SON TV

Irak’ta mesele IŞİD değil Sünnilerin isyanı

Musul’da yaşanan son olaylarla birlikte dünyanın gözleri bir kez daha Irak’a çevrildi. Şu anda, 12 yıl boyunca ABD’nin işgal sürecinden bugüne kadar bir milyona yakın insanın hayatını kaybetmesi ve Maliki yönetiminin aşırı mezhepçi tavrının ülkeyi sürüklediği felaket tartışılıyor.

Irak’ta yaşananlar herkesi tedirgin ederken, sorunun kaynağını tespit ve itiraf etme noktasında ciddi sıkıntılar var.

Maliki’ye verdiği askeri, siyasi mali desteğin milyonlarca dolarının havaya uçtuğunu ve ülkenin en önemli petrol yataklarının Sünni bölgede kalma riski karşısında hezimete uğrayan ABD, Irak’a 300 askeri danışman vererek ne pahasına olursa olsun, merkezi Bağdat yönetimini ayakta tutmanın yollarını arıyor.

ABD’nin Irak’ta, İran ile ittifak içerisinde olma girişimleri bölgenin ne kadar ciddi bir değişime ve kaosa gebe olduğunun habercisidir.

ABD yıllardır Katar ve Suudi Arabistan ile bölgede yürüttüğü stratejik dostluğun yanına, bu kez İran’ı karşısına almadan İran’ın bölgedeki hassasiyetlerini ve oluşturduğu güç dengelerini de hesaba katarak, bataklığa saplandığı Ortadoğu’dan yeni bir çıkış yolu arıyor.

ABD’nin Irak’ta İran’la girmeye çalıştığı ittifak arayışları, aynı zamanda İran içinde çok önemli bir test tarihi bir sınav olacaktır.

Irak’ta yaşanan olaylar İslam dünyası için mezhebi anlamda çok büyük bir kırılma noktasıdır.

Irak’ta Maliki yönetiminin, Sünni halka baskıları sonucunda 3 milyona yakın Sünni, Bağdat ve çevresinden sürülmüştür.

Ülkenin demografik yapısı tamamen değişmiş. Saddam döneminde iktidarın birçok kurumlarında görev yapan Sünnilerin 12 yıl boyunca sistemli olarak ötelenmesi, imha edilmesi, siyasi ve sosyal kurumlardan izole edilmeleri, Irak’ı bugünlere getirmiştir.

Musul olaylarını IŞİD olarak görmek tamamen ABD ve Batı medyasının yürüttüğü psikolojik harp oyununa düşmek demektir.

Irak’ta 2012 yılından beri Sünni bölgelerde halkın Maliki yönetiminin baskılarına karşı ayaklanmasının tek sebebi vardı. Maliki’nin mezhepçi yaklaşımının dayanılmaz boyutlara gelmesi, aşağılanma, kadınlara yönelik tecavüzler, camilerin bombalanması, Sünni gençlerin terörist muameleye tabi tutulması, insanların işsiz bırakılması, öğrencilerin okuma haklarının engellenmesine varıncaya kadar yaşanan mezhebi baskılar, Ramadi, Felluce, Anbar ve Diyala gibi yerleşimlerin sürekli bombardıman altında tutulması, Irak’ın Sünnilerini topyekûn isyana sürüklemiştir.

Maliki yönetimini iki dönemdir destekleyen İran ve ABD’nin, bugün gelinen noktada Maliki’yi beceriksizlikle suçlamaları aslında geç de olsa çok önemli bir şanstır.

Irak’ta Şii-Sünni mezhep savaşına doğru ilerleyen ateş topunun önüne geçilmesinin tek çaresi Maliki’nin bir an evvel iktidardan uzaklaştırılmasıdır.

Irak’ta yaşananları IŞİD olarak özetlemek Irak’a ne kadar uzak olduğumuzu göstermektedir.

Irak’ın Sünni halkı Maliki zulmüne karşı Orta Irak’ta kendisini savunmaya geçmiş ve Sünni bir isyan başlatmıştır.

Sünni aşiretler, tasavvufi tarikatlar, Saddam’ın asker, polis, bürokrat alt yapısı, İslamcı, liberal, milliyetçi bütün Sünni yapılar Irak’ın orta kesiminde tek vücut bir savunma refleksi oluşturmuşlardır.

Irak’ın eski Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin dediği gibi bölgede Maliki’nin zulmüne karşı kızgın insanların isyanıdır. Mesele IŞİD değil Sünnilerin isyanıdır.