SON TV

Rusya, kendi uçağını bilerek mi düşürttü?

Suriye’de 4.5 yıldır süren savaşın geldiği nokta artık vekalet savaşının çok geride kaldığını göstermektedir.

Bölgede jeopolitik çıkarları olan ülkeler açıkça bayrak göstererek çıkarlarının riski üzerine direk savaşa müdahil olmaya başladılar.

Rusya’nın aktif olarak Suriye’de sahaya inmesinin sebepleri şunlar:

– Esed, 4 yıldan beri Halep’i direniş gruplarından geri alamıyor.

– Geçtiğimiz yaz İdlip’in tamamen kaybedilmesi.

– Muhaliflerin Lazkiye sahil şeridine doğru ilerleyişlerinde kazanım elde etmeye başlamaları.

– Esed rejiminin, ülkenin sadece yüzde 40 toprak parçasına hakim olması.

– Rusya’nın Suriye’ye girmesi Batı ile Ukrayna sorununda yaşadığı ekonomik ambargonun oluşturduğu krizi hafifletmeye yönelik bir fırsat olarak görmesi.

– Rusya’nın Akdeniz’deki tek üssü olan Tarsus’un tehlike altına girmesi.

– Yeni Suriye’de Rusya varlığının hesaba katılmasını açıkça hissettirmek istemesi.

İRAN’IN DESTEĞİ YETMEDİ

İran, Lübnan Hizbullah’ı ve Irak’tan gelen askeri, siyasi ve ekonomik destek; Esed’e Suriye muhalefeti karşısında beklenilen başarıyı getirmedi.

İran resmi makamları geçtiğimiz ay açıkça “Eğer biz olmasaydık Şam üç ayda düşerdi. İran çok değerli insanlarını Suriye’de kaybetti” itirafında bulundu.

Savaşın başından beri İran kendi ulusal çıkarları açısından sonuna kadar Esed rejiminin yanında olacağını beyan ederken, Rusya’da BMGK toplantılarında Suriye’ye siyasi destek vermeye çalıştı.

Suriye’de 2015 yılı ABD, İran, Rusya, PYD ve Batılı koalisyonların IŞİD ile mücadele yılıydı.

Türkiye 4.5 yıldır ABD ve Batı’ya “güvenlikli ve uçuşa yasak bölge” önerisini dayatmasına rağmen ABD, Türkiye’ye “önce IŞİD sonra Esed” önceliği üzerine bir siyasi süreç dayatıyor.

Gelinen noktada Esed’in sadece Suriye’nin sahil yani Batı bölgesini elinde tutmaya çabaladığını görüyoruz.

Doğu’da, IŞİD kontrolünde büyük bir alan var.

Kuzey’de ABD’nin özellikle Kobani bölgesini kollamaya çalışıyor.

Kuzey Doğu, Hama, Halep, Şam, İdlip ve Güney’e doğruda birçok stratejik ana şehirlerin kırsal alanları Suriye muhalefetinin kontrolünde bulunuyor.

Suriye’de 2016 yılı final yılı olacak gibi görülüyor.

Paris’te patlayan bombalardan sonra Batı’ya “IŞİD ile ancak ben mücadele ederim” mesajları veren Putin’in, bombalarını IŞİD’e değil tam tersine IŞİD’in asla var olmadığı Türkmen Dağı ve Bayır Bucak bölgelerine bırakması sürpriz bir hamle oldu.

Rusya bir haftada önce sınırımıza komşu Türkmen Dağı bölgesini, sonrasında Kilis sınırımıza komşu Azez şehirlerini vurmasıyla Suriye’de Şam’ın savaş kumandasını eline almış vaziyette.

AB Brüksel Zirvesi’nden Türkiye’ye derhal ve sürekli insani yardım sağlanması, genel mali yardımın belirgin şekilde artırılması, mülteciler için başlangıç olarak 3 milyar Euro verilmesi kararı açıklandı.

Rusya, Türkiye’nin güvenli bölge oluşturma politikasından çekinmekte ve Cerablus, Azez arasında yaklaşık 100 km uzunluğundaki şeridi hem IŞİD hem de PYD’den uzak tutacak bir alan haline getirmesini sabote etmek için buraları vurmaya başladı.

Rusya, ABD ve Batı’nın Suriye’de kendi çıkarlarını da hesaba katmasını istiyor ve yeni Suriye’de kendi geleceğini onaylatmak derdindedir.

Düşürülen Rus uçağı stratejik oyunun bir parçası da olabilir.

Türk F-16’larının uyarılarına yanıt vermeyip, sınır ihlaline devam ettiği için angajman kuralları gereği düşürülen Rus SU-24 savaş uçağının sağ kurtulan pilotu Konstantin Murakhtin’in ısrarla tekrarladığı “Biz Türk Hava Kuvvetleri’nin uyarısını duymadık” sözleri Brüksel ve Ankara’da soru işaretlerine yol açtı.

Türk F-16’lar tarafından 5 dakika içinde 10 kez uyarı yapılmasına karşın, Rus pilotun “uyarı duymadık” demesi, “Acaba Rus uçağı iletişim sistemleri kapalı mı uçuyordu veya telsiz sistemlerine havalandığı hava üssünden müdahale mi edildi” sorularını gündeme getirdi.

Rus pilotun sözleri, NATO ve Ankara nezdinde “Rus generaller pilotları sağır mı uçuruyor; böyle bir uçuşun amacı Türkiye’yi karşılık vermeye zorlamak ve sorunu başka bir boyuta taşımak olabilir mi?” sorgulamasına neden oldu.

Rus uçağının düşürülmesinden sonra, Moskova’nın hazır bekliyormuş gibi S-300 ve S-400 füzelerini Suriye’ye konuşlandırması ve kara birliği sokması, “Uçak bir bahane miydi?” sorusunun NATO’nun aklına takılmasına neden oldu.

ABD, Rusya’nın Suriye’ye savaş uçakları yanında S-300 ve S-400 hava savunma füzeleri yerleştirmek istemesini kabul etmemiş, IŞİD ve diğer grupların elinde uçak olmadığını, koalisyon güçlerinin de sadece IŞİD’i hedef alan uçuşlar yaptıklarını, bu nedenle bu füzelere gerek olmadığını kaydetmişti.

Rusya’nın çok büyük bir hava savunma gücü ve kara birliği yerleştirmesi, Moskova’nın Suriye’ye yerleşmek ve uzun süre kalma niyeti taşıdığının güçlü kanıtı olarak görülüyor.

Esed için son umut Rusya olurken, Rusya için de son umudun Suriye olması kaderin bir cilvesidir.

İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözü, Suriye politikamızı eleştirenleri bir kez daha düşünmeye davet ediyor