SON TV

Gazze’de ilaç ve gıda stoğu tükenmiştir

Gazze, 2008 yılında İsrail’in ağır saldırısına maruz kalmış ve sonrasında acımasız ambargo şartlarına rağmen yaralarını sarmaya başlamıştı.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ve Muhammed Mursi’nin işbaşına gelmesiyle Gazze’nin insani ihtiyaçları bir nebze olsun karşılanmaya başlanmıştı.

Abdülfettah Sisi darbesiyle birlikte Gazze tekrar eski günlerine döndü. Refah Sınır Kapısı’nın kapatılmasıyla birlikte Gazze açık hava hapishanesinin can damarı kesildi.

2 milyon Gazzelinin hava, kara ve denizle olan bütün bağları kesilmiş oldu. Bu dönemde ticaret sadece İsrail gözetiminde sınırlı gıda ve bazı kalemler üzerinden gerçekleşti.

Şimdi ise 14 gündür Gazze’ye başlatılan operasyon sonucunda, 112’si çocuk olmak üzere 636’ü filistinli hayatını kaybetti, 4 bin 40 kişi yaralandı. Bin 90 ev tamamen yerle bir edilirken, 18 bin ev zarar gördü. 33 Okul, 19 Camii, 7 Hastahane ve Klinik bombalandı.

Gazze’de sadece 6 okula 65 bin insan sığınmış vaziyette. 60 bin çocuğun psikolojik desteğe ihtiyacı var. 4 yıldır çok sıkı bir ambargo altında olan Gazze’de gıda ve ilaç stoğu tükenmiş durumdadır.

İsrail bu saldırılarla Hamas’ın politik ve moral gücünü kırmayı düşünüyor. Hamas liderlerinin evlerini, ofislerini ve kamu binalarını bombalıyor. Tünelleri, Refah sınır bölgelerini ağır bombardımana tabi tutarak, insani yardım malzemelerinin girişini engellemeyi hedefliyor.

Gazze halkı üzerinde psikolojik baskılar oluşturmaya çalışıyor. Oysaki Filistin halkı 60 yıldır İsrail’in işgal ettiği bu topraklarda inatla, inançla ve cesaretle direnmeye devam ediyor.

Gazze halkı için tünel demek; ekmek, su ve ilaç demektir. Gazze, 14 gündür bombardımana tabi tutulurken ambulansların dahi yaralıları almasına izin verilmiyor.

Doktorların el fenerleriyle ameliyat gerçekleştirdiği bir vaziyette, Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen doktorlar Mısır devletinin insafına ve vicdanına mahkum durumdadır.

ABD ve Almanya, İsrail’e katliamlar için yeşil ışık yakarken, İslam dünyasının ise kendi sorunları, basiretsizliği ve güçsüzlüğü ile baş başa olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Arap Birliği ve İİT’nin, BM teşkilatından bir farkının olmadığı test edilmiştir.

Bu noktada sivil toplum kuruluşlarına büyük sorumluluklar düşmektedir.

Öncelikli olarak insan hakları örgütleri ve hukuk komisyonlarının bir an önce ciddi platformlar oluşturması gerekiyor.

Filistin halkının yaşadığı haksızlıklar ve katliamların görsel ile yazılı belgelerinin Avrupa’ya taşınması gibi orta ve uzun vadeli çalışmalar için kolları sıvamak gerekiyor.

Sinama, tiyatro, şiir ve resim alanlarında Filistin halkının insan haklarının katlini konu alan eserlerle Batı kamuoyunun vicdanına, aklına çığlık göndermenin yolları aranmalıdır.

Dolayısıyla her 10 yılda bir İsrail’in katliamlarını sesli protesto ve 2 aylık cola, çikolata boykotu ile cevap verme eylemlerini daha etkili hale dönüştürmek gerekiyor.