Öcalan’ın Mesajı ve Yargı

Bu hafta Hukuki Gündemde Hükümetin, Öcalan ile dolaylı görüşmeleri neticesinde Öcalan tarafından kaleme alınarak hitap edilen mesajın neticesindeki hukuki sonuçları ve oluşabilecek Yargı açıklarına değineceğim. Açıklamalarım şahsi görüş ve siyasi neticeleri üzerine olmayacak. Sonuçta siyaset bilimi şahsi uzmanlık alanım dışında olduğundan, sadece ortaya çıkabilecek hukuki ihtilaflara değinmek istiyorum.

Son bölümde ilginç bir başlık olacak, Öcalan, PKK Terör Örgütüne silah bıraktırır ve fesih ettirebilirse Pişmanlık Yasasından yararlanabilir mi? Yeniden yargılanmasının önü açılır mı?

Yazımda, gelişen sürece ilişkin ana başlıklara değinecek, karşılıklı söylem ve güvencelerin paralelinde, hukuki altyapı ve boşlukları tespit etmeye çalışacağım.

KCK/PKK Kanadı ve Öcalan’ın Mesajı,

En kısa anlatım ve konu başlıkları ile Öcalan mesajında;

• PKK’nın silahlı yapılanma misyonunu tamamladığını,
• Mücadelenin silahlı kanattan çıkarak siyaset arenasında icra edilmesi gerektiğini,
• Silahlı kanatın ülke sınırları dışarısına çıkmasını,
• PKK örgütünün Türkiye Cumhuriyeti toprağının bölünmesi neticesinde Kürt Ülkesi kurulması fikrinden vazgeçerek Misak-ı Milli sınırlarına uyulacağını, etnik faşizme karşı olunduğu ve Türk, Kürt kardeşliğini savunması gerektiğini açıkladı.

Bu açıklamaların ve verilen mesajın daha doğrusu çağrının, gerek Kandil/PKK örgüt kanadı cephesince de olumlu cevaz bulması, gerekse KCK yapılanması harici kanatlarınca da uygun bulunması ile örgüt içinde gerekli uzlaşı sağlanmış şeklinde yorumlanmaktadır.

Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükümet Kanadı Yönünden,

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Syn. Recep T. ERDOĞAN’ın beyanları ve gerekse Bakanlar Kurulu ile Hükümet çatısı verilen mesaj ve dolaylı iletişim neticesinde oluşan irade, Öcalan’ın verdiği mesaj ve çağrının uygulanmasına uygun zemin ve koşulların sağlanması yönünde olacak, bu konuda özellikle Syn Başbakan Recep T. ERDOĞAN’ın sağlamayı uygun bulduğu koşullar olarak;

• Ülkeyi terk edecek örgüt mensuplarına terk izninin verileceği,
• Terk etme fiili sırasında örgüt mensuplarının güvenli çıkışının sağlanacağı,
• Güvenli Çıkışın Kolluk veyahut Askeri Kortej ile sağlanma ihtimali,
• Siyasi arenada gerekli düzenlemelerin yapılacağı,
• Sulh-u Sükun (Sınır Ötesi Operasyonların Durdurulması),
• Genel anlamda yapılan PKK örgütüne yönelik silahlı operasyonların durdurulması,

Şeklinde verilen beyan ve güvenceler ile gerekli ortamın sağlanacağı yönünde açıklamalar olmuştur. Burada “anlaşma”, “sulh”, “taahhüt” gibi literatürde denklik şartı aranan yapılar için kullanılan terimler uygulanamayacağını belirtmek gerekir. İllegal örgütler ile devlet arasında bu terimlere denk haller hukuken mümkün değildir.

CEZA MEVZUATI VE YARGI YÖNÜNDEN BAŞBAKANIN GÜVENCESİ VE HUKUKİ SONUÇLARI;

1- ÜLKEYİ TERK EDECEK ÖRGÜT MENSUPLARININ, ASKERİ KORTEJ GİBİ ŞEKİLLERLE GÜVENLİ TERKİN SAĞLANMASI;

Ceza Kanunlarımız ve özellikle Kolluk ve Güvenlik Güçleri ile ilgili kanunlarla, Terörle Mücadele Kanunu açıktır. Buna göre Başbakanımız Syn. Recep T. ERDOĞAN’ın taahhütleri arasında gösterilen ve ülkeyi terk edecek örgüt mensuplarının güvenli çıkışı için sağlanacak gerek kortej gerekse güvenlik önlemlerinin nasıl uygulanacağı sorusudur. Kanunlarımız suçlamalara uyan tanım ve koşullar neticesinde faillerin yakalanması gerektiğini, özellikle güvenlik kuvvetlerinin resen tatbik etmesini zorunlu tutmaktadır. Buna göre Terörle Mücadele Kanunu tanımına uyan ve fail niteliğindeki kişilerin ülke çıkışını ve güvenliğini sağlamak aslında o güvenlik güçlerince kanuna göre suç teşkil etmektedir. Burada düzenleme yapılması icap eden bir kanun açığı olacaktır. Aksi takdirde ilgili Cumhuriyet Savcılığı, güvenlik güçleri ve belki Syn. Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunarak soruşturma başlatırsa bunun önüne geçemeyebiliriz. Tedbirlerin hukuksal düzenleme yolu ile de sağlanması icap edecektir.

