SON TV

Akdeniz’de doğalgaz ve petrol rezervleri

SON.TV'nin ulaştığı raporda enerjide bağımsız bir politika izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden Batı’nın hedefinde olduğunu gösteriyor. İşte o rapor

Akdeniz’de doğalgaz ve petrol rezervleri

SON.TV Doğu Akdeniz’de ‘Leviathan’ olarak bilinen bölgenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) karasularını da kapsayan kısımlarındaki petrol ve doğalgaz rezervleriyle ilgili bir rapora ulaştı ve rezervlerin ne kadar olduğunu gözler önüne serdi. Bu önemli rapora göre ‘Yavru Vatan’ın karasularının da bulunduğu bölgede Türkiye’ye 572 yıl, Avrupa ülkelerine ise 30 yıl yetecek ölçüde hidrokarbon (doğalgaz, petrol ve türevleri) rezervi bulunuyor.

 
AVRUPA’YA 30 YIL YETECEK
Hazırlanan raporun en kritik cümlesi şu: “2010 yılı tüketim miktarları dikkate alındığında, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin, Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede olduğu anlaşılmaktadır.”
 
3,45 TRİLYON METREKÜP DOĞALGAZ
Raporda şu çarpıcı bilgiler yer alıyor: “Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant Havzası’nda 3,45 trilyon metreküp (122 trilyon kübik feetlik) doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğu belirtilmektedir. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin verilerine göre Nil Delta Havzası olarak geçen bölgede yaklaşık 1,8 milyar varil petrol; 6,3 trilyon metreküp (223 trilyon kübik feet) doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir.”
 
ERDOĞAN BU YÜZDEN HEDEF
Bölgedeki rezervler, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’yi, nükleer santrallerin de katkısıyla bu bağımlılıktan tam anlamıyla kurtaracağı için dövizin yükselişini engelleyecek ve kısa bir süre içinde Türkiye’yi dünya ekonomisinde ilk 10’a taşıyacak potansiyele sahip. Batı’nın bu yüzden, Akdeniz enerji havzasında stratejik öneme haiz Libya ile Türkiye’nin ilişkilerini baltalamayı hedeflediği görülüyor. Enerjide bağımsız bir politika izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden Batı’nın hedefinde olduğu da bu raporla anlaşılıyor.
 
AKDENİZ’E BAHRİYE KALKANI
Raporda Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise yaklaşık 400 milyar dolar değerinde 8 milyar varil petrol bulunduğu da belirtiliyor. Raporun son bölümünde Türk Deniz Kuvvetleri’nin Doğu Akdeniz’deki enerji güvenliği sorununa yaptığı katkılar anlatılıyor ve Türk donanmasının 1 Nisan 2016’da Akdeniz Kalkanı Harekâtı’nı (AKH) başlattığı anlatılıyor. Rapor Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nin efsanevi paşası Barbaros Hayrettin’e atıf yapılan şu cümle ile bitiyor: “Barbaros’un torunlarının dostluğu da düşmanlığı da çok kuvvetlidir.”

572 YIL YETECEK REZERV

SON.TV Doğu Akdeniz’de ‘Leviathan’ olarak bilinen bölgenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) karasularını da kapsayan kısımlarındaki petrol ve doğalgaz rezervleriyle ilgili bir rapora ulaştı. Hazırlanan bu önemli rapora göre, ‘Yavru Vatan’ın karasularının bulunduğu bölgede Türkiye’ye 572 yıl, Avrupa ülkelerine ise 30 yıl yetecek ölçüde hidrokarbon (doğalgaz, petrol ve türevleri) rezervi bulunuyor. Raporun en kritik cümlesi;

“2010 yılı tüketim miktarları dikkate alındığında, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin, Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyede olduğu anlaşılmaktadır.”

Rapordan anlaşıldığı kadarıyla bölgedeki rezervler, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’yi, nükleer santrallerin de katkısıyla bu bağımlılıktan tam anlamıyla kurtaracağı için dövizin yükselişini engelleyecek ve kısa bir süre içinde Türkiye’yi dünya ekonomisinde ilk 10’a taşıyacak potansiyele sahip. Batı’nın bu yüzden, Akdeniz enerji havzasında stratejik öneme sahip Libya ile Türkiye’nin ilişkilerini baltalamayı hedeflediği görülüyor. Enerjide bağımsız bir politika izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden Batı’nın hedefinde olduğu da bu raporla anlaşılıyor.

