SON TV

Yalanın hayatımızdaki yeri

Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Uzm. Dr. Mehmet Yavuz yalanın hayatımızdaki yerini SON.TV için anlattı

Yalanın hayatımızdaki yeri

ÖZEL HABER –

Kimler daha çok yalan söyler, hangi kişilik tipindeki insanlar?

Anti sosyal kişilik bozukluğu olan kişiler sürekli yalan söyleme, kişisel çıkarı ve zevki için başkalarını kandırma, dürüst olmama eğilimindedirler. Sosyal iletişim becerileri güçlü, ifade etme becerisi olan, ince düşünen kişilerin yalan söyleseler dahi yalan söylediklerini çok belli etmedikleri ortaya çıkmıştır.

En çok kadınlar mı yoksa erkekler mi yalan söylüyor?

Erkekler daha fazla oranda kendine yönelik, kadınlar ise başkasına yönelik yalan söyler. Alkol kullanımı yalan söyleme de tetikleyici bir unsurdur. Özellikle bazı erkeklerin alkol kullanımı esnasında kendileriyle alakalı abartılı yalan söylediklerine hepimiz şahit olmuşuzdur. Kişisel kanaatim; erkekler daha çok yalan söyler ama kadınlar daha iyi yalan söyler. Dolayısıyla kadınların daha donanımlı ve inandırıcı yalan söylediklerini ifade etmemiz hiç de yalan olmaz…

Yalan söylemek genetik olabilir mi, anne babadan geçer mi? Bir anne-baba evde devamlı yalan söylüyorsa çocuk da yalana alışabilir mi?

Yalan, bir çeşit davranış bozukluğudur. Her çocuk saf ve temiz olarak dünyaya gelir. Yalan söylemede genetik aktarımın bir rolü olmaz. Anne-baba kardeş ve çevre ilişkileri belirleyici unsurdur. Çocuk anne ya da babanın veya kendisine rol model olan abi ve ablaların ya da çevresindeki arkadaşlarının zor durumda kalıp sıkıştıkları dönemlerde yalanlarına şahit oluyorsa, bunu bir savunma ve kaçınma davranışı olarak benimseyebilir. Ebeveynler günlük hayat içerisinde yalan söyleme davranışının kötü olduğunu çocuğun anlayabileceği şekilde davranışlarında göstererek öğretmelidir.

Yalan söylemek gerçekten zeka mı gerektirir?

Toronto Üniversitesinin yaptığı araştırmada, yalan üretirken kullanılan karmaşık beyin işlevlerinin çocuğun zekasının göstergesi olduğu bildirildi. Şunu belirtelim ki, çocuklarda olsun erişkinlerde olsun yalan becerisi, matematiksel zeka (IQ) ile değil daha çok sosyal zeka (EQ) düzeyi ile alakalıdır. Sosyal zeka düzeyi ne kadar yüksekse, söylenen yalanın inandırıcılığı da o kadar ikna edici olmaktadır. Dolayısıyla zeka düzeyi, sadece yalanın inandırıcılığı ve ikna ediciliği ile doğru orantılı olup, zeki olmayanlar da yalan söyleyebilir.

Yalan söyleyen bir kişinin vücudunda ne gibi tepkiler olur, yüzü burnu mu kızarır, elleri mi terler/titrer, göz kapaklarını mı kırpıştırmaya başlar?

Araştırmacılar, yüz ifadelerinin ve sözel ipuçlarının, beden hareketleri ve sesin tonuna göre daha kontrol edilebilir olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buna göre, beden hareketlerini ve sesin tonunu kontrol etmek zor olduğu için insanlar yalan söylediklerini daha kolay bir şekilde ele vereceklerdir. ‘Yalan makinesi’de konuşma esnasında sözel ipuçlarını ve bedensel tepkimeleri değerlendiren testlere bakılarak geliştirilmiştir. Nitekim yalan söyleme esnasında ses perdesinin değişmesi, terleme, ellerde titreme, nabzın yükselmesi gibi bedensel tepkimeler, elektronik cihazlarla tespit edilebilir. Yalan söyleyenlerin davranışları, doğruyu söyleyenlere göre daha az kendiliğinden olarak görülmekte ve doğal hallerini muhafaza edememektedirler. Ayrıca, bu kişilerin davranışlarının bütün yönlerini aynı anda kontrol etmedeki başarısızlıkları, sözel ve sözel olmayan davranışlarında tutarsızlığa neden olur.

Bir kişi söylediği yalanlara inanıp kendini o dünyada yaşadığına iyice inandırmaya başlamışsa, asıl tehlike o zaman mı başlar?