2- BENZER SUÇLARDAN TUTUKLU VEYAHUT HÜKÜMLÜ KİŞİLERİN DURUMU;

Başbakanın verdiği güvence ve yapılan hukuk düzenlemeleri ile bu örgüt mensuplarının ülke dışına çıktığını farz edelim. Bunun neticesinde bu ve benzeri suçlardan tutuklu veyahut hükümlü kişilerin yasal durumu ne olacaktır. Objektif Hukuk Kuralları ve Eşitlik İlkesi neticesinde bir hukukçu olarak değerlendirmemiz gereken konulardan biridir. Buna benzer olarak tutuklu ya da hükümlüler Mahkemelerden “bizde ülke dışına çıkmak istiyoruz” diyerek aynı haklardan yararlanma talebinde bulunması halinde ne yapacağımız veyahut nasıl bir yasal zemine oturtacağımız da önem arz etmektedir. Yazımın başında da değindiğim gibi şahsi fikir ve duygulardan arınmış olarak, hukuk kuralları nezlinde düşünülmesi gereken konulardan olduğunu belirtmek isterim. Güvencenin hükümet çatısı altında sağlanarak ülke dışına çıkan örgüt mensuplarına tanınacak bu hakkın, yargılanan kişilere tanınmaması ihtimalinde düşüneceğimiz sonuç, burada ikilem arz eden bir neticenin oluşacağı halidir.

3- TERÖRLE MÜCADELE KANUNU VE NETİCESİ;

Şu an ki Terörle Mücadele Kanununun bu sonuca ihtimal vermediği, yasal yaptırım ve suçun muhteviyatı düşünüldüğünde, Terör Suçu ve muhatap kanunun nasıl uygulanabilir bir hale getirileceği konusu Hükümet tarafından düşünülecektir.

Bu durumda fail olan örgüt mensuplarının hukuken hangi şekilde ele alınacağı önemlidir. Sonuçta PKK ve KCK halen bir Terör Örgütüdür. Yargı, Devlet ve Uluslar arası arena tarafından da bu şekilde tanınmaktadır.

Bu konu teamül ve gelişigüzel bir halde uygulanması, ülkemiz yargı sistemi içerisinde mümkün olmayacaktır. Yasa tarafından suçun faili olan kişilerin suçlamadan ancak, suçun vasfının değişmesi, kanun üzerinde düzenlemelerin yapılması, sanıklar yönünden ise suçun aynı kalması halinde dahi genel/özel af sağlanması ile yargı süzgecinden arınmış olabilecekleridir. Bu arınma da kendine münhasır birçok riski devamında getirebilir. Çok ikilemli bir denklem söz konusu. Toplum terör eylemlerinin olmadığı huzurlu bir ortam istiyor ve gelişmeler bu yönde ilerliyor iken en zor adım, yasal düzenlemeler yönünden olacak gibi durmaktadır.

4- SUÇLULARIN İADESİ YÖNÜNDEN;

Şayet yasal düzenlemeler olmadığını, bu terklerin sağlandığı ve örgüt mensuplarının çıkış yaptığını düşünelim. Bu durumda yasa gereği hakkında dava süreci bulunan örgüt mensuplarına ait dosyalar ne olacak, bu örgüt mensupları ile ilgili suçluların iadesi yönünde kanun Mahkemelerimiz tarafından ne şekilde ele alınacak. Çıkışı yapan örgüt mensubu bulunduğu ülke tarafından yakalanıp ülkemize iade etmesi halinde yargılanacak mı? Kanunumuza göre evet yargılanacak ve cezai müeyyideler gereği ne ise o şekilde uygulanacak. Ancak bu konuda gelecekte oluşabilecek riskleri de düşünmek gerekir.

