Darbecilik ve Ergenekon

Darbecilik Türkiye’de bir meslek haline gelmiştir. Hani biri kalksa da “Arkadaş ben darbeciyim” dese yadırganmaz. Bunca deneyime ve olaya rağmen “darbeci” denmesinden hoşlanan çok insan var.
1945’ten bu yana, bilinen-bilinmeyen, çok sayıda darbe yaşamış bir ülkede hala darbeci insanların bulunması tuhaf değil mi? Bu tür insanların genelde kendini eğitimli, laik ve Atatürkçüyüm diyen insanlardan çıkması daha da tuhaf. Halka tepeden bakan bu insanların büyük bir kısmı Atatürk adına yaptığını sanıyor ve bunu, ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözüyle sloganlaştırmışlardır. AKP Başkan Yardımcısı eski bakan Hüseyin Çelik de, “M. Kemal sağ olsaydı size patates bile soydurmazdı” diye yanıt vermiş. Yeter artık. Ben de aynı görüşteyim. Atatürk gibi yüce bir değer, ülkenin kurucusu, halkın en az % 98’inin saydığı sevdiği insanı bu hale düşürmek, gaflettir, dalalettir, hainliktir. 68 yıldır bu ülkede yaşıyorum Atatürk’le sorunu olan çok az insan gördüm.
Ergenekon Davası’nın sonuçları açıklandı. İnsan, insan olarak bu cezalara üzülüyor. Bu insanların çolukları ve çocukları var. Onlar günahsızlar. Ama, mahkeme kararıyla da görüldü ki, darbe yapma girişimi var. Girişim varsa elbette girişimciler cezalarını çekecektir. Darbe yılları dediğimiz 1997 sonrasında, darbe olacağını bilmeyen yoktu. İki darbenin mağduru olan ben, darbenin gününü bile duyuyordum. Bulunduğum üniversite çevresi dört gözle bekliyordu. Özellikle yökçüler, başkan, üye ve rektörler, hasretinden ölüyorlardı. Onların dertleri ömür boyu rektör olarak kalabilmekti. Kimi Kubilay olmaya kalkmıştı. Ne hikmettir, Kubilay olmaya hazırım diyen İzmirli rektör Emin Alıcı’ya bir şey olmadı. Sadece adı “Kubilay Emin” olarak kaldı. Malatya, Bursa, Samsun, İstanbul rektörleri büyük cezalar aldılar, ölmeseydi Kocaeli rektörü de alırdı.
Bunlar o tarihlerde “astığımız astık kestiğimiz kestik” diyorlardı. Öğretim üyelerine neler yapmadılar neler? Bu insanların aileleri yok muydu? Samsun rektörü Bernay’ın 81 öğretim elemanını görevden atarken vicdanı yok muydu? Malatya rektörü Hilmioğlu’nun dillere destan faşist yönetimi unutulur mu? Yaptığı sürgünler, işten atmalar, cezalar işin cabası. Ben bu olayları bire bir yaşadım ve mağdurların sorunlarında yardımcı olmaya çalıştım. Başlarında Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç isimli iki sivil komutan, iyice azmışlardı. En tepede, bunları rektör atayan ve bana göre, asker kontrolüne giren CB Ahmet Sezer vardı. Darbe olsaydı, yöke başkan adayı geçenlerde yitirdiğimiz Alpaslan Işıklı (1940-2013) hocamız idi. Şener Eruygur paşamız böyle düşünüyordu. Ünlü başkan Gürüz bakanlığa geçecekti.
Bu konularda yazılacak çok şey var. Bizler de darbeciliği ve demokrasinin ne olduğunu öğrendik. Darbelerden hep mağdur olan benim sevgili ağabeyim Yalçın Küçük böyle bir tuzağa neden düştü anlayamadım. Sosyalist olduğunu söyleyip duran, ciltlerle kitap yazan Yalçın ağabey bu yola nasıl girdi şaşıyorum. Bizim ülkede darbeciler ve yanılanlar genelde soldan olurlar, darbe isterler. Sonra da, darbelerin altında onlar kalırlar. Buna rağmen asker darbecilerle niye bu kadar muhabbet ederler? “Celladına aşık olan mağdur” sözüyle mi açıklarız.
Gazeteci Oral Çalışlar’ın geçmişinde benim gibi darbeseverlik vardı. Kendisi de şimdi bunu itiraf ediyor. “Uzun yıllar içinde yer aldığım sosyalist siyasi hareketin çerçevesinin bizi gerçeklerden kopardığını, sonraları daha iyi fark ettim. Hakkı yenenin, dışlananın, ezilenin, dini, etnik, cinsel ve mezhepsel azınlıkların yanında olmanın gerçek solculuk, gerçek demokratlık olduğunu zaman içinde kavradım…” (Radikal, 01. 08. 13). Bu görüşlere gelen binlerce solcu ve darbeci var bugün. Gelinen bu noktayı, 2000’li yılların darbeci olup sadece geviş getiren ve beceremeyen paşalarımıza borçluyuz. Çalışlar’ın dediği gibi sonradan fark ettik. Ben, sonradan da fark etmeyen, darbeci dostlara ve utanmadan fark edenlere küçümseyerek bakan zavallılara acıyorum.
Ergenekon Davası henüz tam sonuçlanmadı, Yargıtay aşaması var. Beş yıl süren bu dava, AİHM’nce 13. 12. 2011’de (Başvuru, 15869/09) “kuvvetli delillere dayandığı, yeterli şüphe sebeplerinin bulunduğu” kararı verilmiştir. Kararlara, CHP Başkanı gibi “gayrimeşru kararlar” diyemeyiz. Bu zat çoğu kez ne dediğini bilmiyor, dikkat çeksin, medyada yer alayım diye ağır sözler söylüyor. Her mahkemede bazı ilgisiz insanlar da ceza alabiliyor. Yargıda çok yargılanan biri olarak az çok biliyorum. Binlerce sayfalık dosyadan tam sağlıklı karar çıkması zordur. Bunu da anlıyorum.
Bundan sonra ne olmalıdır. Dilek olarak sunabilirim. İleriki yıllarda, örneğin Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, bütün suçları kapsayan genel af çıkarılabilir. Geçmişte böyle aflar çıkmıştır. Türkiye toplumu demokrasi yolunda çok yol aldı, çok şey öğrendi. Kanımca “bu abdestle çok namaz kılınır” haline geldik. Buna rağmen büyük Atatürk’ü iliklerine kadar sömürmek ve uslanmak bilmeyen vesayetçi kafalar olabilir.Onları da yaratandan ötürü hoş göreceğiz ve darbe yapmalarına fırsat vermeyeceğiz.
Başbakanın dediği gibi, demokrasi sandıkta başlar, gücümüzü orada göstereceğiz. Solcu geçinen ve böylece tarih boyu sol zihniyete zarar verenler, Çalışlar’ın halktan uzak siyasi yapılanmaların eylem ve düşünce dünyamızı nasıl daralttığını görmeliyiz, sözüne kulak versinler, düşünme dünyalarına katsınlar. Barlas buna, karadan denizi gözlemlemek diyor.


SON HABERLER

İlgili Haberler

Exit mobile version