SON TV

Cansız’dan Öcalan’a: Terbiyesizlik etme!

Fransa'nın başkenti Paris'te Sakine Cansız'ın öldürülmesinin ardından teröristbaşı Abdullah Öcalan ile Cansız arasındaki ilişki tartışma konusu oldu. Nişanlısı Mehmet Şener terör örgütü PKK tarafından 1991 yılından öldürülen Sakine Cansız ile Öcalan'ın arasının ise bilinenin aksine iyi olmadığı belirtiliyor.

Cansız’dan Öcalan’a: Terbiyesizlik etme!

Bu durum “Temmuz Çözümlemeleri ve Talimatları” adlı bir kitaba da yansıyor. Yer Bekaa vadisi. 1991 yılında Selim Çürükkaya ve Sakine Cansız cezaevinden çıktıktan sonra Bekaa vadisine gitti. Vadide yaşananlar kitapta şöyle anlatılıyor:

“Öcalan’ın vaizlerine inanmamış ve onun saldırılarına maruz kalınca, Bekaa’daki akademinin yönetiminde görevli olan Selim Çürükkaya’nın eşi Aysel tarafından Selim ile Sakine’ye karşı kullanılır. Buna karşı Selim, Aysel’e ‘seni bize karşı kullanıyor, eş ilişkilerini kullanarak bize boyun eğdirmeye çalışma’ der. Bu sözleri Diyarbakır cezaevinde itirafçı Bekaa’da ise komutan olan Mecit Gümüş duyar ve durumu Öcalan’a ispiyon eder. Bu durum karşısında paniğe kapılan Öcalan ders platformuna gelir ve:

Öcalan: Halâ kendini sivri uç gibi dayatan tarzlar var mı?

Dr. Baran: Evet Başkanım, bunca çözümlemelere rağmen dayatmalar vardır.

Öcalan: Örneğin ne gibi?

Dr. Baran: Örneğin Selim arkadaş kendini dayatıyor.

Öcalan: Dün sorunu temel esaslarıyla, mücadele ve insanlık esaslarına göre nasıl bir yaklaşım içinde olunması gerektiğini oldukça açık koymuştum; bunu anlamamak, bunun gereklerini yerine getirmemek alçaklıktır ve cezalandırılması gerekir. Burası dingonun ahırı değildir, herkes gelip ‘böyle yaparız’ desin. Sizin bunu bana getirmeniz bile suçtur. Sizi de onlarla birleştirir atarım. Ben hergün sorunlarınıza çözüm getirirken siz neler yapıyorsunuz? Zindan direnişçilerine yakışır tavırlar içinde olmanız gerekirken siz kendinizle oynuyorsunuz. Biraz saygılı olmayı bilin, saygılı olmayı öğreneceksiniz. Yoksa nefes aldırtmayız size, kendinize gelin. Dördü de suçludur, bunları buradan atacağız. Başka buna bulaşan var mı? Kim var başka? Size şimdilik söz hakkı yoktur. Başka bu sorunu körükleyen var mı? Tahmininize göre kendini böyle dayatan, alçakça provakatif bir ortamı geliştirmek isteyen var mı? Ben size şunu söyledim; dünyanın insanlık kitabında olmayan en büyük saygısızlığı yaşadım; tek bir saat iki kelime bile parti ortamına getirmedim. Nasıl siz bundan bir sonuç çıkarmadınız? Nasıl biraz saygılı olmayı bilmediniz? Nasıl rezilce, serserice bir yaklaşımın içinde halâ bulunuyorsunuz?

Sakine oturduğu yerden ayağa kalktı: Abdullah arkadaş, çok ciddi konulardır bunlar.

Öcalan: Git dışarı!

Sakine: Söz hakkı istiyorum

Öcalan: Sahtekârlık yapma!

Sakine: Söz hakkı.

Öcalan: Sahtekârlık yapma, söz hakkı yoktur! Sahtekârları tecrit ediyoruz. Sizi üç-dört gün tecrite alıyoruz!

Bunları Sakine’nin yüzüne karşı söyleyen Öcalan, yönetimde komutan olarak görevli olan Medya’ya dönerek: Sen de sahtekârsın! Niye provakasyonu geliştirdin? Sahtekâr! Niye geliştirdin? Dünkü çözümleme yeterli miydi, değil miydi, anladın mı, anlamadın mı, niye saygısızlık yapıyorsun?

Sakine karşısında dikilerek: Konuşmak istiyorum, tamam ne yapıyorsanız yapın konuşmak istiyorum.

Öcalan: Serseri!

Sakine: Hayır bu şekilde hakaret edilemez. Terbiyesizlik etme

Öcalan: Gidersin bağlı olduklarına izah edersin.

Sakine: Ama Ko…

Öcalan : Defol ortamımızdan!

Sakine: Çok ciddi şey…

Öcalan: Dördünüz de; Selim, Aysel, Sakine, Cahide çıkın!

Öcalan’ın böyle bağırmasıyla yerlerinden fırlayan silahlı gerillalar, adından söz edilen kişilerin kollarından tutarak karga tulumba dışarı çıkardılar.”