SON TV

Ölünün Arkasından Konuşulmaz

Önceliğimiz bir, dilek bir temenni; zira bahane kabul etmez bir iş olarak görürüm yazmayı, üretmeyi… Lakin sağlık problemleri, seyahatler ve dünya evine adım atmanın heyecanı ile çok ve haddinden fazla ara verdik. Şimdi yeniden eylem zamanı… Bir dostumun sürekli dilinde dolandırdığı “Bazen okumak çok sıradan… Esas eylem yazmaktır” dediği gibi.

****************

Hafiften ışıklar kararır, sahne ‘Perde demek için hazırlanır, fısıltılar kendini derin bir sessizliğe bırakır… Ve gösteri başlar. Gözlerim pür dikkat sahnede, o da ne? Bir flaş patlar sonra ikincisi. Dağılan konsantrasyonla fark ederim ki önümdeki hanımefendi ‘Whatsapp’dan birilerine fotoğraf gönderme çabasında. Oturduğun koltuğun bedelini ödeyecek kadar gelirin var, lakin insan emeğine saygın yok.

O bilete para verip salonun en güzel yerinden gösteriye dahil olmak varken; bilmem kaç megapiksellik kameranla ortamı rahatsız ederek ve “Kesin bilgi, yayalım” edasıyla kimsenin sanatsal etkinliğini sabote etme hakkına sahip değilsin. Neyse ki görevli fark ediyor ve uyarısını yapıyor. İkinci perdede nereden çıktığı belli olmayan, gösteri sırasında yediği çerezler hakkında yorum sizlerindir…

Evet, Zorlu PSM’deyiz ve ‘The Phantom Of The Opera’ yani Türkçe adı ile ‘Operadaki Hayalet’i izliyoruz. Konu olan hanımefendi gösterinin sonunu getiremeden ayrıldı. Ayrılmamış olsaydı kendisi ile değerler, saygı ve sanat üçgeninde bir konuşma yapma arzum vardı.

*************
Müzikalin konusu; yüzü ileri derecede zarar görmüş bir müzik dahisinin operanın güzel sopranosuna olan saplantılı aşkı.  Ee aşk varsa, kıskançlık ve ihtiras da elbette vardır bir köşede. Az çok sanata ve özellikle müzikallere karşı birazcık da olsa ilginiz varsa muhakkak izlemeliydiniz. Elbette iyi-kötü birçok eleştiri yapan oldu, olacak ama ayağımıza kadar gelmiş bir dünya klasiğini yere vurmak da ne kelime.

Sahne ve dekor olabildiğince iyiydi. Sanatçılar ve kostümler gayet yerindeydi. Orkestra ise başarılıydı. Böyle bir durumda ‘Yok efendim ben bilmem nerede izledim, orada çok daha muhteşemdi’ demenin hoş olmayacağını düşünüyorum. Kabul edilebilir yaklaşım, eserin içeriğini bilenler için çok da öyle ‘aman aman’ bir ayrıntının olmaması ama sonuçta bir dünya klasiği… İzle ve emeğin hakkını ver… Ben bu duruma esprili bir yaklaşımla “Bir hayaletin arkasından konuşmak ne kadar doğru” diyorum.

*****************

Daha önce 40 ülke gezen ve son olarak Türkiye'de bisiklet turuna çıkan Bilgisayar Mühendisi Christian Jean Auguste Niaffe, Marmaris’de bisikleti ile seyahat ederken emniyet şeridinde olmasına rağmen bir aracın arkadan çarpması sonucu hayatını kaybetti. Olayı medyadan hepimiz takip ettik. Beni üzen ise bu haberle ilgili araştırma yaparken gözüme çarpan bir yorum. Yorumcu arkadaşımızın tam olarak söylediği şey: “O yolu yaparken yoldan çalmayarak bir metre yerine iki metre yapsaydınız; o kaza olmazdı”. Kendi düşüncesidir ama hırsızın hiç mi suçu yok?

Kirletmek, kirlenmek kadar kolay olmamalı.
Her şey biraz daha insancıl olmak da.

YAZARIN SON YAZILARI
Ne kadar açık? - 22 Ocak 2015
Deneyim tasarımı - 22 Aralık 2014
Para peşin - 18 Aralık 2014
Ahit Sandığı - 15 Aralık 2014
Diyemiyom Diyemiyom - 1 Aralık 2014