Yalan söylemek bir hastalık değil, bir tür davranış bozukluğudur. Kişi söylediği yalanlar ile yaşamaya başladığı andan itibaren bunu bir hastalık olarak değerlendirmeye almak gerekir. Kişinin günden güne gerçeklerle bağlantısı kopar. Dış dünyayı algılama biçimi bozularak psikoza gidiş olabilir. Bu noktadan itibaren olay psikiyatrik bir tablo hali arz eder ve tedavi edilmesi gereken bir durum olur.

Zararsız beyaz yalanlar ne zaman tehlikeli olur?

Kişinin kendini korumak ve kaygıdan uzaklaşmak üzere söylediği yalanlar ancak bir başkasının hayatına zarar verip, etkilemediği müddetçe beyaz yalan olabilir. Ya da bir başkasının kendini iyi hissetmesi ve mutlu olması için veya dargın iki kişinin (örneğin evli çiftler, kardeşler) arasını düzeltmek için pembe yalanlar söylenebilir.

Fakat bu ayrım sosyal bir varlık olan insanın kontrol edebileceği bir mekanizma değildir, dolayısıyla yalanın siyahı, beyazı, pembesi, kırmızısı olmaz. Diğer taraftan beyaz ya da pembe yalanlar, sadece geçici çözümler üretmekte kalmayıp aynı zamanda asıl problemin çözülmeden kalmasına da neden olur.

Beynimiz çok sevdiği bir insanın yalanını yakalayıp hayal kırıklığı yaşadığında nasıl tepki verir?

Çok sevdiğimiz ya da önem verdiğimiz bir insanın yalanını ortaya çıkardığımızda şüphesiz bu her iki taraf için bir travma oluşturur. Buna bağlı olarak ta yoğun bir kaygı ve anksiyete hissedilir. En önemlisi güven probleminin ortaya çıkmasıdır. Bazen de o zamana kadar herhangi bir şikayeti olmayan kişide, aniden şiddetli baş ağrısı, baş dönmesi oluşabilir hatta kendisini bir süre yatağa mahkum edecek bel ve boyun ağrıları ortaya çıkabilir.

Karşımızdakinin yalan söylediğini en kolay nasıl anlarız?

Yalan söyleyen insan, konuştuğu kimseyle göz göze gelmemeye çalışır. Göz göze gelmemek için gözler daha çok sağa ve sola kayar. Kirpikler daha fazla açılıp kapanır. Yalan söyleyen kişi konuşurken gözleri belli bir noktaya diker. Eğer gözler yere doğru belli bir noktaya bakıyorsa geçmişle, gözleri tavanda bir noktaya doğru bakıyorsa gelecekle ilgili yalan söyleme eğiliminde olduğunu gösterir. Ayrıca yalan söyleyen insanın yanaklarında ve kulaklarında hafif hafif kızarmalar oluşur.

Nasıl ki utanan ve üşüyen insanın yanak ve kulakları kızarırsa yalan söyleyenin insanında yalan söylediği zamanda vücudun en hassas noktası olan yanak ve kulaklarda da kan dolaşımına bağlı olarak kızarmalar olacaktır.
Yalan söyleyen kişi sorulara kısa ve kestirme cevaplar verir. Daha çok evet, hayır, her halde, bilmiyorum gibi cümleler kurar. Bu şekilde kestirme cevap vermelerindeki amaç fazla konuşarak yalanının ortaya çıkmamasını sağlamaktır.

Eğer bir çocuk yüzünü çevirerek ya da sırtını dönerek konuşuyorsa, büyük ihtimalle yalan söylüyor demektir.
Ayrıca çok bilinen fakat karıştırılmaması gereken gözlenebilir bir davranış da kişinin çok kere yüzüne dokunmasıdır, her insan konuşurken yüzüne dokunabilir fakat yalan söyleyen insanlar farkında olmadan birkaç kez aynı davranışı tekrar edebilir.

Örneğin kişinin burnuna dokunması, elini çenesine koyup bir süre sonra tekrarlaması tipik davranış örüntüleridir.
Tüm bunların altında yatan sebep kişinin kaygı düzeyinin yükselmesidir. Yalan söylemek genelde beynin sağ hemisferinin organize ettiği bir davranıştır. Beyin ile beden arasında çapraz bir ilişki olduğundan ve bedenin sol tarafını sağ beyin idare ettiğinden yalan söyleyen kişi de sol el ve ayak hareketlerini daha yoğun görebiliriz.

ETİKETLER: