SON TV

Bin aynalı oda

Çok uzaklarda bir yerlerde, içinde bin aynanın olduğu bir oda olan bir tapınak varmış. Bir gün, nasıl olmuşsa, bir köpek tapınakta kaybolmuş ve bu odaya girmiş. Kendinden bin tane birden görünce düşmanı zannettiği görüntülere karşı havlamaya başlamış. Her havlama ve diş göstermesi kendisine bin katı olarak geri dönüyormuş. Köpek daha da saldırganlaşmış. Gittikçe kontrolden çıkmış ve sonunda, öfkeden oracıkta ölüvermiş.

Bir süre sonra başka bir köpek daha tapınakta kaybolmuş ve aynı aynalı odaya girmiş. Bu köpek de diğeri gibi etrafının bin tane köpekle çevrili olduğunu sanmış. Sevinç içinde onlara doğru kuyruğunu sallamış ve bu ona bin adet neşeli kuyruk sallaması olarak geri dönmüş. Köpek mutlu ve cesur bir şekilde tapınaktan çıkış yolunu bulmuş.

Bebeğimizin alımı öncelikli olarak yüzümüzle alakalıdır. Bu sebeple bebeklerin çevresindekileri kullanarak kendisini, durumunu ve yine çevresini yorumlama merkezi, yüzümüzdür.

BEBEKLERİMİZ
Bebeğime nasıl davranmam gerektiği hakkında neler bilmeliyim?

Bebekler dünyaya öğrenmeye ve gelişmeye hazır halde gelirler. Tüm duyularını kullanarak öğrenirler ve etraftaki nesneleri keşfetmek için genellikle ilk önce ağızlarını kullanırlar.

Bebeklerde dönemsel olarak değişen tanıma organlarının ilki ağızdır. Ağız bir bakıma bebeğimizin hayata ilk baktığı penceresi ve hayatı algılama merkezidir. Bu nedenle bebeğimizle olan ilişkimizde ağzımızın veya bebeğimizin yakınlarında olan kişilerin ağız ile olan işlevlerinin, söz ve mimiklerin büyük rolü vardır. Aslında bebeğimizin alımı ağırlıklı olarak yüzümüzle alakalıdır. Ağız başta olmak üzere yüz bölgemiz bebeğimizin hayatı ve çevresindekileri; çevresindekileri kullanarak da kendisini ve durumunu yorumlama merkezidir. Bebeğimizin yanında nasılsa anlamıyor diye düşünerek konuştuğumuz her şey günün birinde duygusal anlamda yorumlamak üzere sakladığı bir gerçeğe, ihtiyaç duyduğunda kullanacağı bir veriye dönüşür. Ses tonumuz, mimiklerimiz ve yüzümüzdeki her ifade çocuğumuzun gelecekteki ifadelerinin zeminini oluşturur. Yüz mimikleri ise düşünceleri en çok etkileyen tepkilerdir. Kişinin öncelikle kendi düşüncesini değiştirmekten başlayan ve kendisini seven her muhatabın düşüncelerini değiştirmekle devam eden yüz ifadelerinin bu kadar tesirli olmasının sebebi, bebekliğimizde öğrenme yetimizin temeli ve zemini oluşundandır.

