Ekmeleddin İhsanoğlu ile röportaj
2002 yılında ilk sayısını çıkardığım Sağlık Yolu adlı derginin eski nüshalarını karıştırırken 2005 Ocak sayısında Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ile bir röportajı yayınladığımızı gördüm.
Edebiyatçı ve gazeteci Özcan Ünlü’nün dergimiz adına yaptığı bu röportajda sayın İhsanoğlu’nun ilginç ifadeleri mevcut.
Prof. İhsanoğlu, iddia edildiğinin aksine Osmanlı’nın bir bilim devleti olduğunu her fırsatta anlatıyor ve bunun altını kalın kalemle çizerek: “ Osmanlı’da bilim, sanat, edebiyat, musiki vardı. Adnan Adıvar’ın izinden giden bazı bilim adamları, Osmanlı’nın bilim tarafını çok karanlık gösterdi. Hatta yok bile dediler. Osmanlı biliminin Arap ve Fars biliminin kötü bir kopyası olduğunu söylediler ama, bu doğru değildir.” diyor.
Bir başka soru üzerine Prof. İhsanoğlu şunları anlatıyor:
“Bilim tarihimizde bir Takiyüddin-i Rasıt var. Bu alim, 1570’li yıllarda İslam tarihinin bilinen ilk rasathanesini yapıyor ve ölçümleriyle dönemin batılı bilim adamlarını bile geride bırakarak bugünkü değerlere yakın sonuçlara ulaşıyor. Batıda bazı bilim adamlarının yaptığı buluşlar İncil’e aykırıdır diyerek sert biçimde yasaklanırken, aynı yıllarda Osmanlı, bilim adına ortaya konulan her şeyi teknik bir olay olarak değerlendirip teşvik ediyor. Yani Osmanlı, yaradılış dışındaki hiçbir şeyde dogma aramıyor. Bütün bu örnekler, Osmanlı Devleti sınırları içinde bilimin çok ileri seviyede olduğunun en önemli göstergesidir.”
Sık sık sorulan “Öyleyse neden geri kaldık?” sorusunun yanlış olduğunu hatırlatan İhsanoğlu, şu çarpıcı açıklamaları yapmış:
“Bazı soruları çok iyi sormak gerekiyor. Avrupa’yı örnek alırken genel bir değerlendirme yapamıyoruz. Bazı dönemlerde bu coğrafyanın bazı bölgelerinde gelişmeye rastlıyoruz. Mesela bir Romanya’da, Polonya’da, Portekiz veya Rusya’da bilim inkılabı olmadığını; hatta barutu, pusulayı, matbaayı bulan Çin’de bile böyle bir gelişmenin olmadığını görüyoruz. Öyleyse, geri kalma sıkıntısını bir tek biz çekmiyoruz. Avrupa’yı ve Osmanlı’yı iyi tanımak, Japonya veya Çin’i de bilmek zorundayız. Hamasi, intihalci ve ezberci yaklaşımlarla bir bilim tarihi yorumlanamaz.
Kaynaklara derinlemesine inilmeden yapılan bütün değerlendirmeler yüzeysel kalır. Kafamızı ideolojik kalıplardan kurtarmak zorundayız. Ben yıllardır böyle yapıyorum ve gittiğim her yerde Osmanlı biliminin ne kadar gelişmiş ve önemli olduğunu anlatıyorum. Bunları dinleyenler de büyük bir saygı gösteriyorlar. Yeryüzünde kendini kötüleyerek rahatlayan tek millet biziz. Bu tür yanlışlardan kurtulmadıkça, ne kendimizi ne de dünyayı iyi tanıyamayız. “
Röportaj Prof. İhsanoğlu’nun geçmişi , görevleri ve eserlerinin tanıtımı ile devam ediyor.
Böyle önemli bir bilim adamının cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi elbette takdir edilir. Ancak ülke yönetimi ve uluslararası arenada hiçbir siyasi ve idari tecrübesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yine de Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a karşısına böyle bir rakip çıkarılmak zorunda bırakıldığı için teşekkür borçluyuz.
HASAN OCAKLI’NIN TAHMİNİ
Hasan Ocaklı bey siyasetin çekirdeğinden gelme. Konya’nın bir beldesinde dört dönem belediye başkanı seçildikten sonra “Artık gençler başkanlığa devam etsin” diyerek kendi isteğiyle seçilebilecek durumda olmasına rağmen aday olmamış.
Şimdiye kadar ki bütün seçimlerde isabetli tahminlerde bulunduğunu ifade ediyor. Bizde kendisinden son belediye seçimleri için, seçimlere 20 gün kala tahmin istemiştik. Açıkladığı rakamları da Milat Gazetesi’nde yayınlamıştık. Anlı şanlı kamuoyu araştırma şirketlerinin bile onun kadar isabet ettiremediğini görmüştük.
Şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimi için Hasan Ocaklı beyden tahmin istedik. Şu rakamları verdi: Recep Tayyip Erdoğan % 54 ± 1, Ekmeleddin İhsanoğlu % 34± 2 ve Selahattin Demirtaş % 8 ± 1.
Kendisine toplamın tam olarak 100 çıkmadığını söylediğimde, “Bu henüz ham sonuçlardır. Seçime 15 gün kala daha net tahminde bulunabilirim” şeklinde cevap verdi.
Görelim bakalım.