SON TV

Lösemi ile mücadelede yeni umut: Car T hücre tedavisi

Hastadan alınan kanın laboratuvarda kanserle mücadele eden T hücrelerinden zenginleştirilerek tekrar hastaya nakledildiği "Car T" hücre tedavisi, lösemi, lenfoma ve miyelom hastaları için umut ışığı oldu. Yöntem, İspanya'da son evredeki yedi lösemi hastası üzerinde uygulandı ve olumlu sonuç alındı.

Lösemi ile mücadelede yeni umut: Car T hücre tedavisi

Türk Hematoloji Derneği (THD) tarafından Antalya’da yapılan Ulusal Kemik İliği Transplantasyonu ve Hücresel Tedaviler Kongresine, İspanya’da son evredeki yedi lösemi hastası üzerinde uygulanan ve olumlu sonuç alınan “Car T” hücre tedavisi damga vurdu.

THD Genel Sekreteri Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, kanserle mücadelede yeni yöntemlerden biri olan “Car T hücre tedavisi” hakkında şunları söyledi:

“Car T hücre tedavisi, bağışıklık sisteminin bir parçası olan ve T lenfosit adı verilen beyaz kan hücrelerinin laboratuvarda belli bir kanser türüne karşı duyarlı hale getirilerek hastaya verilmesi ilkesine dayanmaktadır. Car T hücre tedavisinin nasıl çalıştığını daha iyi anlamak için bağışıklık sistemi ve kanser ilişkisi hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak yardımcı olabilir. Bağışıklık sistemi, vücuda yabancı maddeleri bu maddelerin yüzeyinde bulunan ve antijen adı verilen yapılar aracılığıyla tanır ve imha eder. Kanser hücreleri de yüzeylerinde bulunan özel bazı antijenlere sahiptir, ancak bağışıklık sistemi hücreleri (özellikle T lenfositler) bu antijenleri her zaman tanıyamaz, dolayısıyla kanser hücrelerinin vücuda yabancı olduğunu anlamakta zorluk çeker. Bu durum kanserin yayılmasını kolaylaştırır. T lenfositler bir kanser hücresinin antijenini tanımak için reseptör adı verilen yapıları kullanırlar. Reseptörlerin yardımıyla kanser hücresi üzerindeki antijene yapışıp onu ortadan kaldırırlar. Ancak uygun reseptöre sahip değillerse kanser hücresine bağlanamazlar ve hücrenin imha edilmesine yardımcı olamazlar.”

“CAR T HÜCRE TEDAVİSİ UYGULADIĞIMIZ 7 LÖSEMİ HASTASI, HASTALIĞI YENDİ”

“Car T” hücre tedavisinin uygulayıcılarından İspanya’daki Josep Carreras Leukaemia Research Institute’den Dr. Alvaro Urbano Ispizua, tedavi amacının hastanın kendi kanserini daha iyi tanıyıp kaldıracak şekilde, hastanın T hücrelerini genetik olarak değiştirmek, bir anlamda eğitmek olduğunu vurguladı.

Herhangi bir kemoterapi ilacının hastaya verildiği zaman hastanın vücudunda saatlerce dolaştığını anlatan Ispizua, şöyle konuştu:

“Car T hücre yöntemiyle içeriye verdiğiniz şey, hastaya ait bir hücre. Sadece eğitim almış bir hücre. O hastanın kanında aylarca ve yıllarca kalıyor. Sadece hastalığı ortadan kaldırmak değil tekrar etmesini engellemek açısından da büyük bir anlayış değişikliğidir. Tedavi hasta için çok kolay ancak yöntemi uygulayacaklar için son derece karmaşık bir yöntem. Hastadan sadece kan alınıyor, bağışıklık sistemi hücreleri toplanıyor. Onların içerisine üç tane yeni gen yerleştiriliyor ve bu çoğalan hücreler, yeni genetik değişiklikle birlikte tümörü tanıyacak şekilde genişliyor. Daha sonra hastaya geri veriliyor. Şimdiye kadar akut lösemi tanısı olan ve birçok ilaca dirençli olduğu bilinen 7 hastada uyguladık ve hepsinde hastalığı ortadan kaldırdı. O zamana kadar yapılan tedaviler hiçbir işe yaramazken, bu yeni tedavi yöntemiyle bağışıklık sisteminin eğitilmesi ve kansere duyarlı hale getirilmesi yöntemiyle lösemi ortadan kaldırıldı.”
Tedavinin şu an itibariyle Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’de yapılabildiğini anlatan Dr. Alvaro Urbano Ispizua, kendilerinin bunu Barselona’da akut lösemi üzerine yaptıklarını, gelecekte lenfoma ve miyelom kanserlerinde de bunu deneyeceklerini açıkladı.