5- PKK EYLEMLERİNE FARKLI YÖNLERDEN DEVAM EDERSE;

KCK-PKK terör örgütü, elde ettiği güvence ile silahlı kanadını ülke dışına çıkarmış olsa ve silahlı yapısından vazgeçmiş olsa dahi, ülkemiz içerisinde sahip olduğu güç, hukuka aykırı şekilde edinilen gelir ve sosyal yapı üzerindeki riskin durumu nasıl analiz edileceğidir. Yani bitmemiş bir risk söz konusu. Terör Kanununda muhtemel değişiklikler de çok düşünülmesi gereken bir konu. Neticesinde bir aklanma da olmamalı. Kanun verilen mağduriyetlerden yola çıkarak cezalandırmaya giden bir kurumdur. Burada kanunun sağlaması gereken temel menfaat silahlı veyahut silahsız, fark etmeksizin, toplum üzerinde tehlike arz eden örgüt yapılarının, devlet için zafiyet yaratmasını önlemek olmalıdır. İyi niyetli hamlelerin gelecek süreçte daha büyük zarar ve tehlikelerin önünü de açmamasına gayret edilmesi lazımdır.

6- SİLAHI BIRAKIP EVİNE DÖNEN ÖRGÜT ÜYESİ DURUMU;

KCK-PKK terör örgütü mensupları arasında, silahlı örgüt üyesi olup ta, ailesi ve evi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olan kişilerin durumunun ne olacağıdır. Vatandaşlıktan çıkmayacak ve ailesi ile ülkeyi terk etmeyecek ise bu örgüt mensupları eninde sonunda kendi şehrine dönmek isteyecektir. Bu durumda ise yasa gereği haklarında Terörle Mücadele Kanunu kapsamında önemli bir yargılama süreci oluşacağıdır. Yukarıda da değindiğim gibi yasal düzenlemeler örgüt mensubunun hangi şekilde ele alınacağı konusuna gelmektedir.

7- BENZER TERÖR ÖRGÜTLERİ DE AYNI TALEPTE BULUNURSA;

Ülkemizde kanadı farklı birçok terör örgütü faaliyet göstermektedir. Bu durum aslında siyasi arenada olduğundan fazla hukuk alanında bir yeni döneme girildiği anlamına gelir. Bu bir fesih ve terk halinde yargılanmama güvencesi sonucunu da doğurmakta mıdır sorusu. TCK m 221’de ele alınan Etkin Pişmanlık ve örgütün feshi halinde sağlanan bir yasal affetme mi haline geleceğidir. Kanuna göre Pişmanlık hali ancak örgütlerin eylem yapmaması halinde cezalandırılmayacağı sonucunu oluşturmakta iken, şu an ki süreç eylem sahibi bir örgütün mensuplarına tanınan hak anlamına geliyor. Bu da kanuna tezat bir durum oluşturur.

8- ÖCALAN ÖRGÜTÜ ÇEKİLMEYE VE SİLAH BIRAKMAYA İKNA EDERSE “PİŞMANLIK” YASASINDAN YARARLANIR MI?

Bana göre konunun en kallavi noktası. Aslında çok da enteresan bir nokta. Kısaca açıklamaya çalışacağım. Ceza Kanununa göre örgütü dağıtmak da bir pişmanlık ve ceza indirimi nedeni. Yani PKK terör örgütü lideri olan Öcalan, bu mesajı ile terör örgütünü silah bırakmaya ikna eder ve eylemlerine son verdirirse, yeni bir yargılama talebinde bulunur mu? Yasalarımız buna cevaz verir mi?

Ceza Kanunumuzun “Etkin Pişmanlık” başlıklı kısmında, “… örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz…” denmektedir. Ancak Öcalan için bu durum söz konusu değildir. Çünkü yasa aynı zamanda “…suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtma…” şartını aramaktadır. Ayrıca bu pişmanlık sadece örgüt suçlamasına konu cezaya ilişkindir. Yani kişi sorumlu olduğu eylemlerden bir indirime gidilmesini talep edemez. Öcalan sadece örgüt kurmaktan değil, aynı zamanda bu terör örgütünün eyleme geçirdiği tüm suçlardan da mesuldür. Öcalan’ın mesaj ve talebi kendisine yasal indirim sağlamayacaktır. Yani PKK terör örgütü lideri Öcalan herhangi bir yeniden yargılanma talebine sahip değildir.

SONUÇ OLARAK, çok ince ve buzlu bir zeminde bulunmaktayız. Bir yandan geleceğe yönelik bitirilmek istenilen bir terör yapısı var iken diğer yanda bu güne kadar ödediğimiz bedeller vardır. Verdiğimiz şehitler, kayıplar, huzursuzluk, toplumsal tedirginlik… gibi acılarımız. Terörün bitmesi hepimizin arzusu ancak dediğim gibi bu güvence kimse için bir hukuki zırh haline getirilmemeli, hukuki düzenlemeler ileride kötüye kullanılabilir bir şekle çevrilmemelidir. Sonuçta karşımızdaki terördür…


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version