdi anlıyorum, çocuğu olan insanların bir yere gittiklerinde hemen eve dönmek istemelerini. Ya da bebeklerini yanlarında taşıyorlar. Ben de Okan’a diyorum, ‘Yanımda taşıyayım. Röportaj, konser, bir şey olmaz. Zaten yanında dadısı da var.’ En azından vakit geçer ama o pek izin vermiyor.
– Neden izin vermiyor?
– Bilmem, öyle bir takıntısı var ben de saygı duyuyorum. Tabii şimdilik… Biraz ele avuca gelsin, biraz serpilsin, götürürüm ben.
– Evde dengeler nasıl? Eşiniz sizi herkesten kıskanıyordu. Şimdi Hira’dan da kıskanıyor mu?
– Kıskanmıyor. Zaten bebek biraz ona düşkün. Ben beş saat kucağımda sallasam da uyumuyor. Babanın göğsüne yatınca üç saat uyuyor. Böyle bir şey olamaz. Herhalde Okan hamilelikte onunla çok konuştu, o yüzden diyorum. Ona bir tık daha düşkün.
– Nasıl bir anne oldunuz?
– Biraz pimpirikli oldum. Teyzen geliyor, kuzenin, kayınvaliden geliyor. ‘Aman öpülmesin lütfen’ diye söyleniyorum. Kadına ‘Kafasından şöyle tutun’ diyorum. Sanki kadın daha önce hiç çocuk doğurmamış. Üç tane evlat yetiştirmiş. Ama pimpirikli oluyorum haliyle.
BU ZEVK BAŞKA HİÇBİR ŞEYE BENZEMİYOR
– Siz hep açıklamalarınızda çocuk istemediğinizi söylerdiniz. Fikrinizi ne değiştirdi? Aşk her şeye kadir mi?
– Sevdiğim adam çok çocuk istiyordu. Ondan sonra olmayınca da hafif bir bunalıma girdim. ‘Neden olmuyor?’ diye düşünmeye başladım. Gidişata bıraktım ve bırakınca oldu. Ama çocuk diye yanan bir insan değildim
– Geçmişe bakıp da ‘Keşke daha erken yapsaydım’ diye iç geçirdiniz mi peki?
– Sen deli misin ya. Bu zevk başka hiçbir şeye benzemiyor. Çocuk sahibi olmayana da anlatamıyorsun bunu. Çünkü bana anlatamazdın. ‘Saçmalamayın, delirmeyin’ derdim. Uçakta falan bebek sesine tahammül edemezdim. ‘Üff, bebekle uçağa mı binilir, bu ne gürültü’ diye söylenirdim. Hosteslere şikayet ettiğim bile oldu. Şimdi arkamda bebek olduğu zaman, dönüyorum arkaya ‘Ay kaç aylık, ay kucağıma alayım mı, ay biraz seveyim’ diyorum. Hemen onunla alakalı muhabbete başlıyorum ve çıkardığı sesler artık bana gürültü gibi gelmiyor. Enteresan.
– Eşiniz kalabalık aile istediğini söylüyordu… Başka çocuk planı var mı ufukta?
– Eskiden daha katı bakıyordum. ‘Yapmam ikinciyi’ diyordum. Hamileliğimin dört-beş ayını kötü geçirdim. Ama o kusmalar falan da unutuluyormuş. Arada öyle bir şuursuzluk yapabilirim ve doğurabilirim diyorum. Ama şimdi albüm çıktı onun telaşı var, o yüzden düşünmüyorum.
– Hira ile evdeki yeni yaşam düzeniniz nasıl? Eşiniz size yardımcı oluyor mu?
– Dadısı var başında, onunla yatıyor ama çoğu zaman bizim yanımızda. Zaten gündüzleri benimle. Akşamları Okan normal saatinden daha erken geliyor. Gaz çıkarma ve yıkama onda. Ama bunlar onun için bir keyif. Ben artık akşam dokuz, on olunca uykuya dalıyorum. Arada gözümü açıp bakıyorum onlar baba kız uyuyorlar. Okan’ın göğsünde yatıyor.
– Çok şanslısınız o zaman. Eşiniz bebek bakımında size epey yardımcı.
– (Tahtaya vuruyor) Bak şimdi bunlar yazılıp çizilince nazar değecek Allah korusun.
– Evinizde ‘soyu sürmesin büyüsü’ bulmuştunuz. İnanıyor musunuz büyüye?