SON.TV’nin ulaştığı raporda, Doğu Akdeniz’deki enerji havzalarının büyüklüğü ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nce hazırlanan bir rapora atfen anlatılıyor:

“Arama çalışmalarının halen birçok bölgede devam ettiği ve olası yeni sahaların keşfi ile ilan edilmiş bu rezervlerin daha da artacağı düşünüldüğünde, enerji bağlamında Doğu Akdeniz’in önemi daha da artmaktadır.
Enerji taşımacılığının ötesinde, Doğu Akdeniz’de bulunduğu ilan edilen doğalgaz ve petrol rezervleri enerji bağlamında ekonomik değere ayrı bir önem kazandırmaktadır. 8 Nisan 2010 tarihinde ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS-US Geological Survey) tarafından yayınlanan raporda, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan bölge olan Levant Havzası’nda 3,45 trilyon metreküp (122 trilyon kübik feetlik) doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği belirtilmektedir. Bu tahmin dünyanın en büyük doğalgaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz’de bulunduğuna işaret etmektedir.”

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin verilerine göre Nil Delta Havzası olarak geçen bölgede yaklaşık 1,8 milyar varil petrol; 6,3 trilyon metreküp (223 trilyon kübik feet) doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğu tahmin ediliyor. Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise yaklaşık 400 milyar dolar değerinde 8 milyar varil petrol bulunduğu da araştırmalar sonucu elde edilen bir başka önemli bulgu. Raporda ‘Herodot’ olarak adlandırılan Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda ise; biri 1,5, diğeri 2 trilyon metreküp olmak üzere toplam 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu belirtiliyor. Şu cümle de raporun önemli cümlelerinden:
“Doğu Akdeniz’de yaklaşık olarak toplam değeri 1,5 trilyon dolar olan 30 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon yatakları bulunduğu değerlendirilmektedir.”
 
‘AKDENİZ’DEKİ ENERJİ KORİDORUNU TÜRK DONANMASI KORUYOR’
Raporda Akdeniz’in sadece bir petrol ve doğalgaz kaynağı değil aynı zamanda enerjinin taşındığı stratejik bir koridor olduğu da kaydediliyor. Raporda Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık yüzde 70’inin Akdeniz üzerinden taşındığı belirtiliyor.

Raporda denizlerimizdeki doğal zenginliklerin korunması için donanmanın önemine vurgu yapılıyor ve KKTC’nin haklarını gasp eden İtalyan sondaj gemisinin faaliyetlerinin engellenmesinin Türkiye Cumhuriyeti Bahriyesi (TCB) tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Raporda şöyle deniliyor:
“Doğu Akdeniz’de son yıllarda keşfedilen ve sadece Akdeniz havzasını değil, geniş Ortadoğu coğrafyasındaki dengeleri de değiştirebilecek özelliğe sahip enerji yatakları ve buna bağlı olarak son dönemde Akdeniz’de artan askeri faaliyetler güçlü bir donanmaya sahip olmamız zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Türk Deniz Kuvvetleri üsleri, gemileri ve yüzer/dalan/uçan tüm unsurları ile 15 Temmuz sonrası dönemde ‘proaktif’ bir harekât anlayışı izleyerek Mavi Vatan’daki çıkarlarımızı korumak için verilecek her türlü görevi yerine getirmeye hazırdır.

İtalyan ENI’ye ait SAIPEM sondaj gemisinin KKTC’nin haklarını gasp eden hakkaniyet ve hukuk dışı faaliyetlerinin engellenmesi bu anlamdaki en somut örnektir. Raporda; Ateş gücünü her olasılık için hazır bulunduran Türk Deniz Kuvvetleri önümüzdeki dönemde de TCG ANADOLU ve MİLGEM gemileri başta olmak üzere envantere katılan yeni gemileri ile gücüne güç katmaya devam edeceği vurgulandı.
Türk Deniz Kuvvetleri’nin ateş gücünü göstermenin yanı sıra diplomasi ve yumuşak güç (softpower) kullanımını da önemsediği belirtiliyor. Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından aidiyeti tartışmalı olduğu iddia edilen ancak uluslararası hukuk normlarına göre bizim Münhasır Ekonomik Bölgemizde olan deniz sahasında araştırmalar yapan Alman bayraklı Maria S. Merian ve İtalyan bayraklı Odin Finder araştırma gemileri sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin izin verdiği sahalarda ve izin verdiği sürece araştırma yapabilmiştir. Diğer taraftan Oruç Reis ve Barbaros sismik araştırma gemileri ile başlayan süreçte ilk sondaj gemimiz Fatih’in de katılması ile yeni bir evreye geçilmiştir.”
 
