SON TV

Irak’ta yeni dönem ve eserler bozulurken

ABD’nin 2003 yılında Irak işgali sonrasında Bağdat’ta güvenilir partner olarak Şiileri seçmesi son derece mantıklı bir politika idi.

Yıllardır Saddam’ın zulmüne maruz kalmış Kürt, Arap ve Şii aşiretler için süreç başlamıştı.

Aradan geçen 11 yıl sonrasında ise Irak’ın geldiği noktaya baktığımızda geri dönüşü olmayan üç parçalı bir Irak fotoğrafıyla karşı karşıyayız.

ABD’nin işgali ile birlikte iktidarı teslim alan Şii politikacılar ilk yıllardan itibaren ülkenin siyasi ve sosyal yaşamında Şii ve Kürtlere sağladıkları güç karşısında Sünni nüfusu tamamen dışladılar.

Saddam döneminde yaşanan haksızlık, zulüm politikalarının bütün faturalarını Sünnilere kesmeleri, Irak’ın parçalanmasına sebep olan en önemli yanlışlardan biriydi.

Saddam döneminde işlenen siyasi, etnik, mezhepsel ayrımcılık ve zulüm Maliki döneminde de adeta kontrol edilemez bir noktaya geldi.

Bugün Irak’ta gelinen noktada artık Şii-Sünni bölünmesi ve Şii-Sünni kimlik vurgusuyla bir çok aşiret, grup ve siyasi yapıların eylem ve söylemlerinde net ortak bir tavır görebiliyorsunuz.

ABD, Saddam’ın mezhepçi diktatör yapısının yıkılışına yardım ederken, aynı şekilde ondan daha zalim ve beceriksiz olan mezhepçi Maliki’nin zulmünü görmezden geldi.

Irak’ta yeni bir dönem yaşıyoruz. Bu dönemde ezber bozan ilişkileri hayretle ve şaşkınlıkla izleyeceğiz.

Irak’ta 2011 yılından beri Felluce, Ramadi ve Musul bölgelerinde, Maliki’nin ayrılıkçı, baskıcı politikalarına isyan eden bütün Sünni yapıların örgütlenerek, Bağdat yönetimine verdiği mücadelenin bugün gelinen Musul noktasını konuşuyoruz.

Yaşananları IŞİD kavramı üzerinden değil, Irak’ı bu noktaya getiren faktörler ve ülkeler üzerinden değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır.

Obama yönetimi Musul baskını karşısında tam bir şok yaşadı. Milyarlarca dolar yatırım yaptıkları ordunun nasıl bu kadar çabuk dağıldığını ve ahlaki zafiyet gösterdiğini merak ediyorlar.

ABD, Maliki yönetimine ellerinden gelen yardımı yapacaklarını söylüyor.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise ABD’ye IŞİD militanlarına karşı mücadele etmesi halinde destek vereceklerini, Tahran’ Irak’a yardım yapmaya hazır olduğunu belirtiyor.

Bu durum akıllar karıştırıyor. Yılların düşman iki ülkesi İran ve ABD, teröre karşı işbirliğine giderken, Ortadoğu’da ciddi manada Şii-Sünni karşıtlığının yeni bir çatışma sürecine doğru sürüklendiğine şahitlik ediyoruz.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani de ABD’yi tekrar Irak’a çağırıyor ve ABD’nin Irak’ta ahlaki bir görevi olduğunu, bununda Irak’ta güvenliği sağlamak olduğunu kaydetti.

ABD’nin Irak ile stratejik anlaşması olduğunu ve Irak’ın 2003 yılından sonra en korkunç ve tehlikeli bir süreçten geçtiğini, Irak’ın tek başına terörle mücadele edemeyeceğini, ABD’nin Irak’a yardım etmesi gerektiğini vurguluyor.

Barzani, IŞİD’in Musul’a saldıracağını tahmin ettiklerini ancak sonuçlarının bu kadar büyük olacağını kimsenin beklemediğini ifade ederek şunları söyledi: “Musul’da terör eylemleri düzenleneceğini tahmin ediyorduk fakat askeri ve siyasi olarak böyle bir sonuç beklemiyorduk. Bağdat hatta IŞİD de Musul’da bulunan Irak ordu gücünün birkaç saat içerisinde dağılmasını beklemiyordu. IŞİD bile olayların bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyordu.”

Barzani, Musul olaylarının birinci sorumlusunun Nuri el Maliki’nin yanlış politikaları olduğunu ve Sünni grupların siyaset, ticaret ve sosyal hayattan dışlanması sonucunda öfkenin büyüdüğünü açıkça ifade ediyor.

IŞİD’in desteklenmesinin altında yatan birinci sebebin bunlar olduğunun altını çizen Barzani, Federalizmin Irak Anayasasında var olduğunu Sünnilerinde kendileri için federal bölge ilan edebileceklerini söyledi.

Şiilerle, Sünnilerin bir arada yaşamasının güçlüğü çok açık hale gelmiştir. “Çare herkes kendi bölgesinde yaşamalıdır” şeklinde sancılı bir konsept işlemeye başlamıştır.

Irak artık eski Irak değil. Yeni bir Irak şekillenmektedir. Bu yeni Irak aynı zamanda yeni Ortadoğu’nun şekillenmesinin habercisidir. ABD ve İran’ın Irak üzerinden sıcak siyasi diplomatik ortaklıklar geliştirmeye başladığı yeni bir dönemdir.

Irak’ta Şii-Kürt ve Sünni kantonların şekillenmeye başladığına şahitlik ederken, sancılı sürecin bir sonraki durağı,galiba Suriye olacaktır.