– Nazara inanıyorum onun için de nazarı çekiyorum. Dua ediyorum bol bol. Televizyonculara ve gazeteci arkadaşlarıma da ekrana ya da sayfaya nazar boncuğu koyun diye rica ediyorum. Ben kızımın resmini Instagram’da paylaşmadım. Millet ‘Bir tek senin çocuğun mu oluyor’ diye söylenmeye başladı. Ben de dedim ki ‘İstediğim zaman gösteririm.’ Babasının doğum gününde, sahneye çıkmadan önce öyle video paylaştım. Bu kez de o yorumları yazan insanlar ‘Paylaşmamakta haklıymışsın. Ne kadar güzel bir bebeğin var’ dediler. Bana kalsa her anını koyacağım. Ama nazardan korkuyorum.
34 KİLO ALMANIN MANASI YOKTU
– Hamileliğinizde epey kilo almıştınız.
– Evet, 34 kilo aldım.
– Psikolojinizi bozdu mu kısa sürede bu kadar kilo almak?
– Bozmaz mı? Ben hayatım boyunca hiç öyle bir kiloda olmadım. Diyetle de çok alakam olmadı. Hep spor yaptım ve yaşıma göre iyi bir vücudum vardı. Ama hamile kalınca bilinçsizce hamura dadandım. Ufak ekmeklerden yedi-sekiz tane yiyordum. ‘Aman ne olacak!’ diyordum. Öyle ‘Aman ne olacak’ demekle olmuyor işte. 34 kilo almanın manası yok. Hamurun, ekmeğin bebeğe bir faydası yok. Ama benim gözüm fırında, hamur kızartmalarında hep. Ekmek de öyle bir çeşit değil. Buğdaylısı, çavdarlısı, şöylesi, böylesi… Tuhaf bir hale girmiştim. Ama verene kadar anam ağladı valla. Hâlâ beş-altı kilo fazlam var.
– Ne kadar zamanda, kaç kilo verdiniz?
– Doğumdan 15 gün sonra 10 kilosu gitmişti. Toplamda ise 25 kilo verdim.
– Kilo vermek için neler yapıyorsunuz onu da söyleyin de kadınların merakını giderelim?
– Sabahları bir saat yürüyorum. Ve Şeyda Coşkun’un gönderdiği yemekleri yiyorum. Dayanabildiğim için haftada iki-üç kez sıvı detoksu yapıyorum. Seviyorum sıvı, çorba içmeyi. Ben dayanabiliyorum ama, bu irade. Zayıf resmini bir yere koyup, her gün bakıp bakıp motive olman lazım. Dün kızlar gördü “Kesin ameliyat oldun, bize söylemiyorsun’ diyorlar. Ne alakası var. Bugüne kadar yediklerime sayıyorum. Kebapçıya gidip kendini kaybetmenin manası yok ama ben kendimi kaybediyordum. Şimdi sadece ete döndüm mesela. Etin yanında ekmek arası peynirler, yağlar yok artık.
TÜRK SANATÇI YURTDIŞINDA YAPAMAZ
– Türkiye’de istediğiniz yerdesiniz. Yurtdışına açılma hayaliniz yok mu?
– Hadise’ye bak. Burada başarılı olan biri, dışarıda olmuyor. Ben Türk bir sanatçının yurtdışında bir şey yapabileceğine inanmıyorum. Tarkan öpücüklü şarkısıyla tüm dünyada furya estirdi. Ama Amerika’da Tarkan’dan o kadar çok var ki, onlar için çok bir şey ifade etmiyor. Hele ben, bu özgüveni kazanana kadar yıllar geçti. Ben yurtdışında şöyle yapacağım, böyle yapacağım diye hiç hayal kurmadım. Bir ara Aşkın Açamadığı Kapı şarkısı Yunanistan’da bir numara olmuştu. O ara çok teklif geliyordu, Yunanistan’da bir şey yapalım diye. İstemedim. Öyle hayalim yok. Tabii her sanatçı gibi derdimiz daha çok sevilmek. Ama benim söz, beste yapma kabiliyetim yok. Belki olsa yurtdışına açılmayı düşünebilirdim.
– Hâlâ takıntılarınız var mı stüdyoya tek gitme, aynı eşofmanla şarkıları okuma gibi…
– Evet şarkıları sadece kendim dinler ve alırım. Bu konuda ukalayım. Stüdyoya giderken de yalnız olmak isterim. Ama Okan peşime takılıp her yere geldiği için… (Kahkaha atıyor) Ama içeri almıyorum onu, bahçede bekliyor. Geçen Gökhan Özen’le şarkı okuduk. O da benim gibi disiplinli. Okan ve onun eşi bahçede beklediler bizi.