Emzik / Yalancı Meme
Bebeklerin hayata dair ilk kandırılışları ve ebeveynlerine olan sadakatlerini yitirdikleri ilk dışsal tepkileri emzik, diğer bir adıyla “yalancı” memedir. Aslında biraz dikkat etsek adı bile çok şey anlatır. İnsanların toplumsal şekilde birbirlerine bakarak durumlarını analiz ettiği bu asırda sürü psikolojisi ile hareket eden her ebeveyn emziği normalize eder ve çocuk üzerindeki ilk kandırma çocuğunu emziğe alıştırarak gerçekleştirir. Üstelik her ebeveynin kendince haklı sebepleri de vardır. Bebeğin ağlamaması, daha sakin oluşu ve hemen uyuması gibi dışsal hayvani faktörler bir insan yavrusunun değerlendirilmesinde kullanıldıkça bebeklere yapılan muameleler günden güne evcil hayvan muamelesine dönüşür. Ebeveynlerin iç görülerini kaybetmeleri kendi bakışı yerine çevrenin bakışı ile kendisini, bebeğini ve ailesini yorumlamalarını beraberinde getirir. Her ebeveyn kendisine benzeyen diğerlerinden etkilenirken, farkına varamadığı nokta ise etkilendiği kişilerin de başkalarına bakarak kendi hayatlarını analiz ettiğidir. Yani değerlendirme zemini sürekli olarak değişen toplumdur aslında. Bir bebeğin duygusal gelişimi, ruhsal gelişimi, akıl gelişimi, sağ ve sol beyin gelişimi ve bunlar arasındaki denge gibi faktörlerin bilinmemesi ve öğrenilmemesi, ebeveynlerin bebeklerini evcil hayvan kategorisinde değerlendirmesi ile neticelenir. Oysa evcil bir hayvan büyüdüğünde ailesini terk eder ve hayatta her ebeveyni üzen çocuklarından ayrılık, vefasızlık gibi kavramların temelinde verdiğimiz karşısında aldıklarımız yani neyi ektiysek onu biçmemiz yatar.

Kıyaslama ve Rekabet
Ebeveynlerin bebeklerini büyüme döneminde başka insanların bebekleri ile kıyaslaması, bebeğin büyüdüğünde annesini veya babasını başka insanların anne ve babalarıyla kıyaslamasına neden olur. Böylelikle tarihler boyu devam eden ve toplumları oluşturan çekirdek aile kavramı yok olur. Bir çocuğun büyüme aşamasında başkalarının çocuklarına alınanlar ile kendisine alınmayanları kıyaslayarak hesap sorması, gelecekteki durumun ne olacağını ve nasıl olacağını ebeveynine göstermesidir, yani ileride aileyi bekleyen acı gerçeğin ayak sesleridir.

Bir annenin bebeğini emzirirken canının sıkılması, bir başkasıyla muhabbet etmesi, film seyretmesi veya başka bir faaliyette bulunması bebeğin ikili ilişkide ilk kaale alınmayış dönemidir. Oysa orada bir emzirme durumu vardır ve bu durum iki kişiyi kapsamaktadır. Bebeğin tüm yönelimi süt – duygusallık – davranışsal aktarım olarak alıma odaklı iken yani tümüyle annesine yönelmiş ve alıma hazır durumda iken, annenin bir başka şey ile olan ilgi alakası maalesef farkında olmadan ciddiyetsizlik, değersizlik, ilişkilere önem vermeme eğitiminin bebeğe hayatının başlangıcında verilmesidir. Daha da kötüsü bu ciddiyetsizlik aktarımı bebeğin ilk aldığı eğitim olmakla beraber, tüm diğer eğitimlerini değerlendireceği temel bir adımdır. Yani bebeğin büyüyüp eğitilmesi söz konusu olunca, kolaylıkla dağılabilmesi, olayları ve durumları değersizleştirmesi, ilgisizliği işte bu ilk verilen eğitimin eseridir. Nedense daima hasta ve problemli ilan edilen bebekler veya büyüme aşamasındaki çocuklar olur. Çünkü ebeveynler bir bebekten daha güçlüdür ve bir bebeğin veya çocuğun haklı olduğunu etrafına anlatması imkânsızdır. Haksız kalabalığın haklı azınlığa olan etkisi işte tam burada başlar. Bu tür ebeveynlerin başlıca ortak özellikleri ise başkalarının kendi çocukları hakkında söylediklerinden ve henüz kendi çocuğunu tanımadan yorum yapan haksız ve cahil kalabalıklardan etkilenmeleridir. Fakat unutulmaması gereken bir gerçek vardır ki liderler, toplumu değiştirenler, sanatkarlar hep azınlıklardan çıkar.

Sorularınız ve paylaşmak istediklerinizle ilgili olarak iletişim adresimizden bizlere ulaşabilirsiniz.

Diğer yazımızda görüşmek üzere..

Psikolog Hilal İnan & Eyüp Bağ
[email protected]