“TÜRKÖK DONÖR BULMADA YURT DIŞINA BAĞIMLILIĞIMIZI AZALTTI”

Türk Hematoloji Derneği (THD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan ise Türkiye’deki kemik iliği nakli ve kemik iliği merkezlerinin durumuna değindi. Türkiye’de 84 kemik iliği nakli merkezi bulunduğunu söyleyen Dr. Özsan, akraba taramalarında donör bulamayan ciddi sayıda hasta olduğunu ve TÜRKÖK’ün donör bulmada yurt dışına bağımlılığı azalttığını söyleyerek şunları aktardı:

“Akrabalarından yüzde 30 hasta verici bulabiliyordu. Akraba dışı uyumlu ilik örneklerinin elde edilmesi vardı. Bu noktada TÜRKÖK attığı adımlarla yaklaşık 300 bin kişilik donör havuzu oluşturdu. Birçok yönden bu işimizi kolaylaştırdı. Hızlı hareket ederek, donör bulmada yurt dışına bağımlılığımızı azalttı.”

Sağlık Bakanlığı’nın, hematopoietik kök hücre nakli tedavisi olması gereken hastalar için oluşturduğu Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi’nin adının TÜRKÖK olduğunu belirten THD Yönetim Kurulu Araştırma Sekreteri Prof. Dr. Meltem Kurt Yüksel, projenin amacının, Türkiye’de kemik iliği nakli olması gereken hastalar için bir Kemik İliği Bankası oluşturulması ve bu bankaya gönüllü olarak kemik iliği veya kandan elde edilen kök hücre bağışlamak isteyen bağışçı adaylarının bulunmasının olduğunu vurguladı.

“290 BİN GÖNÜLLÜ VERİCİ”

Geçmişte Türkiye’de kemik iliği bankacılığının, 1999 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan TRİS ve 2006 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan TRAN adlı iki banka aracılığıyla yürütüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Yüksel, “Gönüllü verici sayısını artırabilmek, sistemin daha etkin ve verimli çalışabilmesini sağlamak amacıyla TÜRKÖK projesi hayata geçirildi. Sağlık Bakanlığı tarafından 1 Nisan 2015 tarihinde faaliyete geçirilen TÜRKÖK Projesi kapsamında kemik iliği nakli için bekleyen hastalar ve çok sayıda gönüllü vericiye ait bilgilerin depolandığı Kemik İligi Bankası, doku tiplendirme laboratuvarı ve gönüllü verici kazanımı programı yer alıyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Yüksel, belirlenen merkezlerde bugüne kadar 290 bin gönüllü vericinin kaydının alındığını bildirdi.

“BEKLEME SÜRESİ GERİLEDİ”

TÜRKÖK’ün kısa süre içinde yurt dışı taramalarına da başlayacağını işaret eden Prof. Yüksel, “TÜRKÖK bize donör bekleme süresini kısalttırdı. 5-8 ay olan bekleme süresini 88 güne gerilettirdi. Bu da tanı konduktan, nakle kadar geçen süre için geçerlidir. Bu büyük bir başarıdır. Verici bularak 600’e ulaştı nakil sayımız 10 kadarı yurt dışına gitti. Sağlık turizmi kapsamında Türkiye’ye gelen hastalara da kök hücreden nakil yapılıyor” ifadelerine yer verdi.

Yüksel, donörler üzerinde yapılan bir ankette yüzde 80’inin ya aynı hastaya ya da bir başka hastaya yeniden verici olabileceklerini söylediklerini bildirdi.

Ntv