ARADA GİDECEĞİNİ HİSSETTİRMEN LAZIM
– Eşinizle her ayın 23’ünü kutlamaya devam ediyor musunuz?
– Okan arada birkaç ay unuttu. Söylendim, şimdi tekrar başladı. Arada bir cimciklemek iyidir. Eve geliyor, bebekle ilgileniyor. Bir şey anlatıyorum ‘Sus’ yapıyor. Böyle bir ilişki oldu aramızda. İlerisi için hoş şeyler değil tabii. İkinci çocuk bu durumda ‘no’.
– Eşinizin ilgisi bebeğe kayınca rahatsız oldunuz anlaşılan?
– Hayır, ama Okan ilk birkaç gün sürekli bebekle ilgileniyordu. Arabada giderken bütün çukurlara giriyor. ‘Yavaş, dikişlerim’ diyorum. ‘Bir şey olmaz, içinde bebek yok’ karşılığını veriyordu. Peki ben ne olacağım! Öleyim mi yani! Manyağa bak, nasılsa bebek yokmuş. O zaman bir şaşırdım. Sonra yine bir cimcik adama. Unutma cimcik iyidir. Arada karşındakine gideceğinin sinyalini vermen lazım.
– Zor bir hamilelik geçirmişsiniz.
– En son sıyırmıştım. Lambalara falan bakıyordum ‘Bu odada bir şey var’ diye. Ruhuma karabasanlar oturuyordu. Doğumdan iki hafta önce falan gelirmiş hamile insana. Harbiden geldiler bana. Bir ağrı saplanıyordu, 15 iğne yaptılar, alternatif tıp yöntemleri denediler. Doğum yaptım hâlâ geçmedi. Üçüncü gün ‘müdahale edeceğiz’ dediler. Okan da izin vermedi. Eve geçince geçti. Diyetisyeni, nefes uzmanı, anlatamam kaç doktor gezdik. Bütün doktorlar ‘tamamen şanssızlık’ dediler. Böyle hisseden kadınlar oluyorsa merak etmesinler. Eve çıkınca geçiyor.
ÇOCUK AYAK BAĞI DEĞİL Kİ!
– Bu albüm kızınızın doğumundan hemen sonra çıktı. Sizin için ayrı bir önemi var mı?
– Kızımın şansına, uğruna inanıyorum. Bir de ilk çıktığımdan beri ‘Bu kadın nasılsa bitecek, şarkı bulamayacak’ tribi var ya etrafta. Ama ben ‘maalesef’ buluyorum yine şarkıları. Albüm çıkınca, şarkılar birbirinin önüne geçtiğinde çok memnun oluyorum. Şimdi sosyal medyada ve çevremde herkes başka şarkıya klip çekmemi söylüyor. O zaman doğru bir iş yaptığımı anlıyorum. İnsanlar ‘Nereden buluyorsun bu şarkıları?’ diye soruyorlar. Ben erken çalışmaya başlıyorum, erken şarkı toplamaya başlıyorum. Bu albüme alamadığım şarkılar bile oldu. Hepsi dört dörtlük olmadan da albüme girmiyorum.
– Çocuktan sonra sahne çalışmalarını azaltmayı düşünüyor musunuz?
– Çocuk dediğin ayak bağı değil ki. Ben ona karşıyım. Hamile hamile yılbaşında sahneye çıktım diye de çok eleştiren oldu. Çalışmayı seviyorum. Memur anneler de çalışıyor. Onlar da sadece belli bir zaman izin yapıyorlar. İşimi yapmaktan da zevk alıyorum. Yazı doldurdum bile. Çok konser var.
– Eşiniz ‘Evde otur’ demiyor mu?
– Hiç demiyor. Aksine ben ona diyorum. Diyelim ki şehir dışına çıkacağım, en geç uçakla gidip, ilk uçakla dönüyorum. ‘Bari sen bebekle kal’ diyorum. ‘Nasılsa uyuyor’ diyor. Biraz serpilse, aklı erdiğinde yanımızda götüreceğiz ama şimdi o kadar ufak ki. Bir de konsere gidip geldiğimde kucağıma aldığım zaman nazlı nazlı kım kımlanıyor. Gittim geldim ya onun için yapıyor diyorum. Bana biraz naz niyaz yapıyor gibi geliyor.
– Hira kime benziyor?
– Babaya benziyor. Sakin bir bebek. Hamileyken çok Yusuf duasını okudum. O yüzden maşallah çok sakin.