Uluslararası Ticari Sözleşmeleri ve risk

Uluslararası ticarette bazı hallerde taraflar, ödemenin şekline dair ilişkilerini yazılı olarak düzenlerken, işin maddi hukuk yönünü ise sözlü olarak yapılan bir anlaşmaya bırakmaktadırlar. Ancak bu durum, özellikle milletlerarası yapılan ticarette, pek çok ihtilafın kaynağını oluşturmaktadır. Bu tür risklerin minimize edilmesinde ilk yol, ticari ilişkilerde maddi hukuka ilişkin düzenlemelerin her zaman yazılı olarak yapılması ve ödeme şekli en yaygın ve güvenilir akreditif olsa dahi, buna ilaveten mutlaka yazılı bir satış sözleşmesinin de imzalanması ileri de çıkabilecek ihtilafları önleyici niteliktedir. Bu arada şunu unutmayalım ki akreditife eklenen satış sözleşmeleri bankalar için değil sadece taraflar arasında bağlayıcıdır ve bu iki sözleşmenin çeliştiği, ödemeye ilişkin konularda akreditif hükümleri esas alınacak, bunun dışında kalanlar için ise satış sözleşme hükümleri geçerli olacaktır. Akreditif sözleşmesinin şartlarını aynen satış sözleşmemize eklemek, vadeleri gerçek şekilde belirtmek ancak kesin miktar ve değerler belirtmekten imtina etmemiz de önemli unsurlardan biridir.

Malın sözleşme şartlarına uymaması riskine karşı alıcının, satıcı taraf yerine yetkili üçüncü kişilerce, malın kalite, miktar ve özellikleri itibariyle uygunluğunu belgeleyen ‘’Gözetme Raporu’’ talep etmesi, alıcının kendi yetkilisini satıcıya göndererek denetimi gerçekleştirmesinden daha güvenli bir yoldur. Bu hallerde, uygulamada satıcı, alıcı yerine ödemeyi yaparak, akabinde bu bedeli kendisinden tahsil edebilecektir. Gözetim şirketini seçerken, bunun çok uluslu olmasına ve ticari camiada kabul gören itibarlı bir firma olmasına dikkat etmeliyiz.

Hard Ship Klozlar (beklenmeyen hal klozları), hükümlerinin yerine getirilmesini engelleyecek veya çok güç hale getirebilecek durumların vukuu bulması halinde tarafların sözleşmenin feshi, yeni şartlara göre ifası, tazminat, iade, süre uzatımına ilişkin iradelerini belirtir ve uzun süreli anlaşmalarda özellikle bu klozlardan faydalanılması risklerin önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Satış sözleşmesinde, mülkiyet ve hasarın hangi an itibariyle karşı tarafa geçeceğini, işlemi ve mala ilişkin işlemleri hangi tarafların üstlendiğini, masrafların paylaşım şeklini, malın teslim şekli, yeri ve zamanını taraflar, INCOTERMS’den birini seçerek veya kendi aralarında anlaşacakları bir hükümle belirleyebilirler. Ancak burada önemli olan ihtilafa konu olabilecek, kullanılan INCOTERM’lerin menşeinin belirtilerek, hukuk sistemleri arasında doğabilecek ihtilafın önlenmesidir.

Fikri ve sinai haklara ilişkin olarak, taraflar yetki belgelerinin fikri ve sinai hakların devrini kapsayıp kapsamadığını bir hükümle açıklanmalı ve sözleşme, aralarındaki farklılıklar ve bir ihtilafın çözümünü güçleştirecek olmasından dolayı, tek bir hukuk sistemine tabi tutularak, yargı mercii belirtilmelidir.
Uluslararası sözleşmelerde, farklı lisan ve kültürlerden kaynaklanabilecek, yoruma dayalı sorunların üstesinden gelebilmek için tarafların aynı kelime ve ibarelerden aynı anlamları çıkardıklarından emin olmaları ve sözleşmenin taraflarının ana lisanında ve ek olarak ortak dil İngilizce olarak hazırlanıp, imzalanması, yukarıda belirtilen hususlarla birlikte bu tür ticari sözleşmelerde risklerin en aza indirgenmesi adına atabileceğimiz adımlardır.
Dimitra Köknar


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version