AKDENİZ KALKANI HAREKÂTI
Raporun son bölümünde TCB’nin Doğu Akdeniz’deki enerji güvenliği sorununa yaptığı katkılar anlatılıyor ve donanmamızın 1 Nisan 2016’da beri bölgede yürüttüğü Akdeniz Kalkanı Harekâtı’na (AKH) ilişkin şu bilgiler veriliyor:

“Doğu Akdeniz bölgesinde stratejik petrol ulaştırmasının güvenliğini tesis etmek ve küresel enerji güvenliğine katkı sağlamak, bölgedeki risk ve tehdit unsurlarına karşı varlık göstererek caydırıcılık sağlamak, NATO’nun bölgedeki, deniz güvenliği çabalarını desteklemek, muhtemel deniz yetki alanlarında sancak/varlık göstermek maksadıyla 1 Nisan 2016 tarihinden itibaren ‘Akdeniz Kalkanı Harekâtı’ icra edilmektedir. Akdeniz Kalkanı Harekâtı kapsamında sürekli olarak 1-2 Fırkateyn, 2 Hücumbot, 1-2 Denizaltı, helikopterler ve deniz karakol uçakları Mersin ve Gazi Magosa limanlarına istinaden görev yapmaktadır.

Bölgedeki Araştırma Gemileri ve Sondaj Platformu faaliyetleri sahilde konuşlu keşif gözetleme sistemleri ve AKH’da görevli gemi ve deniz hava vasıtalarımız tarafından takip edilmektedir. ‘Mavi Vatan’ın yılmaz bekçileri, 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin karşılaştığı kritik ve uluslararası boyuttaki kronikleşmiş güvenlik sorunlarından;

– Doğu Akdeniz havzasında Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hak ve menfaatlerinin korunması noktasında daha önceki dönemlerde örneği görülmeyen ve önümüzdeki yıllarda da Türkiye’nin devlet uygulamalarına örnek teşkil edecek görevler icra etmiştir.

– Kıbrıs’ta doğal gaz arama çalışmasına giren İtalyan şirketi ENI’ye ait sondaj gemisinin gayri meşru faaliyetleri sonrasında Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinin meşru haklarını koruyan Türk Deniz Kuvvetleri GKRY’nin hukuksuz tutumunu önleme ve takip görevi bunun en son örneğidir. GKRY’nin sözde 3 nolu parselindeki sondaj mevkisine intikal eden SAIPEM 12000 sondaj platformu, 23 Şubat 2018 tarihinde Dz. K. K.lığı bağlısı gemiler tarafından icra edilen Askeri Eğitim faaliyetleri ile engellenmiş ve SAIPEM 12000 bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır.”
 
‘RUM KESİMİ DÜŞMANLIK SERGİLİYOR’
Raporun devam kısımlarında Doğu Akdeniz’de yürütülen enerji çalışmalarının Türkiye açısından en önemli parçasının GKRY’nin Ada’nın güneyinde yürüttüğü ruhsatlandırma ve sondaj çalışmaları olduğu belirtiliyor. Raporda GKRY’nin bölgede uluslararası hukuka aykırı olarak tek taraflı yürüttüğü sondaj ve ruhsatlandırma çalışmalarının Türkiye ve KKTC’yi doğrudan ilgilendirdiği belirtiliyor. Raporda şöyle deniliyor:

“GKRY bölgedeki enerji yataklarının paylaşımı konusunda gayri hukuki,  uzlaşmaz ve düşmanlığa varan bir tutum sergilemektedir.

GKRY 2 Nisan 2004 tarihinde tek taraflı ilan ettiği ve Türkiye ile KKTC deniz yetki alanlarını kapsayan MEB sınırları içerisinde kalan 51.000 km2 lik sahada 2006 yılından itibaren enerji keşif çalışmalarına başlamış, elde ettiği sismik verilere dayanarak 2007 ve 2012 yıllarında uluslararası ihaleye çıkmış, TOTAL, ENI, PETRONAS, GAZPROMBANK gibi şirketlerden teklif alabilmeyi başarmıştır.”

Rapor Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nin efsanevi paşası Barbaros Hayrettin’e atıf yapılan şu cümle ile bitiyor:
“Barbaros’un torunlarının dostluğu da düşmanlığı da çok kuvvetlidir.”